Bir garip yazar. Orta yaşın üstünü yeni basamaklamış tam bir emekçi. Gazetelerin, dergilerin mecmuaların bilinen tabiriyle söyleyelim -tozunu yutmuş- hak ettiği değerle ters orantılı yaşamını idame ettiren bir futbol analizcisi. Harika bir kalem, usta bir görüş, enfes hikayeci...

Adı: Enver

Soyadı: Demirbaş

Sürekli yazışırım kendisiyle. O da benim gibi Abdullah Avcı ile olmayacağına inananlardan. Fakat Abdullah Avcı ile olabileceğini de düşünenlerden biri. Bir gün aradım. Dedim ki; "-üstat Avcı ile neden olmaz ya da neden olur?- Cevap verdi.  Her zaman ki nezaketiyle bir solukta izah etti her şeyi... Noktasına virgülüne dokunmadan...

Buyrun okuyun...

"Bu bir sipariş yazısıdır!

“Abdullah Avcı ile neden olmaz?” sorusuyla makaleye dönüşmüştür.

Teknik ve sosyolojik farklı bir bakışı anlatır.

Siparişi veren arkadaş dedi ki;

“Uzun zamandır Abdullah Avcı ile olmaz diye sürekli yazıyorsun. Bize neden olmayacağını genişçe anlatır mısın?”

Evet, Avcı’nın Trabzonspor için doğru bir isim olmadığını defalarca yazdım. Fakat bunu her ifade ettiğimde kısa vade için doğru ama uzun vade için yanlış isim diye de belirttim.

Hazır sezon bitmiş ve takım yeni bir yapılanma içine girerken ön alıp, bu sayede görüşlerimi toparlama fırsatım oldu.

Soru belli; Avcı ile niye olmaz?

Bu soruya sadece “neden olmaz” açısından bakmam adil olmaz. Onun için “neden olur” kısmını da ekleyerek bana gelen soruyu cevaplayacağım. Her iki görüşü savunanlar için zihin açmak istiyorum. Elbette şahsi görüşlerimi de yazının sonuç kısmına ilave edeceğim.

Öncelikle kısa cümlelere “neden olmaz” başlıkları ve detayları. Sonra da “neden olur” başlıkları ve detayları.

AVCI İLE NEDEN OLMAZ?

1. Oyun anlayışı.

2. Kulübün mali yapısı.

3. Kendi kariyerini önceliyor olması.

4. Oyuncu seçimleri.

5. Son düzlük zafiyeti.

6. Gençler ile ilgili bakış açısı.

Avcı3

Birinci maddeden başlayalım;

Daha önceki https://derinpas.com/yanlis-zaman-yanlis-karar/ makalemde tafsilatıyla oyun anlayışını yazmıştım. Savunma futbolu öncelikli düşünür, bu oyun anlayışı daha çok küçük ve orta ölçekli takımlar için doğru bir yapıdır. Büyük takım önde oynamalıdır. Tıpkı bu sezonki Fenerbahçe ve Galatasaray gibi.

İkinci madde;

Trabzonspor’un böyle bir mali yapıda yüksek maaşlı oyuncu yerine düşük maliyetli transfer gerekir. Fakat Avcı’nın öncelikle seçimleri hep yüksek maliyetli oyuncular olmuştur. Örneğin ısrarla istediği Denswil’e 2,3 milyon Euro net maaş verildi. Vergisi, menajer ücreti, yaşı ve mevkii kısmına hiç girmeden bile çok çok büyük bir rakam.

Üçüncü madde;

Skor odaklı bir teknik adam olduğu için kulübün mali yapısını değil kendi kariyerini önceliyor. Buna delilim ise; en önemsiz maçta, hatta hazırlık karşılaşmasında bile gençlere yer vermeyip skoru ön planda tutması. Örneğin ligdeki son karşılaşmada muhteşem oynayan kısa zamanda 3 gole de bir şekilde etki eden Arif’in hiç düşünülmemesi. Hâlbuki bu kayıp sezonda Arif hazırlanmış olsa; 33 yaşındaki Barisic alınmazdı. Enis daha çok süre bulsa A Milli Takım’da olurdu.

