Türkiye’de futbol denince akla Trabzonspor gelir. Trabzonspor, Trabzon şehrinin gözbebeği, kalbi, gözü, her şeyi. İstanbul saltanatına son veren Fırtına, Anadolu takımlarına "pasaport almayı" öğretti.

İnter, Liverpool, Barcelona Astan Villa gibi devlerin yenilmez olmadığını kanıtladı. Türk futbolunda İstanbul'un saltanatına son veren Trabzonspor'un tarihi kupalarla, başarılarla dolu. Türkiye’de futbol devrimi gerçekleştirerek şampiyonluğu İstanbul dışına taşıdı. Trabzonspor’un son haftalarda oynadığı futbolu beğenmiyorum. Geçtiğimiz hafta evinde Karagümrükspor maçının ikinci yarısında oynanan futbol ilk yarıda oynanmış olsaydı sahadan daha farklı bir skorla ayrılan taraf Trabzonspor olurdu. Taraftarı hayal kırıklığına uğratmazdı. Son dört haftadır galibiyet yüzü göremeyen Bordo-Mavililer en yakın rakipleri ile arasında 16 olan puan farkı 11’e düşmesine rağmen hala daha şampiyon olamayacağız korkusu içerisinde yaşayanlar var. Ligin bitimine 5 hafta kaldı. A.Demirspor (D) Antalya (İ), Hatay (D), Altay (İ) son maçını ise deplasmanda Başakşehir ile oynayıp ligi tamamlayacak. İstanbul, Trabzonspor için deplasman sayılmaz. Fırtına kalan bu maçların hepsiyle berabere de kalsa şampiyonluğunu garantileyecek. Hesap ortada korkmaya gerek yok. Buradan Trabzonspor teknik direktörü Abdullah Avcı’ya seslenmek istiyorum. Sevgili hocam, seni çok seviyor ve güveniyoruz. Son haftalarda takımda yaşanan düşüşle birlikte sana da eleştiriler başladı. Bunu senin de doğal karşıladığını gözlemliyorum ve olgunluğunu takdir ediyorum.
Destek zamanı
Sevgili hocam, bir gerçek var ki;
Trabzonspor’un olduğu yerde başarı da olmalıdır.
Teknik ekibiniz olarak; her hafta takım içerisinde rotasyona gitmek bana göre doğru olmadığını düşünüyorum. Kurulmuş bir iskelet kadron varsa onunla devam etmelisin. Bu kadronun içerisinde sakat cezalı oyuncu olursa o zaman onların yerine kafanda düşündüğün oyuncuları monte edersin. Bu da senin en doğal hakkın. Tabii bu konuda sizin tecrübelerinize güveniyoruz.
Bir lafım da büyük Trabzonspor taraftarına... Geçtiğimiz hafta oynanan Karagümrük maçında tribünler harikaydı.
Tribün liderlerinin omuz omuza takıma destek vermesiyle Trabzonspor büyük bir desteği arkasına aldı. Ligin bitimine kadar bu desteği devam ettireceğinize inanıyorum. Bu takıma her zaman güvenelim, düşmanlarımızı eze, eze, kanırta, kanırta şampiyonuz, deyip keyfini çıkartalım. İyi günde kötü günde her zaman her yerde Trabzonspor’umuza tam destek verelim. Başka TRABZONSPOR’UMUZ yok!

1973-74 YILININ KADROSUNA HAKSIZLIK EDİYORUZ!

1967 yılında kurulan Trabzonspor 1973-1974 sezonunda 2.Lig’de şampiyon olarak o dönemdeki en üst lig olan 1. Lige yükseldi. O dönemin efsane hocası Ahmet Suat Özyazıcı ve efsane kadrosu Kadir Özcan, Şenol Güneş, Şener Çınar, İlyas Akçay, Hüseyin Tok, Faruk Özak, Necati Özçağlayan, Turgay Semercioğlu, Hüsamettin Özdemir, Turgay Beyazıt, Cemil Usta'dır Trabzonsporluluk ruhunu ilmek ilmek taraftarlarının yüreğine işleyen bu Bordo-Mavi ruh başka bir şeydir. Kolay anlaşılmaz belki ama işlediği taraftarının ruhunu da asla terk etmez. Sözün özü, Trabzonsporluluk başka bir şeydir, anlatılmaz yaşanır.

