Bazı hikâyeler vardır; ne kadar zaman geçerse geçsin unutulmaz. Bazı anlar vardır; hafızalara değil, kalplere kazınır. Ve bazı acılar vardır; yalnızca yaşayan bilir, yalnızca anneler anlar.

Bu, bir annenin adaletin suskun kaldığı yerde, yüreğinin haykırışıyla konuştuğu bir hikâyedir.

1981 yılında Almanya’da yaşanmış.

Adı Marianne Bachmeier.

Alman bir anne.

Adını her duyduğunuzda gözleriniz dolacak belki, belki de içiniz burkulacak.

Çünkü onun hikâyesi, yeryüzündeki en büyük acının; bir annenin evladını kaybetmesinin, ardından gelen adaletsizliğin ve o annenin sessiz çığlığının kanla yazılmış bir örneğidir.

Anna 7 yaşındaki minik yavrusuydu.

Saf, masum ve henüz hayatın ne olduğunu bile anlamadan, kendi komşuları tarafından koparıldı bu hayattan.

Katil, daha önce çocuk istismarından hüküm giymiş, toplumun arasında dolaşan bir karanlıktı Klaus Grabowski denilen vicdansız adam.

O karanlık, bir gün küçücük bir bedeni hedef aldı.

Ve minik Anna, geri dönmemek üzere sonsuzluğa gitti.

Tarih: 6 Mart 1981

Almanya’nın Lübeck Bölge Mahkemesi…

Üçüncü duruşma günüydü.

Salonda herkes vardı.

Ve tabi ki çocuğu elinden koparılan O Anne de

Marianne anne

Çocuğu hayattan koparılan anne

İçinde fırtınalar koparan, gözyaşları hiç kurumamış bir anne

Eline aldığı küçük bir Baretta tabancasıyla adaletin dilini başka bir şekilde konuştu.

Mahkeme salonunda duruşma devam ederken katil Klaus Grabowski denilen adama altı el ateş edip öldürdü.

Altı el…

Anne Marianne Bachmeier bu eylemi sonucunda 2 Mart 1983’te görülen mahkemede adam öldürme ve yasadışı silah bulundurma suçlarından altı yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak Haziran 1985’te erken tahliye edildi.

Belki her biri kızı için, her biri susan düzenin suratına sıkılmış birer haykırıştı.

O anda mahkeme salonu buz kesti.

Ama milyonlarca kalp “Çok iyi yaptı” dedi.

Çünkü herkes, bir annenin yüreğini anlamıştı.

Şu an hepimizin hissettiği gibi

Marianne Bachmeier anne, bu olayın ardından 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Ama halkın vicdanı, onu mahkûm etmedi.

O bir katil değildi, o bir anneydi.

İçinden geçen adalet duygusuna ses vermişti.

Ve bu ses, yıllar geçse de susmayacaktı.

Maalesef 1996 yılında kanser teşhisi kondu Marianne’a anneye.

Ve ne yazık ki 46 yaşında gözlerini kapadı bu dünyaya.

Ama arkasında öyle bir hikâye bıraktı ki…

Ne filmler unutturabildi, ne belgeler eskitebildi, ne zaman silebildi.

Onu anlatan bir tiyatro oyunu, üç belgesel, üç farklı sinema filmi ve bir de kitap yayımlandı.

Marianne Bachmeier, bir annenin adaleti temsil ettiği isyandı.

Sadece Almanya’da değil, tüm dünyada annelerin gözyaşıyla anılan bir figür haline geldi.

Bugün sosyal medyada dolaşan o video o film karesidir.

Ama hikâye gerçek.

Acı gerçek…

Ve her kadının, her annenin içinde sessizce yankılanan bir haykırıştı,
“Bu, benim evladım için”

Sen belki gittin Marianne Anne…
Ama yüreklerde hala en güzel bir yerdesin.
Senin acın, senin cesaretin, senin isyanın…
Sessiz kalan adaletin yankısı olarak yaşamaya devam ediyor.

Ve biz seni unutmadık.
Unutmayacağız Marianne Anne.

Bir Haziran sabahı acısını tattığım canım annem ve tüm annelere selam olsun.