İslâm Ümmeti İntifada Olmadıkça Bu Zulüm Bitmeyecektir

07 Ekim 2023 tarihinde HAMAS öncülüğünde başlayan Aksa Tufanı sonrasında evanjelistlerin emrindeki ABD ve Avrupa destekli İsrail ordusunun yaptığı karşı hamleler, ne acıdır ki Gazze'de taş taş üstünde, baş baş üstünde  bırakmadı. Baskı ve yıldırma eylemlerinin çağırdığı operasyonun ardından Siyonist işgal rejimi Gazze’yi abluka altına aldı, Batı Şeria’yı yoğun bombardımana tuttu. Gazze’nin önce elektriği, sonra suyu, sonra da insanî yardım yolları kesildi. Bazı Müslümanlar bu kanlı olayları başlatan kesim olarak HAMAS'ı görmekte ve suçlamaktadır. Oysa HAMAS durup dururken İsrail'e saldırmadı. Bunun öncesi ve bunu hazırlayan sebepler göz ardı edilmemelidir. Zira 1- 6 Ekim tarihleri arasında Mescid-i Aksâ her gün baskına uğradı. Biri Ramallah’ta, diğeri Nablus’ta olmak üzere iki Müslüman genç sorgusuzca sokak ortasında hunharca katledildi. Kudüs’te bir Müslüman kadın sokak ortasında Siyonist işgalci bir terörist tarafından dövülerek işkenceye maruz bırakıldı.

           

HAMAS’ın İsrail’in “Demirkubbe” diye adlandırdığı savunma sistemini beş bin roketle aşması ve koruma duvarlarını ise para-motorlarla geçmesi İsrail'in "yenilmez" diye nitelendirilen ordusunun itibarını yerle bir etti. İsrail bu hadiseyi Filistin'e (Gazze'ye) saldırmak için bir bahane olarak gördüyse de Müslüman'ın susması(eylemsizliği) doğru değildi. Onlar da susmadı zaten. Yıllardır alçakça işgallerini sürdüren zalimlere direndiler.

           

İsrail ile Filistin arasındaki savaş ve mücadele hiçbir zaman eşit şartlar altında olmadı. Çünkü İsrail, başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere, daima desteklendi. Desteklenmekle kalınmadı, şımartıldı da. Hem el altından da değil dünyanın gözü önünde, aşikâr bir biçimde.

           

On Emir'de geçen "Öldürmeyin" ihtarına rağmen Müslüman kadınları ve kundaktaki çocukları öldürmekten büyük haz alan İsrail'in saldırılar için kılıf araması hiç de inandırıcı değil. Bunların durumu "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır." sözünü akla getiriyor. Zira bazı kimseler suçlu olduğu halde kendilerini güçlü hissederler. Onları böyle düşünmeye sevk eden, kendi şarlatanlıkları ve edepsizlikleridir. Böyle kimseler zarar verdiği kişiyi susturmak bir yana, hiç utanmadan ve sıkılmadan onu suçlu ilân ederler. Kimi suçlular aynı zamanda serseri ve edepsiz de olurlar. İşledikleri suçları zarar verdikleri kimselere yüklemeye çalışırlar. Kendilerini "sütten çıkmış ak kaşık" olarak gösterirler. Bugün bunun dünyadaki en somut örneği İsrail'dir, vicdanları cüzdanlara sıkışmış, insanlıktan nasip alamamış Siyonistlerdir.

           

Kandan beslenen İsrail'in abluka altına aldığı Gazze'de ilk altı günde ufacık bir kara parçasına altı bin bomba atıldı. Bu ne büyük bir öfke, bu ne büyük bir nefrettir yahu! İsrail; adeta cehenneme döndürülen Gazze’de bebek, çocuk, yaşlı demeden, kadın erkek ayırmadan sivillere bomba yağdırıyor. Kırmızı görmüş boğalar gibi saldırıyorlar. Hayalet şehre dön(dürül)müş olan Gazze'de gıda yok, su yok, ilâç yok, elektrik yok. İki milyonu aşkın nüfusu olan şehirde evler yıkılmış, yakılmış; sokaklar ağzına kadar cesetlerle dolu...

           

Azmış ve kudurmuş kuduz bir köpeği andıran İsrail'in derdi rehineler, HAMAS filan değildir. Onların bir asra yakın zamandan beri tek dertleri var; o da Filistin'i topyekûn işgal etmek. Arz-ı mev'ûd  hayalini buradan başlatmak... Bunu gerçekleştirmek için HAMAS'ın saldırısını bahane ediyorlar. Gözleri dönmüş, kan içmeye hasret vampirler gibi hastanelere, okullara ve ambulanslara saldırıyorlar. Sokakları kan gölüne döndürmekte beis görmüyorlar.

           

Gelinen son noktada Gazze'deki bütün mahalleler yerle bir edilmiş. İçlerinde çocukların ve kadınların ekseriyeti teşkil ettiği 12 binin üzerinde insan şehit olmuş. Yakınlarını kaybetmeyen aile yok gibi. On binlerce insan çeşitli uzuvlarını kaybederek yaralanmış ve sakat kalmış. Hastaneler bombalandığı için yıkılmış, görevlerini yapamaz duruma getirilmiş. Henüz ölümle tanışmayan ailelerin fertleri zorunlu göçe tabi tutularak, dağıtılarak paramparça edilmiş. Çığlıklar ve hıçkırıklar göğün yedinci katına ulaşmış. Gözyaşları sel olup akmış. Karamsarlık bulutları yeri göğü sarmış. Umut firar eylemiş.  Herkes mahzun... Böyle feci bir manzara soykırım değil de nedir Allah aşkına!