YAVUZ BAHADIROĞLU'NUN ROMANCILIĞI                                         

Cumhuriyet döneminde kaleme alınan tarihî romanlardan bahsedince merhum Yavuz Bahadıroğlu'nun adını mutlaka zikrederiz. Çünkü o, Türk edebiyatı içerisinde daha çok tarihî roman türünde kıymetli eserler vermiştir. Osmanlı Devleti'nin çeşitli dönemlerini büyük bir yetkinlikle romanlaştırmıştır. Tarihten enstantaneler sunan bu romanlarda tarihe mal olmuş şahsiyetleri gençlere rol model olarak göstermiştir. Bazen de tarihte yapılan yanlışlıklara vurgu yaparak onlardan ders almamızı, tekrar aynı hatalara düşmememizi sağlamıştır.

Yavuz Bahadıroğlu, tarihî romanlarında sade ve yalın bir dil kullanmıştır. Onun içindir ki romanlarında konuşma dilinin akıcılığı, yalınlığı ve sıcaklığı görülür. Fakat saray erkânının konuşmalarında dil biraz daha ağırlaşır. Bu da kahramanların kültüründen kaynaklanan bir durumdur. Zira halkla saray çevresindeki insanları aynı şekilde konuşturmak gerçekçi olmaz.

Yavuz Bahadıroğlu, romanlarında ekseriyetle devrik cümleye yer vermez. Kurallı cümleyi tercih eder.  Zaten devrik cümle daha çok şiirde kullanılır. Onun anlatım tarzındaki doğallık ilk bakışta kendini gösterir. Anlatımda abartılı ve gereksiz tasvirlere yer vermez. Kahramanlarını bazen yerel ağızlarda da konuşturur. Metinlerde atasözü ve deyimlere sıkça yer verir. Kahramanlarını konuştururken onların kültür seviyelerine ve sosyal konumlarına dikkat eder. Kahramanlar üzerinden toplumsal eleştirilerde de bulunur. Kurgusal metinlerin olmazsa olmazı olan olay örgüsü, kişiler, zaman, mekân, dil ve üslûp unsurlarını oluştururken son derece titiz davranır. Olay örgüsünün ve kişilerin bizzat tarihî şahsiyetler olması nedeniyle, romanlarda ifade edilen zaman, kurgusal bir zaman değil gerçek zamandır.

Edebiyatımıza birbirinden kıymetli eserler kazandıran Yavuz Bahadıroğlu, romanlarında mekânı daha geniş tutmuştur. Bu, aslında savaşları anlattığı bölümlerde daha da ayrıntılı verilmiştir. Fakat gereksiz detaylara yer verip de konudan uzaklaşmamıştır. Usta romancı Yavuz Bahadıroğlu, mekândan ziyade, konuya ve kahramanlara odaklanmıştır. Tarihî şahsiyetleri gözümüzün önünde canlandırmıştır. O, özellikle tarihî romana yönelişinin ve bu tercihinin gerekçelerini bakın nasıl dile getiriyor: "Müthiş bir tarihin içinden geldiğimiz halde kudretli romanlarımızın olmayışı beni tedirgin etmeye başladı. 'Tarihî roman' adına yazılanlar, tarihi arka plan olarak kullanıyor, hatta tahrif ediyordu. Dahası, insansız romanlardı. Silik bir sürü kukla, yatak odaları arasında mekik dokuyordu. Osmanlı ceddimin yaşam biçimine girdikçe, onları kadını, erkeği, çocuğu ve en önemlisi devlet yapısıyla tanıdıkça fark ettim ki yazılanlar gerçek dışı, iftira. Önce üzülüp hüzünlendiğimi, ardından kızıp köpürdüğümü, en sonunda bağırıp çağırdığımı, nihayet durulup bir karar verdiğimi hatırlıyorum: 'Tarihi romanlaştıracağım!' Romanın etkisini biliyordum. Tarih bilincinin ancak hikâyeleştirilmiş tarihle sağlanacağına inanıyordum. Onu yapmaya çalıştım. Ceddim beni peşine takıp götürdü, anlayacağınız. Bazen rüyalarıma girip beni yönettiler. Bazen çalışma odama doluşup daha hızlı yazmaya teşvik ettiler beni. Hayat boyu acele edişimin sebebi hem bu, hem de yazmak istediklerimi yazamadan göçme telâşıdır. Yine yazamadıklarım, yazdıklarımdan daima fazla olacaktır. Bunu biliyorum. Bu yüzden acele ediyorum."

Yavuz Bahadıroğlu, İslâm öncesinden başlayarak günümüze kadar pek çok tarihî hadiseyi ve tarihî şahsiyeti roman diliyle anlatmıştır. Böylece tarihi büyük küçük herkese sevdirmiştir. Onun çok zengin bir roman kitaplığı mevcuttur. Roman türünde kaleme aldığı eserleri arasında aşağıdaki kitapları sayabiliriz: "Buhara Yanıyor", "Elveda Buhara", "Kırım Kan Ağlıyor", "Şehzade Selim", "Şirpençe", "Mısır'a Doğru", "Yolbaşı", "Sel", "Boşlukta Yürümek", "Köprübaşı", "Keşmekeş", "Dördüncü Murad I-II", "Merhaba Söğüt", "Cem Sultan I-II", "Sahipsiz Saltanat", "Binatlı", "Cengâver", "Topal Kasırga", "Ağalar Saltanatı", "Mavi Yıldız", ", "Sunguroğlu (10 cilt)", "Malazgirt'te Bir Cuma Sabahı", "Selâhaddin Eyyûbî", "Turgut Alp", "Çakabey", "Endülüs'e Elveda", "Dağlı", "Zindanda Şahlanış", "Kirazlı Mescit Sokağı", "Avukat Bekir Berk", "Barla'da Diriliş", "Yürek Seferi", vb.