Geçen hafta Karagümrük maçında doğu tarafındaki maraton tribününde boydan boya açılan pankartta Bordo- Mavili takımın 1975-76 1976-77 1978-79 1979-80 1980-81 1983-84 2010-11 sezonları şampiyonlukları yazılıyordu. Bizim söylemekten, yazmaktan dilimizde tüy bitti. Trabzonspor bu sene şampiyon olursa 9. şampiyonluğunu kazanacak. 1973-74 sezonunda şampiyon olan bu takım olmasaydı, bugün Trabzonspor diye bir kulüp Türkiye liglerinde konuşulmazdı. Hanımlar ve beyler, Fenerbahçe 1955-56 yıllarında amatör kümede olduğu tüm şampiyonluklarını mahkeme kararı ile tecil ettirip TFF’ye saydırıp şampiyonluk sayısını yükseltirken biz neden 1973-74 yılındaki şampiyonluğu altın harflerle yaşanılan şampiyonluklarımıza katmıyoruz? Akyazı’daki doğu tarafında maraton tribüne astığınız o pankarta bizim en önemli şampiyonluğumuz olan 1973-74 sezonunu yazdırın. 2.Lig’deki şampiyonluk Trabzonspor’un Türkiye’ye bir kıvılcım bir futbol devrimidir.

Anadolu’nun beyi ve en önemlisi İstanbul saltanatına son veren Trabzonspor beyinin ta kendisidir. Onun için o yazıda Anadolu beyi Trabzonspor'a yapılan haksızlığı bir an önce düzeltin ve bu haksızlığı ortadan kaldırmış olun. Trabzonspor'a yakışan budur.

NEFESİNİZİ BOŞA TÜKETMEYİN

İstanbul Medyası fırsat bu fırsat dedi, salya sümük gibi ellerine kâğıt kalem aldılar başladılar ekranlarda hesap yapmaya… Aslında bunlar gazeteci değil olsa olsa kâğıttan aslanlar olurlar. Nasıl olsa Trabzonspor evinde Karagümrük ile berabere kaldı, kalan son beş maçı kaybedecek, tuttukları şike bahçe takımı tüm maçlarını kazanacakmış da şampiyon olacakmış mış.! La siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz? Ekranlara çıkıp hayalperest aleminizde gezen, yazdıkları hayali senaryoları hayata geçirmek için olmadık dalkavukluk yapan medya maymunları, boşuna uğraşmayın, ailemeydi cihan olsanız, cürümünüz kadar yer yakarsınız! Trabzonspor’da kaleyi içten çökertmek için futbolcular üzerinden akıl almaz yalan haberler, yazılar yazıyorsunuz, ama boşuna ve beyhude çaba bunlar! Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, buradan size ekmek çıkmaz. Ekranlara çıkıp boy gösterisi yapan ve 2010-11 sezonunun malum takımı yöneticilerine ve taraftarlarına şirin gözükmek için yalakalık yapmakla bir yere varamazsınız. Trabzonspor camiasını karıştırıp malum takım lehine ikbal peşindesiniz ama tam hayal bu yaptığınız.

