Yıllar önceydi. Tam hatırlamıyorum ama yıl ya 2015 ya da 2016 idi.
Yıllar önceydi. Tam hatırlamıyorum ama yıl ya 2015 ya da 2016 idi. Trabzonspor Fenerbahçe maçı için işi gücü bırakıp, bin küsur kilometre yol kat edip tribünde yerimi almıştım. Uzun süredir Fenerbahçe’ye sahada üstünlük kuramamanın birikmiş bir enerjisi vardı üzerimde, bir de bu sezon gibi erken lige havlu atmıştık onun birikmiş öfkesi.
Maçın başlaması ile tribünler bir anda mahşer yerine döndü. Uğultu kulakları sağır edecek cinstendi.Tribünlerin enerjisi ile rakibine ablukaya alan Fırtınanın gol bulması da gecikmedi. Golle beraber tribünlerde tabiri caizse can pazar yaşandı diyebiliriz. Tribünden yuvarlananlar, tanımadığı insanların üzerine atlayanlar, yanındakini yumruklayanlar ve daha neler, neler.
Kendime geldiğimde hiç tanımadığım biriyle 10 dakikadır bir sarılıp, bir ayrılıp yumruklaştığımızı hatırlıyorum. Yanlış anlaşılmasın kavga etmiyoruz, golü kutluyoruz.
Bir süre sonra o enerjinin boşalması ile iki laf etme imkanı bulduk. Tanıdı beni ve başladı kendini tanıtmaya. Gümüşhaneli imiş. Benden 3-5 yaş daha büyük bir taraftardı. İlk maçın mı dememe kalmadı ki maç kaçırmam diyerek beni mahcup etti. Yetinmedi ekledi. Kanser hastasıyım ve kemoterapi seanslarımı idman saatlerine, maç saatlerine göre ayarlıyorum dedi.
Gözlerim doldu, taraftarlığımdan utandım, mahcup oldum deyim yerindeyse.
Nice hayat hikayeleri var tribünlerde buna benzer. Hafta içi kaybettiğimiz Kemal Yiğit de böylesine güzel bir taraftardı.
Maça girmek için stat etrafında dolaşırken uzatılan mikrofona Bordo Maviye olan sevgisini tarif ederken “En büyük Bordo-Mavi, ölene kadar Bordo – Mavi, hatta mezarda bile Bordo- Mavi” sözleri hala kulaklarımda..
Hem Kemal ağabeyi hem de gıyabında tüm tribün emekçilerini rahmetle, minnetle yad ediyorum.
Kendime görev saydığım tribün emekçilerine vedayı makalemin başına tutturup, gönül rahatlığıyla geçelim haftanın maçına;
Maç öncesi Taraftar açısından Trabzonspor’u Türkiye Kupasından koparan Ankaragücü ile bir hesaplaşma, Futbolcular açısından kazanılması durumunda Fenerbahçe maçı öncesi bir özgüven, Hoca açısından oyuncuları daha iyi tanımak ve sınırlarını öğrenmek için hayati bir müsabakaydı.
Kadrolar açıklandığında kimin nerede oynadığını anlamak dakikalarımızı aldı. Kadro ; sakatlar, cezalılar, izinliler derken elde kalanlar gelişigüzel sahaya atılmış gibiydi.
Maçın hemen başında aşırı motivasyonun bazen nasıl geri teptiğini gördük. Topla alakasız pozisyonda Kitsiu’nun gördüğü kırmızı kart ve aynı dakikada Tolunay Kafkas’ın atılması belki de oyunun kaderini değiştirdi.
Eksik rakibe karşı daha etkili görünen Trabzonspor ilk yarının sonlarında öne geçmeyi de başardı.
İkinci yarıda ilk yarıdan farklı değildi. Takım, oyun olarak bir ışık vermese de skor üretmeye devam ediyordu. 61 de Umut Bozok kendisinin ve takımının ikinci golünü kaydederek farkı ikiye çıkardı.
70 dakika vasat oyun sürdü diyebiliriz. Bu dakikadan sonra Bjelica’nın önce Visca, ardından Ömür ve Gbamin’i sahaya atmasıyla oyun kalitesinin de arttığını, izlenesi bir hal aldığını söyleyebiliriz.
Tebrikler çocuklar 3 puan önemliydi..