Sene 6 Ekim 1926
 
Atatürk en büyük hayalini gerçekleştiriyor ve Kayseri de ilk uçak fabrikasını kuruyor!
 
Düşünsenize çiviyi bile ithal eden ülke, bir anda kendi uçak fabrikasını kuruyor…
 
Mucize gibi! Pek tabi bizim ülkemiz de mucizeler kısa sürer…
 
Sonrasında cici abi ABD ile yakınlaşan. başında Adnan Menderes’in olduğu 1950’li yılların hükümeti bu yakınlaşmadan nasibini almak üzere yani Marshall yardımını almak için uçak fabrikamıza kilidi vuruyor.
………
 
Sene 2017
 
Aynı cici çocuk ABD, bu yıl New York- Çin arasını 45 dakikaya indirecek bir çalışma içinde olduklarını açıkladı.
 
Düşünebiliyor musunuz? Siz Trabzon’dan Of’a, biz Bakırköy’den Eminönü’ne gidene kadar adamlar Amerika’dan Çin’e gidiyor olacaklar.
 
Şaka gibi! Atmosferin dışından yapılacak bu uçuşları gerçekleştirecek olan roketler gelecek yıl üretime geçecekmiş.
……….
 
Sene tekrar 2017
 
Ve biz birkaç gün önce Sayın Cumhurbaşkanımızdan müjdeyi aldık!
 
Yerli ve milli otomobil üretimine geçiyormuşuz… Düşünebiliyor musunuz artık bizim de 4 tekerli yerli otomobillerimiz olacak…
 
Çok ama çooooookkkk geç kalınmış bu projenin bir an önce hayata geçirilmesini umuyorum.
……..
 
İspanya’da bulunduğum sürede pencerelerde asılı iki çeşit bayrağı görünce çok dikkatimi çektiğinden sormuştum “ Neden iki farklı bayrak var? “ …
 
Birinin İspanya bayrağı diğerinin de bağımsızlık isteyen Katalonya bayrağı olduğunu öğrenince tuhafıma gitmişti. Olur mu hiç öyle şey? Devlet içinde devlet? Diyerek tepki verdiğimi hatırlıyorum.
 
O zamandan bu zamana balon şişti şişti ve sonunda güm!
 
Balon patladı… Olmadı yani. Olur gibi oldu ama olmadı.
 
Üst aklın en büyük hayali olan böl, parçala, yut! Yani küçük devletler modeli az kalsın Avrupa’nın orta yerinde olmak üzereydi ki, aklı başına gelen İspanya bu işe en azından şimdilik dur diyerek Katalonya’nın sözde bakanını makanını tutuklayarak içeri tıktı! Bize gelince boru boru atan, özgürlük, demokrasi yaygarası koparan AB, şu sıralar süt dökmüş kedi gibi.
 
Demek ki neymiş?
 
Boru boru atmayacaksın! Empati yapacaksın…
………
 
İspanya, Avrupa, Amerika derken aklıma “Zeytinyağlı yiyemem aman “ türküsü geldi. Hayırdır İnci şimdi durup dururken ne mana? Diyor olabilirsiniz. Ama demeyin. Elbette aklıma durup dururken gelmedi bu türkü.
 
Hani bu cici abi Amerika, ülkeleri sömürmek için Marshall yardımı kapsamında bizim uçak fabrikamızı kapatmıştı ya. İşte aynı Amerika o yıllarda elinde biriken tonlarca mısır özü yağını bizimkilere gagalamak istiyor. Gagalayacak ama halk mısır özü yağına alışık değil. Ki zaten ülke zeytin ülkesi! Yani bizimkiler zeytinyağına alışık.
 
Ama Amerika kafaya koymuş bir kere! Önce bizim sevimsiz, yağdanlık politikacılara ülkedeki zeytin ağaçlarını kestirtiyorlar. Ve sonra bir kampanya başlatarak, zeytinyağını karalamaya başlıyorlar. Hem de şeytanın bile aklına gelmeyecek türden bir kampanyayla! Bizimkilere” Zeytinyağlı yiyemem aman, basmada fistan giyemem aman. Senin gibi cahile (yani köylüye) ben efendim diyemem aman “ türküsünü yaptırtarak zihinlere yerleştiriyorlar. Halk zeytinyağı yemiyor ama bu algı operasyonunu bir güzel yiyor… Pek tabi yanında mısır özü yağlarla birlikte.
 
Yani anlayacağınız biz elde mısır özü şişesiyle yaya, kendileri uzaya…