Günlerin en müstesnasıdır bayramlar… Ortak değerlerimizin en başta gelenidirler. Daha çok bayramlarda hatırlarız birbirimizi; birlik ve beraberlik tavan yapar bu güzel zaman dilimlerinde. Bir başka kenetleniriz bayramlarda. Hasretler geçici olsa da son bulur bu sayılı günlerde. İçimize doğan sevgi güneşi bir başka ısıtır bizi. Hüznümüzü, acımızı ve yalnızlığımızı paylaşarak azaltır; mutluluklarımızı ise paylaşarak çoğaltırız bu kıymetli günlerde. Bayram gelince aramızdaki mesafeler ortadan kalkar, kurumaya yüz tutan tebessümler yeniden yeşerir dudaklarımızda. Gönüllerimize nur, hanelerimize huzur dolar.

Kurban, iki dini bayramdan biridir. Her yıl on gün evvel koşar gelir beldemize; gelişiyle ruh iklimimize renk ve ahenk katar. Zira teslimiyetin sembolüdür kurban… Hakk’a yakınlaşmanın vesilesi… İbrahim’in İsmail’ini Hakk için feda etme kararlılığının somutlaşmış şeklidir. Kurban Bayramı’nda gönüller Allah’a daha bir yaklaşır; tekbirler sağanak sağanak iner dil semasından. Gönüllerden gönüllere boşalır sevgilerin en katıksızı… Kazalar ve belalar bertaraf olur Kurban Bayramlarında… Karanlık yüreklerimize bir dolunay misali doğar bayram neşvesi... Sevgiler yumak yumak birleşip bir sevgi çığına dönüşür gönül yamaçlarında. Duaya kalkan eller boş çevrilmez geri; çölleşen yürekler rahmet damlalarıyla hayat bulur. Bayram sabahında erkenden kalkıp camiye koşar dedeyle torun, aynı safta yönelirler yüce Allah’ın huzuruna. Yürekler Allah’ın aşkıyla çarpar seher vakitlerinde…

Bir aya yakın bir zamandan beri Kurban Bayramı telaşı içerisinde yaşıyorduk milletçe. Bu süreç içerisinde şehirlerimizde kurban satış alanları kuruldu. Aileler kıran kırana pazarlıklar neticesinde kurbanlıklarını alarak bayramı beklemeye başladılar. Çocuklarımız da bu bayram sayesinde inek, koyun ve keçi gibi hayvanları pazarlarda yakından görüp tanıma fırsatı buldular. Bütün zorluklara rağmen güzel şeylerdi yaşananlar… Şimdi kurban kesmenin heyecanı içerisinde işin son noktasındayız. Dört gün boyunca bayramı doyasıya yaşayacağız.

Yoksulların kazanında da et pişecek bu bayramda… Et kokusu yayılacak yetim sofralarına. Yüzleri gülecek solgun benizlilerin… Bolluk ve bereketin esintisi, ruhlardaki yangınları söndürecek. Zenginler, senede bir kez olsa da, hatırlayacaklar düşkünleri... Paylaşmanın ve bölüşmenin doyumsuz hazzını doyasıya yaşayacaklar bu bayramda da...

        

Türk-İslam kültüründe bayramlar kaynaşma vesilesidir. Bu özel günlerde büyükler ziyaret edilerek elleri öpülür. Hastalar ziyaret edilerek hâl hatırları sorulur. Eş-dost ve akrabalara tek tek uğranılarak gönülleri alınır. Böylece bayramların gerçek gayesi olan sıla-i rahim ve yakınlaşma gerçekleştirilir. Fakat günümüzde ne yazık ki bu saydıklarımızın çoğu yapılmıyor. Bu çağ birçok şeyi yozlaştırdı. Bayramlarımız da bu yozlaşmadan nasibini aldı. Bayram deyince işten kaytarma ve tatil akla geliyor. Bayramlar tatillere vesile kılınıyor. Turizm şirketleri tarafından tatil organizasyonları yapılıyor. Bayram gelir gelmez aileler soluğu bir tatil beldesinde alıyor. Büyüklerin bayramları ancak telefon aracılığıyla kutlanıyor. Bu durum, dedeyle torunun kaynaşmasını engelliyor. Zamanla sevgi bağları da çözülüyor.

        

Bazı kesimler Kurban Bayramı’nı, ne yazık ki, anlamsız tartışmalarla sulandırma peşindedir. Aslında Kurbanla ilgili her şey ayet ve hadislerde açıkça dile getirilmiştir. Bunların ötesinde yorumlar üretip insanların zihnini bulandırmanın bir manası yoktur. Tartışmaları bir kenara bırakarak bayram sevincini doyasıya yaşayalım. Sözlerimi bir bayram şiirinde dile getirdiğim duygularla sonlandırmak istiyorum. Kurban Bayramınız kutlu olsun:

“Müminler koşup gelmiş Hakk’ın emridir diye

 Öksüzler için bayram ne büyük bir hediye!...

 Emre itaat edip saf tutmuş dede-torun

 Budur gerçek yüzümüz, tabloya kafa yorun…

 Doldu mabedin içi uhrevî bir havayla

 Bütünleştik çok şükür ‘Hakk’ denilen davayla”