12 Eylül sonrasında çok partili sisteme geçildiğinde sandıktan ANAP 1.Parti olarak çıktı. Özal hükümeti kurma görevini Kenan Evren’den almaya çıkmak için günlerce düşündü. Sonra hamlesini yaptı ve randevu istedi.
Özal’a o renduvuyu ve görevi verdi.
Özal iktidar oldu, muktedir olmak için çok ama çok uğraş verdi.
Zaman, zaman başardıysa da sonrasında duraksadı, hatta kongrede elinden vuruldu o dosyayı da bizzat kendisi kapattırtırdı.
Özal’dan sonra Demirel geldi.
28 Şubat süreci yaşandı.
O süreçte Demirel, Erbakan ve Çiller’i sert sözlerle uyardı. Tansu Çiller Partiden ve havalimanlarından resimlerini indirtti.
Demirel’in Cumhurbaşkanlığında Erbakan’la birlike Tansu Çiller de devrildi.
İktidar oldular, muktedir olamadılar.
Sonra Mesut Yılmaz Başbakan oldu. Yılmaz Demokrasiyle başbakan olmadı ama Başbakan olduktan sonra demokrasi adına çabaladı.
Olağanüstü dönemde işbaşına gelmişti.
Gazetecilerle birlikte Trabzon heyetinin de içinde olduğu Gürcistan ziyaretinde ‘yetkim olsun hükümete ayar çekmeye çalışan askerleri emekli ederim’ diye bir açıklama yaptı.
Türkiye’ye geldi ve geri adım atmak zorunda kaldı.
28 Şubat’tan sonra Ecevit iktidarı, depremler; terörist başının idamına yönelik tartışmalar derken Tayyip Erdoğan’ın AK Partisi(2002) hükümete geldi.
Tayyip Erdoğan önce Başbakan bile olamadı.
Bana göre, 1 Mart tezkeresi geçmeyince biraz dışardan biraz eçerden destekle Abdullah Gül gitti, Erdoğan geldi.
Tayyip Erdoğan yıllar içinde zorlandı. Hem de çok. En büyük zorluğu kapatma davası sürecinde yaşadı.
2008 yılında parti son anda direkten döndü. Kapanmaktan kılpayı kurtuldu.
Ama bu kez Ergenekon davaları başladı.
Bir, iki üç derken devam etti.
Tayyip Erdoğan tam iktidar ve muktedir oldum derken Yalçın Akdoğan’ın ‘Fetö kumpası’ yazısı geldi.
Bu kez Fetö’ya karşı mücadele başladı. Bu mücadelede Gezi olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz direnmeleri ile çıktı.
Yaralar aldı ama çıktı.
Başkası çıkabilirmiydi, zor.
Erdoğan artık iktidarın ötesine geçmiş ve muktedir olmuştu.
Başkanlık sistemi ile de bunu biraz daha perçinledi.
Başkanlık sistemi tek adam eleştirilerini de getirdi fakat şunu görelim
Koronavirüs sürecinde Başkanlık sistemi yok, her kafadan bir ses var.
Hükümet başka diyor, bilim adamları ve hekimler başka.
Allah korusun Türkiye çok zor günler geçirirdi.
Bu işi kontrol altına alamazdı.
Dün AK Parti il eski başkanı Ali Rıza Akdeniz ve duayenler Ömer Tosun ve İzzet Usta ile Ayasofya’nın açılmasını konuştuk.
Akdeniz şunu söyledi:
‘Ayasofyanın açılması bir ibadet meselesi değildir. Ayasofya’nın açılması bir Bağımsızlık meselesidir. Buna öyle bakalım.’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hem koronavirüs sürecinden hem de Ayasofyayı açarak prim yaptı.
Bakalım bu kararlı duruşlar anketlere nasıl yansıyacak.
Çok Okunanlar
Trabzonspor’da Kaleci Krizi Derinleşiyor: Transfer Alarmı Verildi
Arda Turan’dan Trabzonspor’a Sürpriz Transfer Baskını: Dragus ve Sikan İçin Yeni Hamle Kapıda
Trabzonspor’da Sürpriz Takas Hamlesi: Sikan’a Karşılık İki Yıldız Gündemde
Trabzonspor Alt Yapıyı Yine Görmezden Geliyor! Gönderilen Gençler Parlıyor, A Takım Yerinde Sayıyor
Trabzonspor U19’dan İstanbul’da Net Zafer
Beşiktaş’ın Hamlesi Sonrası Trabzonspor Beklemede : Transferde Kartlar Yeniden Dağılıyor