Başta belediye başkanları olmak üzere kimi yöneticilerde yeni bir hastalığın semptomları bugünlerde çok sık görülmeye başlandı. Bu rahatsızlığı ergenlerde, sahne sanatçılarında ve bilhassa sosyal medya fenomeni dediğimiz hikmeti kendinden menkul zibidilerde fazlasıyla görmeye alışığız da kamu adına görev yapanlarda kronikleşecek hale gelecek olması endişe verici bir durum.

Hangi başkan olursa olsun fark etmez, makam odasındaki Türk Bayrağına hürmeten daha özenli olması gerekirken sosyal medyaya servis edilmek üzere hazırlanan içeriklerin amiyane ve yer yer sulandırılmış olması televizyonların reyting kaygısına çok benziyor.

Sosyal belediyecilik sosyal medya belediyeciliğine dönüşmüş durumda. Yöneticilerde bu yeni formata uygun rol kesip kendisini, belediyeyi ve icraatları tanıtma derdindeler. Tanıyanlara ise unutturmama derdindeler.

İçme suyu, kanalizasyon sorunu, yoldaki tümsekler, çukurlar, trafikteki keşmekeşlik, survivor parkuruna dönen kaldırımlar çok da önemli değil. Hemen hepsinin profesyonel bir sosyal medya ekibi var artık. Farklı açılarla her şey güzel gösterilebiliyor. Tamamen açı meselesi.

Işık, ses, çekim teknikleri açısından çok güzel videolar hazırlanıyor ve servis ediliyor. Halkın içinde, bazen iyi figürasyonla bazen rastlantısal çekilmiş, kurgulanmış o videolar milletin hoşuna mı gidiyor bilmiyorum ama alıcısının olduğu bir gerçek.

Bilinir olma, görünür olma, popüler olma hemen herkese musallat olmuş durumda. Düştükleri komik ya da aciz durumlar milletin umurunda değil sanki. Sokakta yürürken tanınır olmak, parmak ile gösterilmek her şeye değiyor olmalı ki yapılan eleştirileri kendilerine dert etmiyorlar.

Her daim milletin içinde olduğunu gösterme çabasıyla yapılmış sosyal medya çalışmaları esasında kocaman bir tezatlığı perdelemektedir. Vatandaşa kapısı her daim açık olan, hemşehrisinin taleplerini, şikâyetlerini sadece dinlemeyip gereğini de yapması gereken başkanlar, yöneticiler sosyal medya üzerinden beğeni ve takipçi sayılarına odaklanmış durumdalar.

Hal böyleyken iktidara giden yolun yerelde, belediyelerde yapılmış başarılı çalışmalar olduğu gerçeği unutulmuş. Refah Belediyeciliği diye bir gerçek vardı. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına kadar uzanan başarı hikayesinin zeminini esasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yaptığı başarılı icraatlar ve vatandaşa dokunması oluşturmuştur.

Sosyal medyayı hoyrat kullandıkları için belediye başkanlarını daha çok eleştirsek de arka planda daha kontrollü hareket eden bürokratları unutmuş değiliz. Onlar belediye başkanlarına göre daha dikkatli ve kontrollüdürler. Paylaşım yapmadan önce cumhurbaşkanı, bakan paylaşım yapmış mı yapmamış mı? Öyle sığ sulara hemen balıklama atlamaz. Sosyal medya stratejilerini sadece yüksek alaka ve sinyalcilik üzerine kurmuşlardır. Ne olur ne olmaz? Risk almaz, garanticidir.

Bir ilimizin valisinin videosu önüme düşmüştü, merak ettim diğer videolarını da inceledim. Köyde köylünün içinde, pazarda vatandaş ile iç içe. Orada ama orada değil, kıyafetiyle, davranışlarıyla orada olmadığı çok belli.

Bazı yöneticilerin sosyal medya çalışmaları esasında bir kibri gölgeliyor. Orantısız samimiyet ve tevazunun doğal olmadığı çok belli oluyor adeta bağırıyor. Sahte tevazunun arkasında çok büyük bir kibir yatıyor.

Her şey onların olmalı ve her şey onlardan olmalı; yaprak onların haberi olmadan kıpırdamamalı, rüzgâr onların gösterdiği tarafa esmeli, güneş onların üstüne doğmalı, kısaca her şey onlara biat etmeli ve onlar da her şeye hükmetmeli.

Allah’ın varlığına, birliğine dair kafamızda en ufak bir şüphe olsa bunları Allah’ın yeryüzü temsilcileri sanırız. Hafazanallah. Şükür, içimizde tevhit inancı var da sakata gelmiyoruz.

Söyledikleri kanun hükmünde olduğundan her şeyi ve herkesi bağlıyor. Yanılıp da kudretlerinden, hikmetlerinden zerre şüphen olur, tartışmaya açarsan yandığının resmidir. Kozmetik dinlerine şirk etmen aforoz edilmene yeter de artar bile.

Alçak dağları yaratan bu kibir abidelerinde mükemmelmiş gibi görünen hasletler, güzellikler kozmetik olduğu için bir süre sonra boya badanası dökülüyor. Cilalı Taş devri bitiyor gerisin geriye yontma taş devrine dönülüyor helvalar yeniden karılıyor.

Hayat geç de olsa birtakım şeyleri daha berrak gösteriyor. Kurtarıcı gibi gördüklerimiz, medet umduklarımız, emin olduklarımız ya da gıpta ile baktıklarımızın ipliği pazara çıkınca bu adam o adam değil, bu ideoloji o ideoloji değil terennümleri başlıyor.

Geriye baktığımızda elimizde kalan hayal kırıklıkları ve aldanmışlıklar. Günün sonunda aldatılmışlıklardan hissemize düşeni almakla kalmıyor geleceğe olan umudumuz da azalıyor.

Onlar o açıdan filmi çekerken biz de meseleye bu açıdan bakalım vesselam.