Hz. Ömer, İslamiyet öncesi cahiliye döneminde yaptığı iki şeyden birini hatırladıkça gülermiş, diğerini hatırladıkça ağlarmış.
"Tanrı diye helvadan put yapar, onlara tapardık. Uzun bir yolculuğa çıktığımızda karnımız acıkınca, yaptığımız putları yerdik. Bunları hatırladıkça gülerim. Bununla beraber hiçbir günahı ve suçu olmayan masum kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. O günler aklıma geldiğinde ise oturup ağlarım.”
Şükürler olsun ki günümüzde kimse çocuğunu diri diri gömmüyor. Ama modern zamanlarda helvadan put yapımı farklı şekillerde devam ediyor. İnsan ötesi bir yere konumlandırdıklarını, abartılı bir şekilde yücelttiklerini sonrasında yiyorlar mı yemiyorlar mı o kısmı çok da önemli değil. Kişilere abartılı bir şekilde mana yüklenmesi sosyal, siyasi, dini, iktisadi dolandırıcılığa kullanışlı zemin hazırlıyor.
Popülerliğinden yalnız! yürümekte zorlanan hocalar, şeyhler, siyasiler, bürokratlar, sanat sepet tayfası, çağımızın veba taşıyıcıları sosyal medya fenomenleri ve troller; günümüzde para, makam, hurafe,
moda putlarına, çağdaş yaşam formlarına rağbeti artırıyor. Nefsin heva ve hevesi peşinde koşan, sınıf atlama, statü peşinde koşan sürat meraklıları bu hız tuzağına düşebiliyorlar.
Bazılarının etkisini ve gücünü kimden, nereden aldığını, nasıl pazarlandığını tahmin etmekle birlikte bazılarının ise geçmişi tam bir muamma. Bir anda hayatımıza giriyorlar ve çıkmak bilmiyorlar.
İnsanın tabiatı gereği midir bilinmez çabuk yükselen şeylere anormal bir değer veriyoruz.
Şeyh uçmaz mürid uçurur misali yerlerde göklerde her yerde varlar. Televizyonda, telefonda, işyerinde, sokakta, akademide, kürsüde, ötede beride. Göğüs kafesimizin üzerine çökmüşler nefes aldırmıyorlar. Kanalizasyon vidanjörlerinin aksine içlerine çekmiyor dışarıya akıtıyorlar.
Hayatımıza bir şekilde giren, başımıza musallat olan bu sosyal medya vidanjörlerine hak etmedikleri ilgi, itibar, karşılama, ağırlama, uğurlama en üst düzey seviyede yapıldığından aralarında kendilerini yeryüzü tanrısı olarak görenler de var.
Makamdan, inançtan, paradan, statüden aldıkları güç ile her biri Ali kıran baş kesen olmuş bu zırtapozlar her şeyi kuşatmış durumda. Gel gör ki işin vebali, kabahatin büyük kısmı da ne yazık ki bizlerde. Ne buyuracaklar, ne keramet gösterecekler diye ağızlarının içine bakıyoruz. İlgi, itibar, reyting manyağı yapıyoruz.
Hikmetleri kendinden menkul yeni nesil kozmetik figürler arz talep dengesinde kendi pazarlarını oluşturmuş durumdalar. Doymak bilmeyen nefisleri, bitmek bilmeyen arzuları ve bir türlü bastırılamayan iştahları bize daha çok maliyet getirecek gibi duruyor.
Her şey onların olmalı ve her şey onlardan olmalı; yaprak onların haberi olmadan kıpırdamamalı, rüzgâr onların gösterdiği tarafa esmeli, güneş onların üstüne doğmalı, kısaca her şey onlara biat etmeli ve onlar da her şeye hükmetmeli.
Allah’ın varlığına, birliğine, tekliğine dair kafamızda en ufak bir şüphe olsa bunları Allah’ın yeryüzü temsilcileri sanırız. Hafazanallah. Şükür, içimizde tevhit inancı var da sakata gelmiyoruz.
Söyledikleri kanun hükmünde olduğundan her şeyi ve herkesi bağlıyor. Yanılıp da kudretlerinden, hikmetlerinden zerre şüphen olur, tartışmaya açarsan yandığının resmidir. Kozmetik dinlerine şirk etmen aforoz edilmene yeter de artar bile.
Alçak dağları yaratan bu kibir abidelerinde mükemmelmiş gibi görünen hasletler, güzellikler kozmetik olduğu için bir süre sonra boya badanası dökülüyor. Cilalı Taş devri bitiyor gerisin geriye yontma taş devrine dönülüyor helvalar yeniden karılıyor.
Hayat geç de olsa birtakım şeyleri daha berrak gösteriyor. Kurtarıcı gibi gördüklerimiz, medet umduklarımız, emin olduklarımız ya da gıpta ile baktıklarımızın ipliği pazara çıkınca bu adam o adam değil, bu ideoloji o ideoloji değil terennümleri başlıyor.
Geriye baktığımızda elimizde kalan hayal kırıklıkları ve aldanmışlıklar. Günün sonunda aldatılmışlıklardan hissemize düşeni almakla kalmıyor geleceğe olan umudumuz da azalıyor.
Kurban Bayramının içimizdeki putları yıkıp, harbi ve hasbi ademoğullarıyla karşılaşmaya vesile olması ümidiyle kurbanınız Kurban, bayramınız Bayram olsun.