Ortada dere falan yoktu aslında. Tabi dere olmayınca balıkta yoktu. Bir su kanalı vardı o kadar. Bazen kirli, bazen temiz akan küçük bir su kanalı işte. Ve etrafta mandalina ve bol bol incir ağaçları vardı.   Evet Trabzon Ortahisar ve Gü

Ortada dere falan yoktu aslında. Tabi dere olmayınca balıkta yoktu. Bir su kanalı vardı o kadar. Bazen kirli, bazen temiz akan küçük bir su kanalı işte. Ve etrafta mandalina ve bol bol incir ağaçları vardı.   Evet Trabzon Ortahisar ve Gülbaharhatun Mahallelerini bir birinden ayıran işte bu dereydi. Aslında o dere Orta hisar'ı Gülbahar Hatun Mahallesinden ayırmaz, tam tersi birleştirirdi. Hem öyle birleştirirdi ki,bu semtin insanları; yıllar yılı birbirlerinin un tuz komşusu, dünürü, kirvesi, ağabeyi, hamisi olmuşlar. Anca beraber, kanca beraber diyalogları yaşamışlardır...   Dertler ve sevinçler paylaşılmış... Mahallenin çocuğu herkesin çocuğu gibi sevilmiş. Mahallenin yaşlısı herkesin büyüğü görülmüş. Birinin dedesi herkesin dedesi, birinin annesi herkesin annesi gibi sayılmıştır.   Mahallenin ağabeyi de ağabeydi hani. Hani mahallenin namusu ondan sorulur gibilerden  ağabeydiler... Mahalle gerek ekonomik açıdan ve gerekse kültürel açıdan iddialı bir mahalle değildi. Ancak ortalama kültürün kalesi samimiyetin merkeziydi... İnsanlığın, hal hatır sormanın, komşuluğu yaşatmanın gönül adresiydi dere mahallesi.   Bazen seslerin yükseldiği de olmuyor değildi hani. Araya girenlerin yatıştırdıkları kavgalar duruşları icabı bir çıkışmaydı. Hani "bizde de yürek var" gibisinden...   Mahallenin unutulmazlarından bir Galip Dayı vardı. İşyerinin önünden sürekli olarak geçtiğim. Oturup çayını içtiğim... Şakalarına, takılmalarına muhatap olduğum...   Bir keresinde selam vermedim de nasıl da kızmıştı... Nasılda küplere binmişti... Ve ona "sen selam almıyorsun ki, ne kızıyorsun" diyecek oldum; daha da sinirlendi bana ve "Alıyorum" dedi. "Hayır,selam almıyorsun" dedim. " Bu seferde "selamı içimden alıyorum" dedi Galip Dayı.   Bana iyi bir cevap verdiğini sandığı bir anda, bu mahallemizin sembolü olmuş güzel insana bir cevap daha verdim. "Ben de size içimden selam verdim" dediğimde Galip Dayı nasılda kahkahalarla gülmüştü...  Nasılsa birdenbire büyümüştüm gözünde.   O herkese oldukça mesafeli duran Galip Dayımız; beni o tarihten sonra bir başka önemsediğini hissettirdi... Ve o sevimli ve sosyal içerikli tartışmamızın ardından Galip Dayı, artık tüm selamlarımı usulü kaidesince cevaplamaktaydı.   Ya Hasan Arz Amcanın televizyonların siyah beyaz dönemlerinde dizi film tutkusu... Komisyoncu Hüseyin Akyüz Amca. Ya efendiliği ile ünlenmiş sessiz sakin tavırlarıyla Basri Ağabey.  Ya Günen Abla, Ersin Kalfa, Zeki Akyüz, Rasim Pekcanlı Ergun Ağabey, Şükriye, Aliye ve Türköz, Şehrinaz Teyzeler... Ve daha sayamadığım niceleri...   İşte bu insanların mahallesiydi dere mahallesi. Ekim ayının 12 ve 13'leride bu yöre insanlarının veya yakınlarının buluşmasına tanık olundu.   İlk olması itibariyle umulanın üzerinde güzeldi. Özellikle Zeki Akyüz'ün sosyal mahareti, Günen Kalfa ve Mahallenin mert yürekli dost canlısı Şevket Arz'ın ve diğer kıymet bilir insanların ilgi ve alakaları organizasyonu başarılı kılmış ve gelenekselleşmesine karar verilmiştir.