Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı… Kese, altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde …"Bu altınlar, kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. 
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır …"
 
Öğretmenlik meslek bilgisi derslerinde öğretilen bir bilgi vardır: “Başarı, daima başarıyı getirir!” Bu bilgiye yeni bir bilgi eklendi son zamanlarda. O da şu: “Her başarısızlık, mutlaka başarıyı getirir!..” Başarmak için, mutlaka başarıları basamak yapmak zorunda olmadığımızı öğrendik. Başarısızlık da çoğu zaman başarmak için önemli bir motivatör olabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yaşam koşullarının iyileştirilmesinde, önümüze çıkan engelleri birer fırsat bilmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Yukarıdaki kıssa, hayatımızda önümüze çıkan egelerin yaşam kalitemizi yükseltmede önemli birer fırsat olarak kullanılabileceğine vurgu yapmaktadır. Her engelin, yaşam kalitemizi yükseltecek önemli fırsatlar olduğunun bilincinde olmak, önümüze çıkan engellerle yaşamayı ve onlarla mücadele etmeyi kolaylaştırır. Önümüze çıkan engellerin, her zaman olumsuzluk olmadığını bilmek, olumsuzluklarla mücadele etme gücü verir.
 
Hayattaki engeller, başarı azmimizi ve sabrımızı artırır. Önümüze çıkan her engeli başarmamıza bir itici güç yapabilmek, hayattan keyif almayı öğretir. Kültürümüzde engellerle baş etmek yerine, engellere lanet okumak ve başkalarını kötülemek sanki kültürümüzün bir parçası haline gelmiştir. Halkın dinlediği türkülere de yansıyan bu anlayış, engellerle baş etmek yerine, engeller üzerine söz söylemeyi normal hale getirmiştir. “Batsın bu dünya” veya “Tanrım beni baştan yarat!” diye başlayan şarkı sözleri, kültürümüzün engellere bakışını özetler gibidir. Dünyanın engelleri ile baş etmeyi denemek yerine, bütün dünyayı batırmayı isteyen anlayış, engellerle yaşanamayacağını ortaya koymaya çalışmaktadır. Oysa bu dünya engellerle de yaşanmaya değerdir. Yeter ki, sabretmesini bilelim ve çalışmayı elden bırakmayalım. Unutmayalım ki, önümüze engelmiş gibi çıkan bazı şeyler, gerçekte bizim için birer nimet olabilir; önümüze nimetmiş gibi görünen başarılar da kendimiz için birer külfet olabilir!..
 
Hayattaki engeller, başkalarına küfrederek nimete dönüşmüyor; sabırla onların üzerine giderek, bu külfetler nimete dönüşebilir. Tıpkı yukarıdaki kıssada olduğu gibi…