Aslında "Benim Güzel Kütüphanem" olacaktı fakat son anda 'hapishane'ye dönüştü nedense.  Tüm bildiklerinizi unuttuğunuz... Hani kendinizi zorla kapattığınız bir yeryüzü cenneti hayal edin. Bir suç(!) bulun kendinize...

Kalacağınız yeri de belirleyip kendi kendinizi hapsedin.
"Bir ömür burada olabilirim" dersiniz de...
Belgesel tadında bir cümle dökülür dilinizden: "Ömür dediğiniz ne ki?"
Ama olsun, hayal ettiğiniz yerdesiniz ya...
Her şeye değer
***
Nereye gitsem, aklımda fikrimde Şana Taka...
Ruhun Gemisi...
"Bir an önce orada olsam" gibi bir histen de ötesi...
Hele mevsim de bahar olunca...
Çiçekler güller...
Ayvaların dalları kırılacak gibi...
Ya üzümler!
Sürgünleri tam da hapishane işi...
Her sürgünde çoğalıyorlar sanki...
Karası var, beyazı, alı...
İri iri olacaklar besbelli.
Şimdiden dost meclislerinde en güzel ikramım diye düşünüyorum.
Erik, beşbıyık, kocayemiş, nar, böğürtlen...
Sağım solum bereket kaynıyor.
Kıbrıs şeklindeki havuzda renk renk balıklar yakında yeniden yüzecek.
Salıncakta küçükler kadar büyükler de salınacak. Kaplumbağa Kapo ile köpeğimiz Pamuk kesinlikle ilgi odağı olacak.
Bir elimde kitap, bir elimde kahve...
Dünya umurumda olmayacak.
***
Dün sabah baktım da manolya açmak üzere...
Geçen kış dalları kırılmasaydı şimdi harikaydı fakat bazen böyle oluyor.
Bir rüzgar esiyor, deli dolu kar yağıyor, kırıyor kolumuzu kanadımızı.
Ağaç kavunu da aldı nasibini ve yeni yeni toparlıyor.
***
Dört yapraklı yoncalar yine aynı yerdeler çoğunlukla.
"Şaşı bak şaşır" misali daha dikkatli baktığınızda beş yapraklı olanları da görüyorsunuz.
"İnsanın gözü doymaz" derler ya...
Şansınızı zorluyor bu kez de altı yapraklısını arıyorsunuz.
Bir gün mutlaka karşılaşacağım ümidiyle yaşadığımı itiraf etmeliyim.
***
"Benim Güzel Kütüphanem..."
En ince ayrıntısına kadar siz inşa ediyorsunuz.
Hapsolacağınız salon, bahçe ne varsa?
Duvarları örüyor ve orada kayboluyorsunuz.
Zaman zaman kapınızı çalıyor, kitap dostları...
Konuşuyorsunuz dereden tepeden, nasıl da mutlu oluyorsunuz?
***
Ortasındaki büyük balık masayla güverte gittikçe daha da güzelleşiyor.
Kenardaki Artvin zeytinleri, ekmek ayvası ve kızılcıkla mimozayı da unutmamak gerek.
Sarı, kırmızı ve beyaz güller...
Şaka bir tarafa bazen "acaba cennette miyim" diye söylendiğim de oluyor.
İnsan, hayattan başka ne ister ki?
Geliyorsunuz, yaşıyorsunuz ve gidiyorsunuz
***
Keşke herkes gönüllü mahkum gibi sevdiği işe kendini adasa...
Mekâna...
Sonra evler daha bir güzelleşse, iş yerleri...
Yollar, yıllar...

İnsanımız, en güzel günlerinin saatlerinin azılı katili olmasa...

Başköşeye kültür ve sanat kurulsa...

Çevre, çocuk ve gelecek...

Dünya kimseye kalmasa.