Erken seçim, baskın seçim, başkanlık seçimi derken şimdi geldik bir başka seçime mahalli idareler seçimi, yani yerel seçime. Yerel seçimlere olağan dışı bir şey olmazsa beş ay kaldı. Olağan dışı diyorum, çünkü Türkiye’de hatta Ortadoğu’da akşamdan sabaha değişen çok şey oluyor.

Kah bir papaz, kah uluslar arası bir danışmanlık şirketi, kah bir gazeteci bahane edilip piyasalar allak bullak bile olabiliyor. Bir tarafta Ermenistan, bir taraftan Yunanistan, bir taraftan Kıbrıs meselesi derken etrafımızda sürekli bir hareketlilik bizi kolluyor ve tetikliyor. Bu gündem değişikliği ve hareketlilik bana öyle geliyor ki 2070’e kadar özellikle sürecek.
Henüz başkanlık seçim atmosferi tartışmalarının harareti soğumamışken yerel seçimin fitili ateşlendi diyebiliriz. Partiler istişare kamplarında yerel seçim politikalarını belirlediler seçim çalışmaları ve stratejilerini gözden geçirdiler. Adaylar partilerce yavaş yavaş belirleniyor. Az bir zaman kalsa da yerel seçimler için her parti çok ince eleyip sık dokuyacak bu süreçte. Görünen ve görünmeyen, bilinen ya da bilinmeyen arka zeminde ittifaklar yine zirve yapacak.

Her ne kadar Devlet Bahçeli yerelde ittifakın bittiğini söylese de, gönülde ve yer yer bazı bölgelerde ittifakın seçmen bazında devam edeceğini düşünüyorum. Kesin bir dille cumhur ittifakı bozulmadığı müddetçe Ak Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi arasında bu ittifak önümüzdeki seçimlerde de devam edecek kanaatindeyim. Bunu seçim sonuçlarında daha da net göreceğiz.

Genel seçimin ardından yazmıştım, yarından tezi yok sokağa inip nabız tutan, çalışan teşkilat, önümüzdeki yerel seçimi de kazanacaktır diye. Şimdi de şunu diyebilirim, yerel seçimde seçimi önde götüren kesinlikle önümüzdeki genel seçimi de kazanacaktır. Bunu bilen partiler adaylarını o yüzden çok hassas bir süzgeçten geçirip belirleyecektir. Özellikle büyükşehir belediyeleri çok çekişmeli geçecek bu süreçte.

Seçim atmosferi bu seçimde farklı ve özellikle seçmen odaklı olacak. Seçmenin hangi aday profilinden hoşnut olacağı düşünülerek politika yürütülecek ve adaylar ona göre belirlenecek. Seçimin en iddialı kanadı olan Ak Parti genel başkanının grup toplantısındaki sözünü de hatırlayalım. “Sahada kravatı çıkarın, gönüllere dokunun, kibirden uzak durun, şatafattan kaçının” dedi. Sanırım bu söz Ak Parti’nin kayıp oylarının biraz da göstergesi gibi duruyor.

Chp ise, sahada ekonomik kriz ve Ak Partinin yaptığı yanlışlar ile ilgili söylemleri kullanacak. Özellikle ekonomik kriz ve günlük hayata yansımaları ile ilgili, söylemleri ile farklı bir strateji kullanacak. Diğer muhalefet partileri de özellikle Rahip Brunson ve McKinsey olayından sebep iktidara alanlarda yüklenecektir.

Hangi parti olursa olsun, kentleri daha iyi yöneten ve şehrin havasını değiştiren ehliyetli liyakatli adaylar seçmen tarafından beklenmekte. Tarafsız, bakış açısı geniş, vizyon sahibi adaylar özellikle listelerde olmalıdır.

Şehri tanıyan, sorunlarını bilen, yaptığı projeleri özellikle şehir sakinleri tarafından kabul edilen adaylar olmalıdır. Şehri rantçıya, yağmacıya, ihalecilere ve doyumsuz müteahhitlere kaptırmayacak adaylar olmalıdır. Aynı zaman da bu adayların çevresi, ailesi ve yakın ilişkilerde bulunduğu insanlar da temiz ve şaibesiz olmalıdır.

Netice itibariyle kim olursa olsun, sağlıklı yaşayacağımız daha iyi bir kent yaşamı için çalışan, en iyi projeyi üreten, en güzel yönetme gayesi olup, kendini en iyi o şehrin seçmenine kabul ettirmiş adaylar kazanır inşallah. Şimdiden bütün adaylara bu yolda başarılar diliyorum. İyi haftalar.