Dördüncü madde;

Bu bölüm kişiye göre hatta sisteme göre değişir. Onun için bu kısmı daha yüzeysel geçeceğim. Genelde yaşlı ve daha az hata yapan oyuncu tercih eder. Bu da az riske giren ve daha az çalışan oyuncu modelidir. “Çok çalışan çok hata yapar” anlayışına sahip olduğum için, bu konuda farklı düşünüyorum. Örneğin; Fransa’da devre arasında anlaşma yapılıp bavullarını hazırlayan 23 yaşındaki sol beki istemeyip; aradan 2 ay geçtikten sonra 33’lük Barisic’i tercih etmesi!

Beşinci madde;

Bu konuyu da birkaç defa yazdım. Hocanın oyun anlayışı savunma yapıp geçiş ile puan kovalamak. Şampiyonluğa giden takımlarda ikinci yarılar daha zor geçer. Çünkü puan aslanın ağzında olur. Ve her şampiyon adayına karşı “1 puan yeter” planıyla çıkar diğer takımlar. Avcı takımları da fazla geçiş yakalayamadığı için son düzlükte hep sıkıntı çeker. Örneğin; Galatasaray ile yarıştığı sezonlarda hep rakibi geriden gelmiştir. Veya Trabzonspor’da bulunduğu süre içinden genelde ilk yarılara göre ikinci yarılarda daha az puan toplamıştır. Bunun sebebi de oyun anlayışıdır.

Altıncı madde;

Bu maddeyle ilgili uzun uzun yazmıştım. Detayları  https://derinpas.com/sekeri-bitmeyen-verimli-topraklar-sakizi/makalemde bulabilirsiniz. Kısaca özetlersek; gençlerle ilgili güzel sözler dışında hiçbir icraatı yoktur. Süre vermiyor, değerlendirmiyor. Yetiştirmek gibi bir önceliği olduğunu hiç düşünmüyor. Hâlbuki birine hoca deniyorsa; o öğretici olmalı ve bunu da gençlerle yapmalıdır. Genelde tercih ettiği yaşlı futbolcuların öğrenme ihtiyacı zaten yoktur.

AVCI İLE NEDEN OLUR?

1. Türkiye ligi şartlarına hâkim.

2. Doğru maç planı yapabiliyor.

3. Skor odaklı günü kurtarma anlayışı olması.

4. İnsan ilişkileri ve şehre uyum!

Birinci madde;

Hem yaşı itibarıyla hem de Süper Lig tecrübesiyle birçok teknik adamın önündedir. Hem rakipleri iyi tanır, hem rakip hoca ve oyuncularını. Onun için farklı oyun planları kurgulayabilir. Örneğin farklı kazandığı bir maç sonrası söylediği “Topun sağ bekten başlamasını istedik. Diğer oyunculara baskı yapıp onu boş bıraktık” sözünü unutmam. İlk defa bir teknik adam oyunla ilgili detay veriyordu.

İkinci madde;

En zayıf kadro ile en iyi savunma oyunu planlayabilir ve kimsenin ummadığı puanı alabilir. Örnek vermek gerekirse sezonun ilk yarısındaki Fenerbahçe maçı öncesi yazdığım yazı ve neticesi: https://derinpas.com/abdullah-avci-zor-maclara-usta-planci/

Üçüncü madde;

Günün kurtarma konusunda iyi olduğu için kısa dönem başkanlık yapan biri için ilk tercih olması anlaşılabilir ve doğrudur da. Genç ve sadece şampiyonluk bekleyenler için getirilebilecek az sayıda teknik adamadan biridir.

Dördüncü madde ise;

Şehrin havasını iyi koklar. Nerede olması gerekirse oradadır. Akademi oyuncuları ile veya eski bir efsane ile görebiliriz. Bu konuda iyi bir planlamaya sahiptir.

