Sivas maçında altyapıdan gelen oyuncuların performansı, herkesin kafasındaki acabaları yok etmiştir sanırım. Yönetim ve hoca hariç herkesin ortak görüşü, bu gençlerle ligin götürülemeyeceği yönündeydi. Ama tünelin ucundaki ışık artık görülmüştür. Hem ekonomik anlamda hem de saha sonuçları anlamında bu takım artık olmuştur.

Geçmişe bir yolculuk yaparsak, bu projenin ne denli anlamlı ve doğru olduğunu görürüz. Trabzonspor’un birinci lige çıktığı ilk yıl elde ettiği başarı ve sonrasında lige ağırlığını koyarak tüm kupaları toplamasını yine kimse kestiremiyordu. O dönem Türkiye’de şampiyonluk kupasını, İstanbul’un üç büyükleri dışında kimsenin kazanamayacağı yönündeydi. Ama Karadeniz’in hırçın çocukları, büyük bir başkaldırı göstererek, şampiyonluklara ambargo koydu. İstanbul’un üç büyükleri dönüşümlü olarak elde ettikleri şampiyonlukları artık göremez olmuştu. Anlayıp dinleyene kadar tam 6 şampiyonluk Trabzon’a gelmişti.

Bu denli büyük bir başarının, ilk kez İstanbul dışında elde edilmesi ve bu başarıyı elde eden Trabzonspor’un olması, Anadolu’da yaşayan ve Trabzonlu olmayan birçok kent insanını Trabzonspor taraftarı yapmıştı. Yıl 1984’ü gösterdiğinde, Trabzonspor’da olmaması gereken bir değişime gidildi. Bu değişimi gerçekleştiren zihniyet, güçsüzlerin gücü ve sessizlerin sesi olan Trabzonspor’a en büyük darbeyi vurmuş oldu.

Bu topraklarda dünyaya gelen her çocuk, sporcu olarak doğar. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için sadece Türkiye’yi analiz etmek yetmez, şöyle bir dünya’ya bakmak lazım. Özellikle Avrupa’da birçok takımda mücadele eden Trabzon kökenli futbolcu bulmanız mümkündür.

İşte bu yüzdendir ki, 34 yıldır sürekli önü kesilerek elinden başarıları alınan Türkiye’nin en mağdur takımıdır Trabzonspor. Bu takımı dışarıdan TFF ve MHK içerden de yönetimlerle durdurabildiler. Alt yapıdan gelen oyuncularla bu işin olamayacağı algısı oluşturularak, rakiplerimizi onların silahıyla vurabiliriz anlayışı ile yabancı sevdalığına düştüler. İşin en üzücü tarafı da, taraftarın bu söylemlere kanarak, yıllarca sahada mücadele eden kendi evlatlarına küfrettiği yerde, hiçbir varlık gösteremeyen yabancıları alkışlamaları oldu.

Ahmet Ağaoğlu ve yönetimi olması gereken ve çok geç kalınmış bir proje ile lige başladılar. Bu proje birazda ekonomik şarlardan kaynaklandı belki ama, Trabzonspor aslına dönmenin heyecanını ilk kez bu kadar etkin biçimde yaşamaya başladı. Bu şehri temsil eden gençlerin ortaya koyduğu performansı hiç kimse beklemiyordu. TFF ve MHK dahil. Baktılar ki Trabzonspor yine 1970 li 1980 li yıllara dönüş yaptı, yine şampiyonluklara ambargo koyacak, bu gençlerin önünü kesmek için, teknolojinin tüm nimetlerine rağmen her yolu denemeye başladılar. Bir parantezde Trabzonluyum diyen ve bu şehrin oylarıyla bu şehri temsil etmek için 22 bin lira maaşla mecliste bulunan vekillerin duyarsızlığı için açmak isterim. Bu şahsiyetlerin kişisel menfaatleri toplumsal menfaatlerin önüne geçmiş ve hiç sesleri çıkmıyor. Tüm dünya Trabzonspor’u davasında haklı görüp arkasında dururken, CAS’ın son raporunda bu alenen dillendirilirken, bu kenti temsil edenlerin bu denli sessiz kalmalarını anlamak mümkün değil.

Trabzonsporluyum diyen herkesin bu takımın ve bu gençlerin arkasında durması, dışarıdan gelebilecek söylemlere kulaklarını tıkaması ve tribündeki yerini alarak elleri patlayıncaya kadar bu çocukları alkışlaması lazım. İçerdeki her maçta tribünlerin tamamen dolması bu gençler için o kadar büyük bir önem taşıyorki. Bu gençler tribünlerden aldıkları enerji ile daha özgüvenli oynayacak ve Trabzon şehrini yine eskiden olduğu gibi gerçek bir deplasmana çevireceklerdir.

ONLAR İNANIYOR, SİZDE İNANIN. Trabzonspor’un geleceğini bu çocuklar şekillendirecek ve büyük başarılar bu çocuklarla elde edilecek….