Trabzonspor’da yönetici taraftar ya da sporcu olursanız hedefleriniz hiç bitmeyeceği gerçeğini hep bilirsiniz. Ancak bu kez farklı bir durumla karşı karşıyayız.
 
O da 30 yılı aşkın süredir gasp edilen şampiyonluklarımız dışında resmen şampiyon olamadık. Yeni gelen arkadaşlar yönetime, sorunu çözme adına genel kurula elli yılda şampiyonluk sloganı ile talip oldular. Seçimin kazanılmasında bu sloganın ciddi rolü olduğuna inananlardanım. Lige girerken yapılan ilk çalışmaların ekonomik ağırlıklı olsa da transferlerin büyük bir bölümünün boş çıkması ilk yarı adına moralleri tüketme noktasına getirdi. Devre arasında takıma katılan yeni futbolcular direkt katkı sağlayınca umutlar ellinci yıl için yeniden yeşermiş oldu.
        
Hal böyle olunca bu yıl alınacak en iyi sonuç kovalanırken, asıl hedef olan ellinci yıl için çalışmaları hızlı bir şekilde sürdürmeye devam etmektir. Bunun için bize en büyük katkıyı oynayacağımız maçlardan alacağımız derslerin sunacağına inanıyorum. Konya maçının da bu anlamda değerlendirmesinde büyük yarar vardır. Zira takımdan bir ya da iki futbolcunun yokluğu bu denli etkiliyor ya da maçın belli bir dakikasından sonra rakibin baskısına maruz kalıyoruz. Dahası böyle durumlarda ilerde top tutamıyor orta sahanda top kazanıp aktif dinlenme yapmaktan yoksun isen yapılması gereken ya da alınması gereken önlemler var demektir. Bunun için futbolcuların oyun anlayışı ve de bireysel yetenekleri ister istemez öne çıkıyor. Eğer amacın ellinci yılda gerçekten şampiyonluk ise futbolcu kalitesini kulübende oturanlara kadar indirmek zorundasın. Yetmez bu futbolcuların dış ve de iç saha performansları ile birlikte oyun karakterleri ve de takım taşlık duyguları dâhil tümü ince eleyip sık dokuyarak hareket etmelisin. Bir taraftan zorluk derecesi değişik maçlardan gerekli dersleri alırken diğer taraftan takıma katılacak yeni futbolcuların çalışmalarını hızla şimdiden sonlandırmalıyız.
        
Sevgili okurlar hepimiz biliyoruz ki eldeki kadrodan şampiyonluğa oynayacak kadroda en fazla beş ya da altı futbolcu bulunabilir nitelikte olanlar var. Bu da hala yapacak bir hayli işimizin olduğu anlamına gelir. Bana göre bir durdurucu bir altı bir sekiz birde iyi bir forvete çok acil ihtiyaç var. Osmanlıda devre arası alamadığımız ismini yazmadığım futbolcuyu şimdiden halledebilsek çok katkı sağlayacağı tartışmasızdır. Bu kendimi bağlayan beyin jimnastiği ve de önermelerimi yaptıktan sora Yusuf Erdoğan ve hoca ile ilgili bir iki cümle kurup yazıyı sonlandıralım.
        
Sevgili okurlar oyunun gidişatını dikkate aldığınızda Castillo çıktığında beklenen değişikliğin (sakat ya da kadroda değil ise) Yusuf olacağı herkesin hemen hemen ortak kanaati. Kontra bir topu rakip alana taşıyabilecek tek alternatif. Buna rağmen iki aydır yeni oynamaya başlayan özellikleri farklı bir futbolcu da hoca takdirini kullanıyor ise bilmediğimiz ancak kamuya bu denli mal olmuş bir konunun bilinmesi gerektiğine inanıyorum. Aklımdan geçen ya çok ciddi bir yanlışı var ya da en avantajlı olduğu pozisyonda bile Bero’yu kesemeyecek kadar kötü. Hocanın olası tartışılacak tasarrufları ile ilgili yorum da siz okurlara kalsın. İyi haftalar.
        
ÖZEL NOT: Castillo ile ilgili düşüncemi Ersun hoca ile paylaşmak istiyorum. Sevgili hocam bu çocukta bazı meziyetlerin var olduğunu herkes görüyor. Sorun olan bu adamın bu meziyetlerini takım adına nerde nasıl kullanacağını bilemiyor olması. Daha doğrusu ben öyle düşünüyorum ve diyorum ki bu adama futbol adına hiçbir şey öğretilmedi ya da o öğrenmedi. Bana yakın düşünüyorsan sevgili hocam ona futbolun alfabesinden öğretmeye başla. Öğrendikçe takıma ciddi katkı yapacağını hep beraber göreceğimize inanıyorum saygılarımla.