1840 yılında Sümela Manastırını ziyaret etmiş olan Fallmerayer manastır papazlarının elinde bulunan ve Trabzon imparatoru III. Aleksius tarafından tanzim edilen Sümela’ya ait bir fermanı incelemesi sırasında fermanın Türkçe olduğunu, Papazların çok iyi Türkçe konuştuklarını belirtir.

 (Fotiadis 1985:177). 1960 yılına kadar Solaklı Vadisinde de konuştuğunu yazıya dök denildiğinde bu lehçeyi konuşan olsa da yazmayı başaran yoktur. Bu durumda dil bilgisel temeli olmayan, etimolojik bir yapı taşımayan, alfabesi olmayan lokal bir anlaşma vasıtasını dil diye yutturmak abesle iştigal bir durumdur. 

Trabzon ve çevresinde Rumca adlandırılan dilin konuşulduğu yerler ve bu lehçeyi konuşan insanlar üzerindeki art niyetli iddiaların uzun bir geçmişi vardır. Buradan hareketle neredeyse beş asır boyunca Yunanlılar ile Türklerin bir arada yaşadığı bu coğrafyada konuşulmakta olan bazı arhaik sözcükler esasında yeni bir etnik ve dil yaratma gayretleri ısrarlı bir şekilde sürdürülmektedir. Bu iddialar Yunanistan’ın milli bir politikası haline getirilmiştir. Değişik şekillerde yöre insanlarından bazıları ikna edilerek bu şer faaliyetlerin devamı sağlanmaya çalışılmaktadır. Ancak yörede var olduğu söylenen Rum etniğinin nereye dayandığı ya da Rumcanın hangi dile esaslandığı konusunda herhangi bir somut dayanak ortada yoktur. Söylemler bir özentiden öte bir anlam taşımamaktadır.  

Uzun yıllar yöreden topladığım 2000 sözcük üzerinde yaptığım incelemede sözcüklerin anlam olarak bir birlerini tutmadıkları gibi Maçka, Çaykara, Of, Tonya gibi ilçelerde konuşulan ve Rumca adlanan bu konuşma, anlaşma sağlamaktan çok uzaktır. Hatta Tonya’nın merkezi ile Tonya’nın bir köyü olan “Fol” arasında dahi Rumca aksanla anlaşmak olanaksızdır. Yazısı yok, etnik kökü yok olan bir durumda dil nasıl olur? 

Bölgede çağlar boyu hayat sürmüş pek çok değişik milletlerin, adet ve ananelerinde dil özelliklerini yaşatırken, zamanın akışında dil özelliklerinin ya tamamen yok olup ortadan kalktığını ya da baskın kültürler içerisinde yaşamaya terk etmişlerdir. O cümleden günümüzde Rumca diye iddia edilen farklı konuşma aksamının bir dil olmadığı açık şekilde her yönüyle görüldüğü gibi bu aksanın Myssonikler, Kolkh ve Makronlardan pek çok antik kültüre ait dil özelliklerini görme olanağı vardır.

Zira bu aksan yörede hakimiyet sürmüş olan değişik halkların asırlar boyu kullandıkları söz kırıntıları, meslek, şahıs, kabile adlarının yanı sıra unvan ve yer adlarından oluşmaktadır. Yörede zamanın akışına paralel olarak bölgede Yunancanın yanı sıra Moğolca ve belirgin şekilde Kıpçakcanın da etkin olduğu görülmektedir. Yörede lokal olarak kullanılan bu aksanı belli bir etniğe ait kılmak ne kadar olanaksız ise Trabzon yöresinde Rumca nitelendirilen aksanın Yunanlılarla alakalı olmadığı gibi bir dil özelliğine de sahip değildir. Çünkü günümüzde çok kısıtlı olarak kullanılan konuşma dili dilbilimsel özellikler taşımadığı gibi bilim ve sanatı ifade edecek durumda değildir. Örneğin;
                                                               TONYA                                         ÇAYKARA
Ağaç                                                     Kentra  / Ksilon                            Akalin (Of Ballıca)
At                                                          Atoğon                                           Aleğo (Of Ballıca)
Anahtar                                                 Klirin                                              Kilidi /Glizi
Boğaz                                                    Ğulan                                             Ğula 
Çuval                                                     Sakin                                              Saci …vb.