Türkiye Demokrasi ile yönetilen bir ülkedir. Demokrasilerde siyasi partilerin asla terör örgütleri ile ilişkisi olamaz. Buna ne hukuk ne de güvenlik müsade eder. Fakat Türkiye’de cirit atıyorlar.

Parti kuruyorlar.

Kapatma davası açılıyor. Hülle yapıp başka partiye geçiyorlar.

En son Dem Parti oldular.

Belediye Başkan adayları arkalarında birçok dava ile birlikte seçime girip seçiliyorlar.

Sonra da Sur ilçesinde olduğu gibi benim Atatürk’üme ve Cumhurbaşkanıma sinkaflı sözler söylüyorlar.

Bu ne cesarettir böyle?

Kandil’den talimat aldıkları belli olan, seçimden önce hem terörist Duran Kalkan hem de Mustafa Karasu’nun talimatlarını aynen uygulayan Dem Parti belediyeleri aldıktan sonra başını kaldırmaya başladı.

Demek ki, bu örgüte ve Partiye boş alan bırakmayacaksın

Bunlarla en keskin mücadeleyi İçişeri Bakanı iken Süleyman Soylu yaptı.

Hem dağda, hem ovada, hem de meclis’te nefeslerini kesti.

Taviz vermedi.

Acımadı.

Çünkü acırsan acınacak duruma düşersin.

Benim Ayyıldızlı bayrağımı belediyeden kaldıracaksın öyle mi?

Sonra da kayyum atandığında bağırıp çağıracaksın.

Yok, öyle yağma!

Bunları yapan Belediyelere müfettiş gitti.

Zaman geçirmeden müfettişler görevini yapmalı Sonuçlandırmalı. Terör örgütünün hedefi Türk insanının değerlerinin posterlerin indirmek ve farklı eylemler yapmak.

O nedenle açık kapı bırakılmamalı.

Ortadoğu’nun karışıklığı ve Türkiye’nin bir bölgesine dikilen göz halen açık

O gözü kapatmalı ve kör etmeliyiz ki, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü ebediyete kadar devam etsin

İran ve İsrail örtülü bir savaşın içinde.

Buna çok kişi danışıklı dövüş diyor.

Bölgedeki pozisyonlarını koruma adına yapılan savaşlar.

Vekaletler üzerinden de yapılıyor.

Lübnan’daki İran Hizbullah’ına İsrail geçmişte para yardımı yaptığı iddia ediliyor.

Hamas’a da bir dönem maaşları verdiği bile konuşulmuştu.

Daha önceki bir yazımda merhum Mesut Yılmaz ile israil Cumhurbaşkanının konuşması geçmişti.

Mesut Yılmaz’a ‘Biz yapıyoruz sizde Hamas’a maddi yardım yapın’ denilmiş ve bunu Başbakan Mesut Yılmaz kabul etmemişti.

‘Biz Filistin Devletine yardım ederiz’ demişti.

Ortadoğu’da öyle bir denklem var ki, Türkiye’yi savaşın içine çekmeye çalışan denklem.

Belki de Hakan Fidan’ın Dışişleri bakanlığına getirilmesi bu denklemin içinden Türkiye’nin kazanarak çıkması içindir.

Çünkü Dışişleri’nden ziyade İstihbarat örgütlerinin sorumluluarının masaya oturduğu bir dönemden geçiliyor.

Kimin eli kimin cebinde belli değil…