Sokaklarda varlıklarından haberdar bile olmadığımız nice insanlar var ki avazı arşıalaya çıkar amma sesi duyulmaz. İşte bunlardan birinden aldığım bir mektubu sizler ile paylaşacağım.

Yakın komşularımız ile bin bir zahmet çekerek önce İran’a ve ardınca oradan Türkiye’ye geçtim. Elimizde olanı belli kişilere vermek durumunda kaldık. Bazen bir insanın geleceği bile mevcut durumu etkilemiyor bile. Hayat kendi mecrasında fırlanmaya devam ediyor. Bozuk düzen kural dinlemiyor. Birileri açken birilerinin tok olması vicdanları kımıldatmıyor bile. Günler çok hızlı geçiyordu. Durumdan kurtulmamız için babam beni eğitim almam için bir okula kaydettirdi.

Ebemin oğluyla nişanlanan ablamın, düğünlerine yakın günlerde birbirlerine gidip gelmesi ile başladı hikaye. O zamana kadar her şey yolunda görünse de bir gün ve beklenilmeyen bir anda her şey birden değişti. Ama asi ve genç bir kızdım ve bütün dünyam derslerim ve ödevlerim, ailem ve arkadaşlarımdı. Büyük hayallerim vardı. Sınıfımdaki çalışkan olduğumu söylüyorlardı. Doktor olmak ve kendim, ailem ve çevrem için yararlı biri olmak istiyordum. Her hırslı kadın gibi ben de kendi harcamalarımı kendim karşılamalı ve hayatımı kendi isteğimle yaşamalıydım. Ama belki fantezilerim kabaydı ya da hayatımın farklı olması bir kaderdi.

Her zamanki gibi yine okuldan döndüm, her gün ki ruh halimle evin kapısını açtım ama evin atmosferi artık önceki günlerin havasında değildi. Bütün evde ağır bir sessizlik hüküm sürüyordu, annemle babamı hâlâ kızgın ve üzgün buldum. O gün, "şanssız" ablamın başkasıyla kaçtığı ve annemin ailesinin (kız kardeşimin akrabaları) hâlâ hiddetle gürültü yaptıkları bir gündü. Endişelenmeme rağmen, durumu hâlâ derinlemesine anlamış değildim. Nasıl bir ruh hali içerisinde olduğumu görmek ve anlamak istedim ama çocuksu yaramazlıkları o kadar büyüleyiciydi ki bazen her şeye kayıtsız kalıyordum. Birkaç gün sonra durum neredeyse normale döndü ve ben her şeyden mutlu ve memnundum.

Bir gün annem "Esma …" dedi, kız kardeşin yerine kız kardeşinin oğluyla evlenmelisin, biliyorsun ki ablan hâlâ nişanlı ve başka seçeneğimiz de yok. Annemin sözleri ve hakkımda alınan karar karşısında gerçekten şok oldum ve kendimi yerden yere vurdum, bağırdım, özür diledim, günler ve geceler ağlayarak geçirdim ama kimse beni dinlemedi ve bana destek olmadı. O dönemde babamın ekonomik durumu iyi olmasına ve ablamın nişan masraflarını karşılamasına rağmen, ailem parayı bana tercih etti. Zaman hızlı ilerliyordu. Ben o zamanlar 13 yaşındayken bir ay içinde 40 yaşındaki ebemin oğluyla evlendim.

Bu istem dışı izdivaçtan bana sadece bir türlü içime oturmayan bu evlilik meselesi kaldı. Ne kadar dayanabileceğimi bilmiyorum. Ancak zamanın her şeye derman olduğunu düşünerek mecburen bu işi devam ettiriyorum. Bilinmez ne kadar dayana bileceğim.