Sevgili Karadenizliler, 
Biliyorsunuz, tüm güzel rüyalar Karadeniz topraklarında gerçek olur. 
Tüm bedenler, Karadeniz sularında yıkanmadıkça huzur bulmaz. 
Medeniyetlerin oluşumunda Karadeniz vardır. 
Türkiye’nin kurtuluş tarihinde; hep Karadeniz ön saftadır.
Güneşin battığı yerden doğuşu de oradandır..
Yeşil ve güzel Ordumuzu, tarif etmek sayfalar sığmaz.
“Ordunun dereleri” türküsünü çok severim..
Gücümü ben bu toraklardan alıyorum. 
Ordu2da çok güzel dostlarım vardır..
Fındık kadar enerji dolu, deniz kadar hırçın, Kaçkar kadar yüce, Boztepe kadar muhteşem, organik çay kadar keyifli Ordulu hemşerilerimi saygıyla, özlemle selamlıyorum.
İyi ki varsınız…

***
Sevgili okurlarım; sekiz yıldan beri çeşitli  İletişim Fakültelerinde misafir Öğretim Görevlisi olarak görev yapıyorum.. Genç iletişimcileri yetiştirdim. Yüzlerce öğrencim oldu
Kamuda iki genel müdürlük, Başbakan Başdanışmanlığı başta olmak üzere bürokrasinin her kademesinde görev aldım.35   yıllık gazeteciyim.. Gençleri yetiştirmek, onlara bir şeyler vermek, şekillendirmek, onları anlamak, topluma kazandırmak her şeyin üzerinde olduğunu düşünüyorum.
Öğrenciler, sınav sonuçlarına itiraz edebilmelidirler. Evet itiraz yolu var, ancak göstermelik. Bölüm başkanı sadece maddi hata olup olmadığına bakabiliyor. Sonrası hoca ne derse o. Yanı bir hoca isterse 100’lük kâğıda 10,10’lük kâğıda 100 verebiliyor. Öğrencilerin söz hakkı hiç yok.
 Hoca isterse” sen misin itiraz eden” deyip, öğrenciyi yıllarca süründürebilir. Üniversitelerde, bunun örnekleri ile doludur. Bu kadar yetki hâkimlerde bile yoktur. Keyfi öğrencilerimizin gelecekleri ile oynayabiliyorlar.
 Hele de bazı hocalarımız ve asistanlarımız var ki, Allah öğrencilerimizi onların şehrinden korusun. Kısaca öğrencinin itirazlarını, aynı branştan başka iki hoca inceleyecek düzenleme getirilmelidir. Üniversitelerde yaşanan bu sorunları değerli YÖK başkanı Yekta Saraç hocamızın dikkatlerine sunuyoruz.

***
Yeni olduğu için Ordu Üniversitesi’nden örnek verelim istedik..
Ordu Üniversitesi rektörüProf.Dr. Tarık Yarılgaç, üstün niteliklere sahip genç bir yetenektir. Böyle saçmalıklara izin vermez, geleceğimizin teminatları olan gençlerimizi, hocaların egolarına kurban vermez. Bu olayı takıp etmesini rica ediyoruz. Fen Edebiyat Fakültesi dekanı de aynı özelliklere sahip hoca olduğunu biliyoruz.
Ordu Üniversitesi, bölgenin en başarılı üniversitelerimizden biridir. Bölgenin ekonomisine ve eğitimine büyük katkıları vardır. Başarılarını kutluyorum..
Fen Edebiyat Fakültesi’nde öğrenim gören, birinci sınıf kız öğrencisi, ders hocası;Hasan Buyruk’a “hocam beklediğim notu alamadım, sınav kâğıdıma bir daha bakabilir misin?” dedi diye başına gelmeyen kalmadı. Hakaretler, küfürler havada uçtu. Kız neye uğradığını şaşırdı, canını zor kurtardı.
Geri zekâlı, aptal, beyinsiz, sizinle mi uğraşacağım. İstediğin yere şikâyetet. Sen bittin, bu dersten asla geçemesin” diyerek kolundan tutarak kapıya çarptığı iddia ediliyor. Fiziki saldırıya uğradı. Küfürlü hakaretlere uğradı.
Ve bay hoca bununla da yetinmedi ve kızı yaşındaki öğrenciyi dekanlığa şikâyet ederek disiplin soruşturması açtırdı. Soruşturma sürüyor.
Kız öğrencimiz 21, bay hoca 50 yaşının üstündeymiş…
Kızı yaşındaki öğrencisine yaptığına bakın..
Öğrencimizin tek suçu, kız arkadaşı ile birlikte hocaya gidip, “Hocam, daha yüksek notu bekliyorum” demesi..
Ve daha acısı, bu öğrencimiz bu bay hocadan, dört yıl boyunca zorunlu olan dersini almak zorunda…Yanı bay hoca isterse, husumeti devam ettirirse, bu öğrencimizin bu okuldan mezun olması imkansız..Bu olayı ve  hocayı Ankara’dan izlemeye devam edeceğiz. Gerekirse, parlamento muhabir arkadaşlarımızla birlikte meclis kürsüsünden ;bu olayı gündeme getirteceğiz.
***
Bir yargıç dostum anlatmıştı. Hukuk Fakültesi’nde okurken, böyle bir sebeple hocası kafaya takmış, iki yıl gecikmeli mezun olmuştu. Yargıç dostum ”Allah’tan bela hoca askere gitmiş, başka hoca gelince geçtim” demişti
Öğrencinin başarısızlığından, öğretmen sorumludur. 
Yüzde 90’ı’ başarısız ise, hatayı öğretmende aranmalıdır... 
Bazı hocalar vardır ki, öğrenciyi bırakmayı marifet sayar… 
Bundan da mutluluk duyalar. Öğrenciyi süründürür. 
Bir öğrencinin, Üniversiteyi kazanana kadarki sürecini bir düşünün! 
Okul, dershane, özel hoca, sınavlar.… 
Stres, çaresizlik, ailelerin perişanlığı, ekonomik çöküşü.… 
Binlerce öğrenci arasında kazanıp gelecek. 
Bütün bunlardan sonra biri çıkacak “”Benden kimse geçemez”” egosunu yaşayacak.
Öğrencileri bunaltacak, kafayı yedirtecek, okuldan attıracak... 
Bu işler bu kadar kolay olmamalı. İşin kötü yanı ise, bugünkü sistemde, öğrenci hakkını arayamıyor
***
1980-–1992 yılları arasında; Trabzon’da  gazetecilik yaptığım yıllardı..
Aradan 38 geçti, Prof. Dr. Atilla Kesim’ı’hala unutamıyorum.… 
KTÜ İktisat Fakültesinde hocaydı. Yaşıyor mu bilmiyorum.… 
Onunla ilgili başka şikâyetler de alıyorduk. Onun dersinden kimse geçemezdi, 
Bu özelliği ile övünür, mutlu olurdu... Özellikle kız öğrenciler, odasına asla giremezlerdi. 
Kısacası öğrenciler kafa yerdi, bunalıma girerdi. Birçok öğrenci okuldan atıldı, hayatı karardı. 
Ve bundan keyif alırdı. Bu tarzdaki hocalar, her Üniversitede birkaç tane, numunelik bulunuyor.
Ankara’dan sevgiler..