Gazeteci iseniz mesleğinizi onurunuzla yapın. Gazeteci dik durur, dedikoduyu değil, gerçekleri yazar ve okura aktarır. Gazeteci eğilmez, bükülmez haberin peşine koşar, gerçeği bulur, teyit eder ve yazar. Ama kulağına fıslananı değil, gerçek haberi yazar. Basın mensubu isen, hangi gazetede yazıyorsan, hangi televizyon ekranlarına çıkıp konuşuyorsan, elini vicdanına koyup doğruları yazıp, konuşacaksın. Birilerine şirin görünmeyeceksin veya yalakalık yapmayacaksın. Neymiş efendim 11 puan kapanırmış! Fenerbahçe şampiyon olurmuş! Gazeteci yalan yazar mı? Yazmaz… Yorumcu yalan söyler mi? Söylemez… Ama bu sezon o kadar yalan yazan ve yalan konuşan var ki, saymakla bitmez. Nasıl çürük tahtaya çiviyi vursan tutmuyorsa, İstanbul medyasında o kadar çürük tahta veya çürük yumurta var ki ayıklamakla bitmiyor. Yalan konuşmalarına rağmen hayal satmalarına rağmen hala bu insanlar ekranlara çıkıp konuşuyorlar. Bu televizyonların patronları da sessiz film seyreder gibi bunları seyrediyor. Bunların hesabı başka! Onlar, sadece ''Trabzon'' ismine alerjileri olduğu için durmadan sallarlar. Ortalığı mikser gibi karıştıranlar gün gelir o mikser onları da öğütecek ama haberleri yok. Onun için size tavsiyem, nefesinizi fazla tüketmeyin, Trabzonspor çatlasanız da patlasanız da hem 15 Temmuz, hem Fatih Sultan Mehmet hem de Yavuz Sultan Selim köprülerine o anlı şanlı Bordo-Mavili bayrağını asacak. Trabzonspor bu ülkenin gururudur, onu rahat bırakın. Sizler fani Trabzonspor hep bakidir. Bunu hiç unutmayın!

CHP'Lİ KAYA İLE AK PARTİLİ CORA'NIN PENALTI İDDİASI

Her ikisi de ayrı partilerin mensubu olsa da siyasi görüşleri zıt olsa da her zaman birbirlerine abi kardeş gibiler. Kimden bahsediyorum Trabzon’un mecliste bulunan iki tane milletvekilinden, biri CHP Milletvekili Ahmet Kaya bir değeri AK Parti Milletvekili Salih Cora. Her iki isim Meclis futbol takımında oynuyor. Biri atıyor diğer tutuyor. İki milletvekili idman öncesi penaltı atışı için iddiaya girdi. Cora iyi kaleci Kaya ise iyi santrafor ve ikisi de kendine güveniyor. Salih Cora, 5 penaltının 3'ünü bana atamazsın diyor. Kaya, rahat atarım diyerek, penaltı atışı için iddiaya tutuşuyor. Salih Cora "3 penaltı atarsan, sana iyi bir kravat alırım" diyor. Ahmet Kaya ise "Ne kravatı, sen iktidar partisindesin. Ben ise muhalefet. Ben penaltıları atamazsam ancak içecek bir şeyler ısmarlarım" diyor. Bu arada Salih Cora’nın kaleci olmak için de 13 kilo verdiğini belirtelim. Penaltı atışlarına geçildiğinde Ahmet Kaya, üç atışı gole çeviriyor, dördüncü atış ise direkten dönüyor. Beşinci penaltıyı da gol yapan Kaya, böylece iddiayı kazanıp, kravatı hak ediyor. Salih Cora da bunun üzerine takım arkadaşlarına "Ben size demedim mi, herkes bana gol atabilir ama bir tek Ahmet ağabey atmasın diye.

ABİLERİMLE FUTBOLA DOYDUK

Bu hafta sonu Trabzon’daki altyapı maçlarını takip etmek üzere Emirhan ve Oğuzhan abimlerle birlikte ASKF’nin sahasında hem gözlem yaptık hem de babamın ve amcamların başkanı olduğu 1461 Soğuksuspor’da oynayan kuzenim Ahmet Safa Öztürk’ü desteklemeye gittik. Önce Trabzonspor U-14 takımının Çaykur Rizespor’la oynadığı maçı seyrettikten sonra 1461 Soğuksuspor’un Boztepe ile maçı başladı. Maçın başlarında amcamlarla birlikte kuzenimi izlemeye geldiğimiz için biraz heyecan yapmış olmalı ki İlk yarı biraz kötü oynadı.

Ancak ikinci yarı toparladı ve 10-0 biten müsabakada yine oruçlu olmasına rağmen 4 gol atmayı başardı. Biz de diğer kuzenlerimle birlikte maçı tribünden takip ettik. Liginde şu an birinci sırada bulunan 1461 Soğuksuspor kalan müsabakalarında da aynı başarıyla devam etmesi halinde play-off müsabakalarına katılmaya hak kazanacak. Desteklerimiz sizinle! Küçükken kuzenimle aynı takımda oynamak isterdim ama ben daha sonra Gazeteci olmaya karar verdim. Başta Osman Başkır amcamın destekleriyle Muhammet amcamın da mesleği olan gazeteciliği ailemizde devam ettirmeyi düşünüyorum Allah'ın izniyle. (EFE KAAN ÖZTÜRK)

TÜRK FUTBOLU ABİDİK GUBİDİK GİBİ!

