Enderun, Osmanlı İmparatorluğu’nda dört asır boyunca devletin ihtiyaç duyduğu, vezirlik makamından yeniçeri ağalığına birçok kademede yöneticilerin yetiştirildiği bir saray ve yöneticilik okulu olarak köklü bir geleneği temsil etmektedir.

Bir görüşe göre I. Murad tarafından kurulmuş, II Murat tarafından programı geliştirilmiş olan bu mekteple ilgili ikinci görüşe bakılırsa bu okulun kurucusu Fatih Sultan Mehmed idi. Fakat çoğu tarihçi, mektebin kurucusunu II. Murad olarak kabul etmektedir. 
Enderun Mektebi’nin öğrenci kaynağı ise devşirme sistemine dayanıyordu. Devşirme ise Osmanlı tebaası bazı Hristiyan çocuklarının başta askerlik ve saray olmak üzere çeşitli görevlerde kullanılmak üzere devlet hizmetine alınması anlamına gelmektedir. Bu kapsamda yaşları 8 ila 20 yaşında bulunan gayrimüslim çocuklar devşirilirdi. 
Devşirme sisteminde genellikle Balkan coğrafyası tercih edilmiştir. Devşirilen çocuklar kafileler halinde Edirne Sarayı, Galata Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı gibi saraylarda terbiye ve tahsil görüp, Türk-İslam adet ve geleneklerini öğrendikten sonra Enderun’daki ihtiyaca göre Topkapı Sarayı’ndaki büyük ve küçük odalara yerleştirilirdi.
Böylece Saraya gelerek Enderun’a giren gençler burada da tahsile devam edip saray adap ve erkânını öğrendikten sonra yeteneklerine göre odalara gönderilirlerdi. Enderun’daki 7 oda içinde en prestijlisi ise Has Oda idi. Bu odadan mezun olanlar en yüksek kademede yönetici olurdu.
Enderun ve onun öğrenci kaynağı olan Devşirme Sistemi, bazı kesimler tarafından çokça eleştirilmiş, hatta “Osmanlı yöneticilerinin milli hislere duyarsız kaldıklarını” ifade edenler de olmuştur.
Oysa Enderun, Osmanlı Devleti’nin vizyonunu ortaya koyan çok müstesna bir yapıyı temsil etmektedir. Zira Osmanlılar, yabancı ve zıt unsurları cemiyet potasında eritip onlardan yeni ve yerli bir kitle oluşturmuştur. Yani kendi hallerine bırakıldıklarında tehlike arz edebilecek kitleleri eğitmekle hem bu tehlikeler bertaraf edilmiş, hem de vatan savunmasında onlardan yararlanılmıştır. 
İslam inancına göre “her doğan kişi İslam fıtratı üzerine doğar” esasına göre henüz küçük yaşta olanları anne babası nasıl Hıristiyan, Mecusi veya Yahudi yapabiliyorsa, Osmanlı da bunları Müslüman yaparak, bu kişileri aslına döndürüyor ve aynı zamanda farklı kitleleri de İslam ile tanıştırıyordu.
Söz konusu okulun işleyişine gelince çok yönlü bir programla karşılaşıyoruz. Mesela Kuran, ilmihal, tecvit gibi dini derslerin yanında Arapça, Farsça, yazı, cilt, tezhib, oymacılık, kıraat, meşk, hattatlık, musiki ve resim gibi farklı alanlarda dersler verildiğini görüyoruz.  
Tanzimat Dönemine kadar Osmanlı’ya yönetici yetiştiren Enderun Mektebi’nden 1850’ye kadar 79 sadrazam, 3 şeyhülislam, 36 kaptan-i derya yanında pek çok bürokrat, yazar, hattat, nakkaş ve şair mezun olmuştur. 
Neticede Enderun’u, dar bir bakış açısıyla değerlendirmek yanıltıcı olacaktır. Zira Enderun’da yükselebilmek için aranan özellikler; ehliyet, liyakat ve sadakat idi.
Günümüzde de elbette Enderun’dan farklı bir yapıda olmak üzere, toplumdaki zeki çocukların eğitimi için geç de olsa adımlar atılmaya başlanmış ve Bilim Sanat Merkezleri aracılığıyla bu çocuklar tespit edilerek onların eğitimi noktasında bazı çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. 
Böylece üstün niteliğe sahip çocuklarımızdan istifade etme şansını yakalayarak hem devletimiz bu işten kazançlı çıkmakta hem de çocuk ve gençlerimiz parlak bir gelecek inşa etme şansını elde etmektedir.