Ülkemizin kanayan yarasıdır işsizlik ve istihdam sorunu.
Aş-iş-ekmek derdi olana ne anlatsanız ne söylersiniz fayda etmez.
Akşam eve ekmek götüremedikten sonra hayatın ne anlamı var ki?
Mutfakta tencere kaynamadıkça ne sevgiden ne de başka bir şeyden bahsedemezsiniz
Bugün geldiğimiz süreçte hayat daha zorlaşıyor ve yozlaşıyorsa bunun asıl mimari ekonomik tablodur.
Eğri oturalım dürüst olalım.
Bir-birimizi kandırmayalım.
İşsizliğin en temel nedenlerinden biri olarak üretimden vazgeçmekte görüyorum.
En başta tarım politikamızda ciddi sıkıntılar var
TÜİK ve SGK verilerine göre çiftçi sayısı 2018 de %38 azalmış.
2008 de bir çiftçi 70 kişiye bakıyordu, bugün bir çiftçi 121 kişiye bakıyor.
460 bin çiftçi topraktan çekilmiş.
1 milyon tarım işçisi işsiz kalmış.
Neden ithal ediyoruz,
işsizlik niye yüksek? İşte cevabı burada aramak gerek.

BAŞARILI BÜROKRATLAR

Koltuktan güç almak yerine koltuğa güç-katmak çok önemli ve değerlidir.
Herkes bunu başaramaz-beceremez.
Sabır ister-özveri ister-dürüstlük ve çalışkanlık ister.
Hayatın her alanında olduğu gibi bürokrasi de de makam-mevki savaşları vardır.
Herkes müdür-amir olmak ister.
Zaten ülkemizde herkes ya müdür ya hoca ya başkan ya ağa yada bir yönetici noktasında duruş sergiliyor.
Kimse “bu benim işim ben bu işten anlarım” demiyor. Herkes her şeyi çok iyi biliyor.
İşine gelince salağa yatıyor işine gelince akıllı oluyor..
Anlayacağınız düzeni kurmuşuz..
İşinin hakkını verenlere sözümüz yok elbet.
Trabzon’da başarılı bürokratlar değerlendirmesinde bu hafta Gençlik ve Spor İl Müdürü Birdal Öztürk’ü birinci sıraya koyuyorum.
Öztürk son derece başarılı-samimi ve özverili bir şekilde görevini yerine getiriyor.
Gençlerin abisi konumunda.
Trabzon’un spordaki yüz-akı..
Yürekten kutluyor başarılarının devamını diliyorum.

YUSUFELİ’NDE SEÇİM HEYECANI

2 Haziran’da Artvin’in Yusufeli ilçesinde yeniden yerel seçim heyecanı yaşanacak.
MHP adayının çekilmesi ile birlikte yarış Yusufeli’nde AK Parti ve CHP arasında geçecek.
Benim doğup-büyüdüğüm hala anne ve babamın yaşadığı bu şirin ilçe 2 Haziran’da yeniden demokrasi sınavı verecek.
Yusufeli ilçesi  dört dağın arasında  ortasından Çoruh nehrinin geçtiği huzurun-kardeşliğin-sağduyulu insanların bir-arada yaşadığı  şirin bir ilçedir.
Yakın bir zamanda sular altında kalacak Yusufeli ilçesi bu sınavdan başarı ile çıkacak hak edene hak ettiği emaneti teslim edecektir.
Bugünlerde ilçeye çok sayıda siyasetçi-gazeteci-yönetici ve bürokrat gitmekte.
Bu son derece normal ve doğal. Gelen herkesin başımızın üstünde yeri var.
Fakat lütfen yıllardır vatanına-bayrağına-toprağına bağlı kalarak en zor dönemlerde bile bu değerlerden taviz vermeyen ilçe halkını iyi dinleyin.
Sorunlara-sıkıntılara ve kaygılara kulak verin.
Çok zor günler geçiriyor ilçe halkı..
2 Haziran aynı zamanda ilçenin sesi-kulağı-gözü olsun..
Ne olursa olsun bu seçimde kazanan “Yusufeli” olsun..

AYNI TAVANIN BALIKLARI DEĞİLMİYİZ?

Geçen hafta sezonun son maçında Rize’deydim.
Trabzonspor’un çok başarılı bir oyunu sonrası maç 3-2 sona ermişti.
Maç öncesi iftarımızı Trabzon Ortahisar İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Şükür Köse ile birlikte açtık.
Rizeli müdürümüz sağ-olsun bizi çok iyi ağırladı.
Çaylarımızı içtik maça geçtik.
Ne yazık ki oldukça gergin ve hoş olmayan küfürler altında karşılaşmayı izledik.
1 saat içinde geldiğimiz komşu ilde yaşananlar doğrusu beni çok üzdü.
Nedir bu öfke-kin-haset anlayamadım.
Şu haklı-bu haklı orasında değilim..
Anlamakta istemiyorum.
Benim tek arzu ettiğim şey Karadeniz’de iki  güzel ilimizin bir futbol maçının sonucuna kurban gitmemesidir.
Nedir bizim derdimiz anlamış değilim.
Aynı tavanın balıkları olarak sahi biz neyi paylaşamıyor neyin kavgasını yapıyoruz..

SELAM OLSUN GERÇEK SANATÇILARA

Sanatçıyım diye geçinen omurgasızın biri evine gizli kamera koydurdu daha yeni doğmuş çocuğunun annesi olan eşini tüm ülkeye rezil etti.
Bu da yetmedi “intikam alıyorum” mantığı ile sosyal medya üzerinden eşinin başka uygunsuz görüntülerini yayınlayarak aşağılık bir skandala daha imza attı.
Eşinden  “boşanmak” uğruna bütün değerleri ayaklar altına aldı. 
Ya bu karakter yoksunu şahıs hala benim ülkemde üstelik üniversitelerde konser yapabiliyor ve hala sanatçıyım diye ekranlarda boy gösteriyorsa lanet olsun diyorum.
Sanatçı olmak için ahlaksız-yalama-yalaka-haysiyetsiz ve şerefsiz mi olmak gerek?
Hani nerede bizim örf-adet ve gelenek anlayışımız.
Hani bizim o çok övündüğümüz Anadolu ezgilerine-türkülerine olan saygımız?
Sazını sözünü emeğini yüreğini üç kuruşa satmayan gerçek sanatçılara selam olsun.