Rahmetli, Öztürk SERENGİL’in yaygınlaştırdığı bir dans vardı. !Abidik Gubidik Tviste gel, Laplup Labaluba Tviste gel, Türk futbolu, bu dansı en iyi kıvıranların tasarrufuna teslim edilmiştir. Bir laf vardır. Ha Hoca Ali, Ha Ali Hoca, fark var mı yok. Aldırdıkları Tahkim kararıyla, önce Federasyon sonra MHK başkanını istifa ettirdiler. Federasyona geçici olarak Fenerbahçe Divan ve Kongre üyesi “Futbol, dışı bir vatandaşı koydular. MHK Başkanının yerine de eski hakem, UEFA Gözlemcisi ve Galatasaraylı olduğu söylenen Sabri isimli bir vatandaş ve onun eski “Takım arkadaşlarından kurulan bir ekibi göreve getirdiler. Temennimiz maddi, idari, teknik, yorum, yapılanma ve en önemlisi, HAKEM adını taşıyan ve sıfatlarıyla müstear olamayan bu “Kişilikleri” bozuklardan Türk futbol endüstrisinin temizlenmesidir. Olmazsa, olmaz budur. Yoksa…. Türk futbolun hep Abidik, Gubidik Tviste gel gibi kalacaktır. (Konuk Yazar: YAVER ŞAHİN)

HASTANEYİ GÜZELLEŞTİREN BAŞHEKİM VE MÜDÜR

Davut Gedikli’yi ortaokul yıllarımdan beri tanırım. Uzun yıllar Göğüs Hastanesi Müdür Yardımcılığı ve müdürlüğünü yaptıktan sonra Söğütlü’de yapılan Haçkalı Baba Devlet Hastanesi Müdürlüğü görevine atandı. Hastaneyi güzelleştirmek için gecesini gündüzüne katarak çalışmalarını sürdürüyor. Hastane müdürü gibi değil sanki bir işçi gibi çalışan Davut müdür, hastaneye gelen hasta ve yakınlarından ve çevre esnaftan tam not alıyor ve takdir ediliyor. Hastanenin Acil Servis bölümünü eskiyen duvarları, dökülen sıvaları, pas tutan korkulukları, kapıları hastane başhekimi Hasan Hüseyin Arslantürk ile hastane müdürü Davut Gedikli el ele vererek özverili çalışmalarıyla yepyeni bir görünüme kavuştu.

Acil servis bölümünün tadilata alınması ve (3 ay) nedeniyle geçici yerimizdeki tüm hazırlıklarımız tamamlayıp hastaların daha iyi imkanlar ölçüsünde muayene olmaları için seferber olan Davut Gedikli hiçbir hastamız mağdur olmayacak şekilde çalışmalarımızı başta başhekim bey ve idare personelimizle el birliği içerisinde yürüttüklerini ifade etti. Ayrıca Haçkalı Baba Hastanesi’nin Başhekimlik önü düzenlenmesi için Trabzon Büyükşehir ve Akçaabat Belediyelerine yaptıkları girişimlerle hastane bahçesinin bütün fiziki ortamını güzelleştirmek için çalıştılar. Hastanenin fiziki ortamını iyileştirmek için verdiği mücadeleyi sosyal medya hesabından paylaşan Davut Gedikli’ye adeta destek yağdı. Hastane Başhekimi Aslantürk ve müdür Gedikli’nin uyumlu çalışmaları herkes tarafından çok takdir ediliyor. Haçkalı Baba Hastanesi onların sayesinde tamamen bir kolej görünümünde. Hastaneyi güzelleştiren ve hastalarına iyi hizmet vermek için çalışan Başhekim Aslantürk ve müdür Gedikliye çok teşekkür ederiz.