Aylardan eylül ekim, hava bir sıcak bir soğuk. Sabahında montla çıksan evden, akşamına ter içinde eve dönersin, ya da tam tersi, sabahında tişört giysen akşama üşümüş bir şekilde eve varabilirsin.
Bu aylarda hiç belli olmaz buralarda havalar, hatta aynı günde dört mevsimi bile yaşayabilirsin.
Hele o yağmurlu havalar da başladıysa tamamdır. En yakın arkadaşın olur şemsiye, elinden düşmez, çantandan yanından eksik etme derim. Kısa mesafe de olsa sırılsıklam olup hasta olabilirsin.
İşte böyle ani değişken havasının olduğu bu yerde, aniden ruh hali değişen, hemen parlayan bazen asabi insanları da mevcuttur. Bence tamamıyla bu durum başta güneş olmak üzere mevsimlerin etkisidir.
Bu arada güneşi unut, sayılıdır buralarda güneşli günlerin. İşte tam da bu mevsimde şehre okumak için geldin, hoş geldin. Bu yazımı bir nebze olsun duygularına tercüman olup yardımcı olmak için yazıyorum.
İlk olarak şunu söyleyeyim; bu şehre alışmak ne kadar zorsa, ayrılmak da bir o kadar zordur. Haluk Levent KTÜ’de Orman Mühendisliği bölümünde okurken “Alışamadım” adlı şarkıyı o yüzden yazdığı söylenir.
Kasvetli havalara denk geldiğin bu günler gelip geçicidir. Alışmak zor olsa da mecburiyettendir. O yüzden öncelikle kendine iyi bak, depresyona girme sakın. Trabzon alışılması zaman alsa da güzel bir şehirdir.
Trabzon öğrenci şehridir belki diyemem ama öğrenciyi seven, yardımcı olan bir şehirdir. Belki birkaç kişi yüzünden, ötede beride olumsuz söylentiler nedeniyle sakın bu şehir ile ilgili farklı düşüncelere kapılma. Boş vakitlerinde merkez Ortahisar’dan başlayarak şehri gez dolaş, kendin tanı derim.
Zamanla bu şehri tanıyacaksın, alışacaksın. İlk olarak Boztepe’ye seyir terasına çık, şehri izle tepeden, kaderinin çizileceği bu şehre bak oradan. Şehir merkezinden yürüme mesafesinde gidilecek yerlere git.
İlk olarak Trabzonspor Müzesine git. Bu şehrin olmazsa olmazı Trabzonspor’un başarılarını gör, kupalarına bak. Boş zamanlarında mutlaka Akyazı Stadına gidip maç izlemeni tavsiye ederim. Fenerbahçeliysen sakın şehirde Fenerbahçe formasıyla gezme çünkü mıknatıs gibi bütün dikkatleri üzerine çekebilirsin.
Yürüyerek ya da dolmuşla Ayasofya Müzesine gitmeni yine tavsiye ederim. Giderken ya da gelirken Kanuni Evine de uğramayı bence ihmal etme. Oraya özgü Şehzade Çayı yorgunluğunu alacaktır.
Şehir merkezinde yine Botanik Park’ı, Tünel Akvaryum’u, Trabzon Tarih Müzesi’ni gezmeni tavsiye ederim. Sahile deniz kenarına inip balık ekmek yiyebilirsin. Yürümeyi seversen Ganita’dan Beşirli’ye kadar bir gün eşofmanlarını giyip mutlaka yürü derim.
Yağmurlu havalarda Forum AVM, ya da Rubenis AVM’de gezinebilirsin. Başlıca yemek kültürümüz; Akçaabat Köftesi, hamsi tava, mezgit buğulama, kuymak, kıymalı pide, karalahana çorbası, balık çorbası, Laz Böreği, Hamsiköy Sütlacı gibi lezzetlerden oluşmaktadır.
Tabi bu ekonomik koşullarda bu lezzetleri tatmak pahalı olabilir. O yüzden tavuk dürümü meşhur lokantalar da ararsan bulabilirsin.
Önceliği derslerine ver tabi. Sonra şehir merkezinden sıkılırsan Uzungöl’e, Sümela Manastırı’na, ya da komşu illere günübirlik geziler de düzenleyebilirsin. Şehre yeni geldiysen önünde daha çok zaman var gezmek ve buraları tanımak için. Hele gezilecek yaylalarını yazsam buraya sığmaz.
Aslında yazacak ve anlatacak çok şey var bu şehir için. Ben şimdilik senin için kısaca özet geçtim. Bir sorunun olursa mutlaka yetkililerden ilgililerden yardım iste. Uzun Sokak’ta kalabalıkta kendini yalnız hissedersen gazetemize çay içmeye de beklerim. Trabzon’a hoş geldiniz.
Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Kalın sağlıcakla.