Herkesin de bildiği gibi, Dünya’da takımlarına olan aidiyet duygusu en yüksek iki şehirden birisidir Trabzon. Diğeri de İtalya’nın Napoli’si.

Bir Trabzonluya her şeyi sorabilirsiniz ancak tek bir şeyi soramazsınız..

‘Hangi takımı tutuyorsun?’

Çünkü bu insanlar için tek  bir takım vardır, o da kendi takımları..

Zaten onca engellemeye karşın eğer Trabzonspor  bugün hala dimdik ayakta duruyorsa, bunun en başta gelen nedeni bu insanların takımlarından esirgemedikleri bu inanılmaz sahiplenme duygusudur..

Bu duygu haliyle büyük de eleştiriler getirir..

Bazıları bunu anlamaz..

‘Sen ne biçim Trabzonsporlusun’ der..

Oysa bu eleştirilerdir ateşi tavında tutar..

Asıl tehlikeli olan, bu insanların her türlü sonuçta umursamaz tavırlar alıp ‘ne haliniz varsa görün” demesidir..

Allah korusun..

Çünkü  o an bittiğin andır..

Artık kaderinle baş başa kalmışsın demektir ki; o kaderle tek başına asla baş edemezsin, bitişini, yok oluşunu engelleyemezsin..

Zaten her şey apaçık ortada..

En iyi oyuncularını aldılar, en tepedeki yöneteninden, sahadaki düdüklerle sonuçları yönlendirenlere kadar ellerinden geleni yapmaktan geri durmadılar, yine havalarını adılar.

Ve Trabzonspor her zaman olduğu gibi yine küllerinden doğdu, işini yoluna koydu.

YÜZLERDE ÇİÇEKLER AÇTI

Çok kötü başlanılan bir sezonda Abdullah Avcı’nın gelişinden sonra yakalanan ivme, Trabzonsporluların da yüzünü güldürdü..

Sıvı yağ şu kadar olmuş, doğalgaz faturası bu kadar gelmiş, dükkanında siftah yapamamış kimsenin umurunda değil artık..

Hele de 4 günde yaşanan iki derbi galibiyeti insanların yüzünde adeta güller açtırdı..

Demek ki neymiş, işi verirsen ehline, keyfin gelir yerine!.

Çünkü Trabzonspor bu şehrin seratoninidir, mutluluk hormonudur..

Yöneten de, sahada top peşinde koşan da bunu hiç aklından çıkarmayacak..

Tek amaçları takımlarının daha iyi olması için yapılan eleştirilerden de başka, başka manalar çıkarmayacak..

Çünkü sahip çıkarsan takımına, doyulmaz çalımına..

TV’lerde görüyoruz, gazetelerden okuyoruz figüranlıkta ısrar edenlerin hallerini..

Kendi takımlarını yenmek için gelenleri, çiçeklerle, tezahüratlarla karşılıyorlar, omuzlara alıyorlar...

Ve de kendilerine attığı golleri de çılgınca alkışlıyorlar..

İyi o zaman, aynen devem edin.

Biz de rahmetli Cem Karaca’nın ‘İşçisin sen işçi kal’ şarkısını size uyarlayalım ve şöyle diyelim:

Figüransın sen, figüran kal!

KIYMETİNİ BİLENİ YÜCELTİR

Abdullah Avcı geldiğinde ‘Trabzonspor’un kıymetini bilmek lazımdır’ başlıklı bir yazı yazmıştık. Ve gördük ki, sözleriyle ve yaptıklarıyla Hocamız bu gerçeği iyi kavramış. Aynı şeyi futbolcular için de diyebiliriz.

‘Trabzonspor’un kendileri için de ne büyük bir nimet, fırsat olduğunu özümsemiş..

 Bu Berat Gençlerbirliği’nde de aynı futbolu oynamıyor muydu?

Bizim gibi işi ve hayatındaki en büyük önceliği futbol olanların çoğunun dahi haberi var mıydı Berat’tan?

Ancak, Trabzonspor’da sadece iki maç oynayan Berat şimdi nerede, Gençlerbirliği’ndeki Berat neredeydi?

Aynı şey Abdullah Hoca için de geçerli.

Hocamız Trabzonspor’a gelmeden önce de aynı bilgi ve beceride, aynı donanımda değil miydi?

“9 puan öndeki Başakşehir’i şampiyon yapamayan, Beşiktaş’ta başarısız olup bir kenarda unutulan” konumdan, bugün Türkiye’nin en başarılı, en havalı, en sevilen konumunda geldiyse bunda Trabzonspor payını kim inkar edebilir?..

Tohum ne kadar iyi olursa olsun, meyve  vereceği toprağı bulmadıktan sonra yaprak bile açamaz..

