Sevgili okurlarım, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel döneminde, Başbakan Müşaviri ve Genel Müdür kadrosuyla, bu kıymetli devlet adamlarına en yakın ekip içinde çalışmanın onurunu yaşayanlardanım. 

Hepsini rahmet ve saygı ile anıyorum.

Cumhuriyet döneminde kadınlarımız,  yeniliklere açık, gelişmenin ve aydınlanmanın öncüsü, değerlerimizin taşıyıcısı en sağlam ordu olmuştur. 

Kuşkusuz ki, demokratik sistemlerde kadınların siyasi konumları, sosyal ve ekonomik hayata katkıları ve bunları yönlendiricileri olmaları hem bir gelişmişlik ve kalkınmışlık göstergesi hem de en doğal haklarıdır.

Lider eşi olmak, dışarıdan göründüğü kadar kolay ve zevkli midir? Bir hedefe ulaşmanın, başarılı olmanın, halkın gönlünde sürekli olarak taht kurmanın, ilkeli ve tutarlı olmanın, hizmet etmenin, dimdik ayakta durmanın önemli öğeleri vardır. Bunların en birinci ayağını ise fedakâr lider eşleri oluşturur.

Bu başarı için hepsinin bir arada bulunması gerekiyor ki, bu da öyle kolay ve herkese göre bir iş değildir. Örneğin, aklın en isabetli değerlendirmelerini, duyguların en hassas örneğine kadar bütün öğeleri sıralayabiliriz.
Nazmiye Demirel, Rahşan Ecevit, Berna Yılmaz görevlerim nedeniyle yakından tanıma fırsatını bulduğum lider eşleridir. Güzel özellikleri üstün nitelikleri, hanımefendilikleri, mütevazı yaşantıları, eşlerine olan bağlılıkları, fedakârlıkları, eşlerinin arkalarında dimdik ve onurlu bir şekilde durmaları her türlü takdirin üzerindeydi.

Lider eşi olmak nasıl bir duygudur? 

Zorlukları nelerdir? 

Nelere dikkat etmek gerekiyor? 

Genç meslektaşlarıma önerim şu: Lider veya lider eşi ile röportaj yapma imkânını yakaladıklarında, siyaset dışı sorular sorsunlar.

“Eşiniz sabah kalktığında; kahvaltı hazırlar mı, bulaşık ve çamaşır makinesini boşaltır mı? Evi toparlar mı? Yemek ve ütü yapar mı? Evde siyaset dışı neler konuşulur, kavda edince ne yapar? Evde kimin sözü geçer? gibi sorular, toplumun ilgisini çeker.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu’ndan söz etmeye çalışacağız. 

Nüfusta adı” Selvi”, aile içinde kendisine”Sevim” diye hitap edilir. Mesleği ise; gazeteciliktir. Eşi, CHP Genel Başkanı olunca bu mesleği bıraktı. 

Hiç politika yapmıyor. Hatta Kemal Bey’in siyasete atılmasına bile sıcak bakmadı. Çok samimi ve içten konuşur ve davranır. Çok zariftir… Sevecendir. Evin önünde görev yapanların, sokaktaki ayakkabı boyacısının, evin önünden geçen fakir fukaranın “ annesidir”.

Ana muhalefetliderine bile arada bir muhalefet edecek kadar açık sözlü ve özgüvenli…Doğrudankonuşur. Eşinin yanında çok görünmez, mecbur kalmadıkça ön plana çıkmıyor. Dünya ve Türkiye meselelerini yakından izliyor. Bir anne duyarlılığı ile yaklaşıyor. Çocukları ve torunları ile vakit geçirmeyi çok seviyor.

Mütevaziliği, İçtenliği, açık sözlülüğü ve demokratik duyarlılığı ile herkesi etkiliyor. Mütevazı eşyalarla döşenmiş sıradan bir evde oturuyor. Kısacası entelektüel, sanatsal zevki olan dürüst Ankaralı bir memur evi.
 
Kerem, Zeynep ve Aslı’nın fedakâr annesi.Barış, İpek ve Duru’nun büyük annesi…Hiçbir şaibeye adı karışmamış, demokrat bir aile. Siyasette patron Kemal Bey, evin patronu ise Selvi Hanımdır. Evlilikte hiç mi kavga olmaz? Kemal Bey, hiç kavga yaratacak zemin oluşturmuyor. Genel Başkan Kemal Bey’in değişmez kuralı: -Hanım her zaman haklı. Haksız olduğu zaman da birinci madde geçerli…

Siyasette Kemal Bey’in, evde Selvi hanımın sözü geçer. Selvi hanım siyasete hiç bulaşmasa da hayatı siyaset içinden geçiyor…

Kelimelere derinlik katan, ciddiyetle ve sorumlu tavrı ile dikkat çeken, uygar, çağdaş Türk kadını profilini çiziyor.

Zevkli giyiniyor, insanlara rahat yaklaşıyor, içinde bulunduğu ortamın kötülüklerinden kendini ve ailesini uzak tutabilen bu meziyetleriyle büyük puan topluyor.

Dün nasıl yaşıyorsa bugün de öyle yaşıyor. Dışarıda, protokolde lider eşi; evde babaanne, anne, eş ve ev hanımı. Sade, samimi, içten, doğal, çok pozitif.

Tam anlamıyla ‘‘Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan.’’ Tek başına alış-veriş yapıyor. Markete gidiyor. Yemek yapıyor, sofra kuruyor, mutfak işlerini yapıyor.

Ev işlerini kimseye bırakmıyor. Lider eşi olmak ona ayrıcalık olarak görünmüyor. 

Hem lider eşi olarak hem de anne olarak sorumluluklarının idraki içinde hareket ediyor.

Demokrat bir aile. İnandıkları, doğru bildikleri her şeyi söylüyor. Mütevazılığı ve sadeliği ile herkesin takdirini kazanmış bir hanımefendi.
Her şeye rağmen yine de hedefe ulaşmak, farklı, özel olmak için; ona ulaşan kişinin “hünerine” bağlıdır.

“Hüner” Farsçada ustalık-uzmanlık, becerikli olma üstünlüğü demektir.

Mutluluğu bir değer gibi sunar. İnsana varlığın ispatını verir.

Mükemmelliği tanımlar ve onu simgeler.

Marifet, hünerin Arapça karşılığıdır. Eylemlerin, nitelikli tarifine bakarsan, ”hüner” ile “marifet” benzer anlamlar taşır.
Hüner, hayatın fizik değerlerine hâkim olan ustalıktır.

Marifet ise, hünere kazandırılmış tasavvuf idrakiyle tezahür eder.

Bir hikmet ve irfan hadisesidir.

Tanrının isim ve sıfatlarının bir hayat tecellisi vardır.

Bu tecellinin günlük yaşama hüviyet kazandıran maharetine “marifet” diyoruz.

Bu marifet manasıyla Selvi Kılıçoğlu’nun etkileyici güzel özellikleri, içindeki insan sevgisi, örnek aile yapısı, kaliteli ve onurlu dik duruşu; bilgi, donanımları ve ağırlığından fazla mütevazılıkları, eşine olan destekleriyle kendisine ve çevresine değer katan örnek davranışları dolayısıyla herkesin gönlünde taht kurmuştur…

Selvi hanım, sıradan bir vatandaş gibi yaşasa da Türkiye’nin en sevilen  “First Lady”si olma unvanını çoktan hak etmiştir..