Derinde, çok derinde bir hüzün yatıyor Fatih Tekke'nin o çelik duruşunun ardında. Tribünlerden gelen gelişmekte olan takım nidası, sahada yankılanan her top sesine bir iç geçirtiyor belki de. Çünkü Fatih TEKKE, bu sözün sadece bir mazeret değil, bir yükümlülük olduğunu biliyor. Her zerresine sahip çıkıyor.

Trabzonspor, Galatasaray'a karşı oynadığı oyunla sahadan galip ayrıldı aslında ama Tekke'nin ter döktüğü topraklarda yeni bir tohum yeşeriyor. Gelişmekte olan takım Trabzonspor. Bu, henüz kılıcı kınından çıkaramamış bir Manahos deresi, keskin ve dayanıklı Sürmene bıçağı hikayesi. Tecrübesizlikle işlenen her hata, bir ders; her kayıp top, bir sınavdı. Tekke, bu genç fideleri bir ormana dönüştürmenin sabrını taşıyor yüreğinde.

Onun için mesele, bugünü değil, yarını kazanmak. Bu maç, bir hezeyan değil, bir başarı hikayesi aslında. Direnişin ruhuyla yazılan ama umudun mısralarıyla süslenen bir yürüyüş. Tekke, elinde bir ney gibi sızlayan bu genç takımı, bir gül bahçesine dönüştürmenin derdinde. Her düşüş, toprağa daha sıkı sarılmak için bir fırsat. Ve biliyoruz ki, Karadeniz’in hırçın dalgaları gibi dövecek sahilleri bu futbolcu ordusu.

Bir gün, bu fidanlar, Fatih Hoca'nın teriyle sulanıp, koca bir çınar olacak. O zaman, bugünkü serzeniş, bir şampiyonluk destanının ilk mısrası olarak anılacak. Ama şampiyonluk bazen rakamlara sığmaz. Bazen taktikler,dizilişler, oranlar değildir mesele. Kalbini koymak yetmez sahaya, kalbinin kaç attığını da bilmelisin. O an,o kıvılcım, o eski Trabzondan bir nefes.Bitiriş hikayesi.Anadolu Efsanesi geri dönmenin ayak izini sürüyor.

Gelişmekte olan her şey, en güzel meyvesini zamanında verir. Sabırla, inançla ve Tekke'nin o derin, yaşanmışlık tecrübesiyle...