Seçim ortalamasının 1 veya 2 yılı geçmediği koaliasyonların her dönem çatırdadığı süreçlerden 20 yıl tek başına iktidarda kalmak, istisnalar hariç her seçimde oy artırarak hem genel hem de yerelde belediyeleri süpürmek bunun yanında bir de dünya dengelerini korumak öylesine geçiştirilecek bir durum değil.

Z kuşağı dediğimiz 20 yaş grubu gençler Türkiye’nin geçmiş dönemde yaşadığı iktidar krizlerinin yakın tanığı değiller. AK Pratinin seçimde en fazla korktuğu kesim de gençlik kesimi.

Ülke geçmişte çok bedeller ödedi, Türkiye’nin AB ve ABD eksenin dışında yükselmesi için attığı adımlar ya darbelerle, ya muhtıralarla ya iç karışıklarla ya da PKK, DHKPC gibi maşalarla akîm bırakılmak istendi.

Yakın dönemde 28 Şubat, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili verilen muhtıra, 2012 MİT’e çekilmek istenen operasyon, Gezi Parkı kışkırtması, 15 Temmuz darbe girişimi, Kuzey Irak ve Suriye’de Türkiye’nin sahaya inmesi.

Hemen hepsinin arkasında ülkede istikrarı bozmak, kukla farklı isimleri işbaşına getirmek, devleti ayrıştırmak bölmek hesapları vardı.

En iyiye sahip olamıyorsanız büsbütün her şeyden olmamak için elinizdekinin kıymetini bilmek gerekir.

Dünya büyük bir siyasi ve ekonomik kriz içerisinden geçiyor.

Rus-Ukrayna savaşı en fazla ABD’ye hizmet ediyor, Avrupa’da daralma bugünden yarına çözülebilecek bir mesele olmaktan çoktan çıktı.

Dünya ülkeleri planlarını 50-100 yıl sonrasına göre yapıyor, Türkiye üzerinden son yıllarda bu denli aksiyonların olması boşuna değilmiş demekki!

AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk yıllarında dengeli bir politika izledi.

Ülkede vesayet odaklarının siyasete yön verme kabiliyetini anayasal çizgilere çekti.

Türkiye üzerinde hesaplar hiçbir zaman bitmeyecekti, ekonomi üzerinden geldiler, döviz ve hayat pahalılığı temel mesele haline gelmişti.

Şehir merkezlerinde bombalar patlıyordu.

Cumhurbaşkanlığı kabinesi eleştiriler alsa da kervan yolda yolunu buldu diyebiliriz.

Bugün Türkiye’de terör gündem olmaktan çıktı, bundan daha önemli ne olabilir, inşallah yurt dışı operasyonlardan da gerekli neticeyi alıp artık hiçbir askerimizi kaybetmeyeceğiz.

Dünyada dengeler yeniden değişiyor. Doğu-Asya Bloğu, Avrupa-ABD bloğu saflar netleşiyor.

Rusya Lideri Putin dün yine bir açıklama yaptı ve "Türkiye'de hızla bir gaz merkezi kurabiliriz. Eminim bunu isteyen birçok ülke olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyla ilgili, "En uygun yer neresiyse orada inşallah kurmuş olacağız." demişti.

Ülkede sıkıntılar var, bu dönemde sorunu olmayan ülke neredeyse hiç yok.

İngiltere gibi bir ülkede yeni başbakan ay doldurmadan görevini bırakmak zorunda kaldı. Para birimleri Euro gibi dolar karşısında ciddi değer kaybetti.

Her ülkede çalkantılar var.

Milletvekilleri Avrupa’da parlamentolara battaniye ile gitmeye başladı.

Türkiye Avrupadaki ülkelere Soba yetiştirmekte güçlük çekiyor!

Türkiye denge politikası ve gelecek öngörüleriyle daha az stresli olarak bu süreci aşıyor.

Tayyip Erdoğan içerde hem seçim stratejisini hem de dışarda dış politik dengeleri yönetiyor.

Satranç hamlelerini yapıyor, en son tartışılan isim olan Mahir Ünal istifasını verdi.

En nihayetinden Gelecek Partisi kurucularından Etyen Mahçupyan gibi isimler dahi bazı noktalarda hak teslimi yapıp: Türkiye'nin devlet-toplum ilişkisi, devlet-siyaset ilişkisi değişmeyecekse, tamamen pragmatik bakacaksak o zaman ben şu soruyu soracağım; Putin'le teke tek oturduğunda Mansur Yavaş'a mı güvenirim Tayyip Erdoğan'a mı? Ben çok açıkça Tayyip Erdoğan'a güvenirim." diyor.

Erdoğan son biraç yıldır gelen her siyasi sele karşı bir set çekti, istinat duvarı yaptı. Ve TOGG otomobili ile birlikte bir kez daha önemli mesajlar verdi.

Siyasetin imbiğinden geçmek, Tayyip Bey’in deyimiyle ‘manşetlerle vuruşa vuruşa gelmek’ Türkiye gibi merkez bir ülkede ayakta kalmak, halen seçimin favorisi olmak sözü edilen ustalık dönemine işaret ediyor olsa gerek.