Ve Trabzonspor kadrini, kıymetini bilenler için en müsait topraktır..

Sonuçta gidişat iyidir ve  her takımın başına gelmesi muhtemel kötü sonuçlarda da  panikleyip yapılanları yıkmazsak, Trabzonspor ister ‘Gümbür gümbür’deyin, ister ‘Paldır, küldür’ geliyor..

Ve tabi bu durumda bazılarının uykularını kaçırsa da, bizlere acayip keyif veriyor..

Sağolun, varolun..

Bu tabloyu yaratanları bir kez daha kutlayalım, izin versinler biraz da biz rahat uyuyalım..

ANA TRANSFERDE ÇAKTIK, ARADA ŞAHA KALKTIK

Tartışılmaz gerçek şudur ki, Trabzonspor ana transferde sınıfta kaldı. Yüksek ücretlerle alınan oyuncuların çoğu soluğu ya yedek kulübesinde ya da kiralık olarak başka takımlarda aldı. Ancak ara transferde ise tam anlamıyla şaha kalktı. Oysa ara transfer en riskli olanıdır. Fakat Trabzonspor geçmiş dönemlerdeki  Arçil-Şota ve stoper Tolga ile solbek Volkan’dan takıma direkt katkı yapacak Bakatesas, Yunus Mallı ve Berat Özdemir transferleriyle bu kez düşeş attı. Çünkü bu oyuncuların da katkısıyla Bordo-Mavililer gücüne güç katacak, artık rakipler üç buçuk atacak!

Artık ‘maliyet, maliyet’de  demiyorum..

Zira zaten aynı harcamayı bir şekilde yapıyorduk, hiç olmazsa bu sefer paralar işe yarayacaklara gitti!.

BU ‘VAR’ NE İÇİN VAR?

Dünyanın her yerinde hakem hatalarını düzeltmek için kullanılan VAR’ın Türkiye’deki uygulamasını aynı Dünya ibretle ve hayretle izliyorum.

Çünkü VAR’ı bile yoldan çıkarıp kötü yola düşürdük!

VAR’lığına ters işlerde kullanmaya devam ediyoruz.

Ayrıcalıklı takımların sahada yapamadıklarını ekranda gerçekleştiriyor, elaleme kendimizi güldürüyoruz.

Üstelik bunun için 4-5 kişiye de iyi paralar veriyoruz..

Ve de VAR’ın yetişemediği pozisyonlarda da AVAR’I devreye sokuyoruz.

Bir de şu var, bu VAR’cılar gözleri nedense Trabzonspor’un maçlarında körleşiyor!..

Tekme atmak, bileğe basmak umurlarında değil..

Eğer Trabzonspor’un lehineyse penaltıyı zaten hiç görmüyorlar.

Aleyhine olanlarda ise sinekten yağ çıkarıyorlar..

Aslında her şey açık ve net..

Süper Lig’de maç yöneten kadrolu bir hakem maç sayısına göre 73 binle 100 bin lira arasında aylık alıyor.

Bu paraya güvenerek yatırım yapmış, ev, araba, yazlık almış..

Şimdi; Ya bu deveye güdecek, ya bu diyardan gidecek!..

Haliyle de diyardan gitmek yerine, deveyi gütmek tercih ediliyor!..

HAYDİ GİRESUN

Aralarındaki rekabeti yanlış anlayıp düşmanlık zannedenler olsa da, ben Süper Lig’deki Karadeniz takımlarının çok olmasından yanayım. Hani Trabzonspor ile Rizespor’un yanında Giresunspor, Orduspor, Samsunspor hatta Zonguldakspor’da bu ligde yer alsa.. Orduspor ile Zonguldakspor için şimdi bu hayal ama Giresunspor ile Samsunspor iyi fırsat yakaladı. Özellikle Giresunspor gayretli, başkanları Hakan Karaahmet ve genç teknik direktörleri Hakan Keleş’le çok iyi bir konuma geldi. Geçmişten gelen borçları nedeniyle transfer yapamayan, sakat ve cezalı futbolcuların yerine altyapıdan gelen gençleri oynatmak zorunda kalan Yeşil-Beyazlılar buna rağmen adeta destan yazıyor, 12 maçtır yenilmiyor, son 8 maçını gol yemeden art arda kazanıyor ve halen 41 puanla TFF 1.Lig’de liderliğini sürdürüyor. Hazır yeni stadı da devreye girmişken ‘Haydi Giresun’ diyoruz, sizi de Süper Lig’e bekliyoruz..

Benim tahminim ve isteğim şöyle. Giresunspor ile Fatih Tekke’nin İstanbulspor’ u direkt, Samsunspor’da Play-Off’tan Süper Lig’e yükselir..