Özetlemek gerekirse;

İZLEDİĞİM OYUN TEK KELİME İLE KORKAKLIK

Bu günlerde tartışılan Abdullah Avcı’nın olumlu ve olumsuz yönlerini gördüğüm kadarıyla yazdım. Şimdi sırada bu bilgiler ışığında benim şahsi görüşüm var.

Kişisel olarak futbolu bir temaşa olarak görürüm.

Benim için iyi oyun yüzlerce şampiyonluktan daha değerlidir. Keyif almadıktan sonra tuttuğum takım şampiyon olsa ne olur olmasa ne?

Çocukluğumda Trabzonspor karşısında rakipler korkar orta sahayı geçemezdi. İskender’in ayağından top almak, Necati’ye çalım atmak, Şenol Güneş’e gol atmak rakipler için zulüm gibiydi.

O günlerden bu günlere geldik.

Ya şimdi nasıl bir oyun, nasıl bir Trabzonspor izliyoruz?

Abdullah Avcı ile izlediğim oyun tek kelime ile korkaklık!

En zayıf rakibe karşı bile kendi sahasına hapsolan, rakibin yaptığı hatayı kollayıp geçiş hücumu arayan küçük takım futbolu.

Koskoca Trabzonspor’un düştüğü hal bu!

Birileri çıkıp diyecek ki, bu kadro ile bu kadar!

Asla bu görüşe katılmıyorum.

Hami Mandıralı dönemini hatırlayın. Çoğunluğu alt yapıdan 16-18 yaşındaki gençlerden oluşan, tecrübelileri de şu anki kadroda yedek bile olamayacak isimlerdi. Buna rağmen cesur bir futbol ortaya koyuyor bazen 6 atıyor bazen 6 yiyor ama dik oynuyorlardı. Trabzonspor kültürünün gereği olan “Dik oyna” sözünü Hami bize öğretmişti. Veya mevcut kadronun 4’te biri bir maliyetteki, yani Denswil’in aldığı 3 yıllık maaş kadar bütçe ile kurulan Ünal Karaman dönemindeki takımı hatırlayın. İnternete “tiki taka Trabzonspor” yazın karşınıza o dönemde oynanan muhteşem futbol ve dik oyun gelecektir. 30 saniyede 17 pas yapan, Pereira’nın ortaladığı Novak’ın kafayla Fenerbahçe’ye attığı gol önünüze düşecektir.

Yani bu kadro kalitesi değil cesur olmakla ilgili.

Trabzonspor büyük takımdır, büyük oynar!

Dik oyuyor, dik duruyor diye Trabzonlu olmayanların tuttuğu takımdır.

Ayrıca kulübün mali yapısı belli. Bu toprakların ürünü altın değerinde. Bu takımın batmaması için, doğru yapılanmaya ihtiyacı var. Bu da şampiyonluk sözleriyle değil doğru hedeflerle olur. Trabzonspor için de doğru hedef “iyi-güçlü oyun” ve “yetiştirici kulüp” olmaktır. Çok iyi kuşak denk gelince de şampiyonluk zaten gelecektir.

He yıl şampiyonluk hedefi ile başlayıp kaç kere şampiyon olundu ki?

Kısaca doğru hedef belirlenip kulübün mali dengesini bozmadan, borca sokmadan, geleceğini inşa eden bir yönetim ve bu tür bir yapıyla harekete edebilecek bir teknik adama ihtiyaç var.

Yazıya başladığımız sorunun cevabı ile bitirelim;

Maksat puan toplamak ise Avcı doğru isim.

Maksat “Benden sonrası tufan, günü kurtaralım yeter” ise Avcı yine doğru isim!

Benim açımdan ise;

Çocukluğumda Çorum sokaklarında oynarken tutmaya başladığım Trabzonspor için ne bu yönetim ne de bu teknik adam doğru isim değil.

Bu iki isimle yalnızca günü kurtarır ama geleceği kaybederiz.

Doğru isim kim mi?

Kendini değil takımı önceleyen kişidir.

Bunu da görmeden öleceğim gibi geliyor bana!"

Evet, birçok tümcesine katılıyorum. Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum. Fakat benim gördüğüm, okuduğum en iyi analizdi bana göre.