Trabzonspor, Rizespor karşısında ilk düdükle birlikte adeta fırtına gibi esti. Maçın daha ilk saniyelerinde Augusto’nun ayağından gelen gol, Bordo-Mavili tribünlerde sevinci erken başlattı.

Öyle ki, Trabzonspor’un ilk 20 dakikada ortaya koyduğu oyun, uzun zamandır görmeyi özlediğimiz türdendi: Önde baskı, topa hükmeden bir orta saha ve rakibini boğan bir tempo...Onuachu'nun 20. dakikadaki zarif kafa vuruşuyla skor 2-0’a geldiğinde, statta kimse bu maçın bu kadar gerileceğini tahmin etmiyordu. Ama futbol, her zaman olduğu gibi kendine has bir dille hatırlattı: "Bu oyun, rehaveti sevmez."

Maçın ilk bölümünde en dikkat çeken isimlerden biri hiç şüphesiz genç yıldız Oulai oldu. 19 yaşında, sahada bu kadar olgun bir oyun oynamak, Trabzonspor adına geleceğe umutla bakmamız için yeterliydi. İlk golde yaptığı katkı, pozisyon bilgisi ve oyuna getirdiği enerjiyle,neler başarabileceğini gösterdi. Ancak onun oyundan çıkışıyla birlikte orta alanda yaşanan düşüş de bir o kadar dikkat çekiciydi.

İlk yarıda üstün olan, topu yöneten ve sahada ne yaptığını bilen bir Trabzonspor vardı. Ancak futbolda bazen bir an, her şeyi değiştirir. Savić ile Bagotov’un yaşadığı iletişimsizlik sonrası Rizespor’un attığı gol, bir yandan farkı bire indirirken, diğer yandan maçın ruhunu değiştirdi.

İkinci yarının başında yaşanan panik havası, Trabzonspor’un kırılgan yapısını bir kez daha gözler önüne serdi. Rizespor, arka arkaya pozisyonlar buldu. Trabzonspor ise her kazandığı topu birkaç pas sonra rakibe teslim ederek kendi kalesini sürekli tehdit altında bıraktı. Bu dakikalarda kaleci Onana'nın soğukkanlı duruşu ve kurtarışları, alınan üç puanın gizli mimarlarından biri oldu.

Fatih hocanın ikinci yarıdaki müdahaleleri, sahadaki düşüşe çare olamadı. Okay ve Oulai’nin oyundan çıkışı sonrası Bouchouari ve Zubkov'dan beklenen kıvılcım gelmedi. Aslında bu değişiklikler, Trabzonspor’un kadro derinliğinde hâlâ çözülmesi gereken sorunlar olduğunu gösterdi.

Son düdükle birlikte skor tabelasında 2-1’lik bir galibiyet yazıyordu. Kâğıt üstünde üç puan alındı, ama oyun içinde özellikle ikinci yarıdaki dağınık görüntü, teknik ekibin masa başında uzun uzun değerlendireceği cinsten. Bu galibiyet, yalnızca bir sonuç değil; Trabzonspor’a bir uyarı mektubuydu adeta. Fırtına ilk yarıda esti, ama ikinci yarıda dindi. Tribünler belki üç puana sevindi ama, takımın bu “iki yüzlü” görüntüsü düşündürdü.

Yine de… Kazanırken hataları görmek, kaybederken fark etmeye çalışmaktan her zaman daha değerlidir.