Trabzonspor, sezonun en keskin virajlarından birini İzmir’de aldı. Göztepe deplasmanı, Bordo-Mavililer için her dönem dikenli bir yol olmuştur; dün de farklı olmadı. İlk yarı, tempodan ve riskten uzak, iki takımın da birbirini tartmakla yetindiği, orta alan mücadelesine sıkışmış bir oyun…

Tribünler dolu, atmosfer harikuladeydi ama oyunun içinde ne net pozisyon vardı ne de heyecanı artıracak bir ateşlemeye rastlandım. Yalnız bir gerçek tokat gibi kendini gösterdi: Trabzonspor’un kadro genişliği, bu tür kırılma maçlarında hâlâ tam istenen seviyeye ulaşmış değil.

Eksiklerine rağmen topa hükmeden taraf Trabzonspor’du ama bu hâkimiyetin tabelaya dokunan bir keskinliğe dönüşmediği de ortadaydı. Olaigbe’nin ceza sahasına girerken Janderson’la yaşadığı pozisyonda herkes penaltı bekledi, Atilla Karaoğlan “çizgi üstü” deyip endirekt serbest vuruşa hükmetti. Tartışılır mı? Elbette. Ama tartışılmayacak bir şey varsa, o da Trabzonspor’un oyunda ayakta kalmasını sağlayan bir futbol aklı oldu: Batagov.

Savunmadan top çıkarırken gösterdiği cesaret, oyun kurarken sergilediği sakinlik, doğru yerde doğru hamleyi yapma becerisi… Trabzonspor’un arka hattındaki sigorta olmanın ötesinde, orta sahaya nefes veren görünmez bir motor gibiydi. Bazı oyuncular bağırarak değil, sessizliğiyle büyür ya; Batagov tam öyle bir profil.

Gelelim “yiğidin hakkı yiğide” demeye mecbur bırakan isme…

Trabzonspor formasıyla ilk maçında eleştirilen, hatta o eleştiriyi yapanlardan biri de benim… Yanılmışım. Hem de ne güzel yanılmışım. Muci, son üç haftadır Trabzonspor’un kaderini eline alan adam. Göztepe karşısında ikinci yarıda sahneye çıkarken öyle bir özgüvenle çıktı ki, golün kokusu tribünlere kadar ulaştı. Attığı gol kadar oyuna kattığı enerji, hareketlilik ve kendine güven de takımın yükünü hafifletti, taraftarın umudunu büyüttü.

İkinci yarıyla birlikte Trabzonspor’un kimliği tamamen değişti. Orta sahadan rakip kaleye geçişler akıcı, doğru ve planlıydı. Bordo-Mavililer ikinci bölgeyi o kadar rahat geçti ki, oyunun ağırlığı tamamen Göztepe ceza sahasına yığıldı. Taşların yerine oturuşu tam da böyle bir görüntüyle anlatılır.

Göztepe’nin beraberlik için en çok bastırdığı anlarda, kale içinde Batagov–Serdar–Ozan üçlüsü adeta ördükleri duvarla gole geçit vermedi. Bu kritik an, maçın kader çizgisiydi. Trabzonspor temkinli, soğukkanlı; Göztepe ise baskının dozunu artırmışken herkes nefesini tutmuştu. Ve bir kez daha sahneye Muci çıktı. Yalnızca takımının değil, kendisinin de ikinci golünü atarak maçı Trabzonspor adına garantiye aldı.

Eksik kadroya rağmen sezonun en çetin deplasmanlarından birinden 3 puanla dönmek; sadece bir galibiyet değildir. Bu, moralin tazelenişi, özgüvenin parlayışı, istikrarın yeşerdiği andır. Trabzonspor bu galibiyetle ligde ikinci sıraya yükselirken, Camia’ ya sessiz ama güçlü bir mesaj gönderdi:

“Biz buradayız. Hem de doğru yoldayız.” Görünen o ki Bordo-Mavililer, oyun olarak da mental olarak da her hafta biraz daha doğruluyor. Göztepe deplasmanı sadece bir maç değil; sezonun kalanına umutla bakmayı sağlayan bir dönüm noktası oldu. Rengin adı yine Bordo-Mavi…

Ve taşlar, nihayet yerine oturuyor.