Bir festivalde herkes birbirinden şık kıyafetlerle yarışır gibiydi.
Kiminin üzerinde eğreti duran pahalı giysiler, kiminin umrunda değil di elbisesinin modeli, önemli olan fiyatı ve markasıydı.
Bir arkadaşımın daveti üzerine katıldığım organizasyonda kimseyi tanımıyordum, gösterilen yere oturup sıkıntımla birlikte incelemeye ve de incelenmeye bıraktım kendimi.
Aklımdan bin türlü iş geçiriyordum o dakikalarda bir yandan da karşı masada büründüğü tesettürünün içinden bana bakan bir çift göz ile kapıştık.
Arada gözlerimi kaçırıyordum nedenini bilmediğim bir korku ile.
Ama beni o gözlere çeken bir şey vardı ve sürekli bakmak o gözlerde yok olmak istiyordum.
Maneviyatı belli olan ve huzur yayan o gözlerde kalakalmıştım çaktırmamaya çalışarak.
Fakat her defasında yakalanıyordu kaçamak bakışlarım .
Aradan çok geçmeden o kadını hemen yanımda otururken ve bizi sohbet ederken buldum.
Ne Aralık yanıma gelmişti de bunca derin sohbete girmiştik orasını hiç kestiremiyorum.
Anladığım tek şey vardı o da; bu lafının ruhunun maneviyatla dolu olduğu ve benim de o maneviyata çok ihtiyacım olduğuydu!
Bu tesadüf asla olamazdı, hemde böylesi açken!
Konuşulan herbir cümleyi bana Rabbimden gelen hediye gibi algılayarak pür dikkat dinledim ve hafızama kazıdım.
Öyle akıcı ve tatlı bir dille konuşuyordu ki hiç kesmeden sadece gözlerine kitlendim,dinledim.
Aslında kendisi hiç konuşmasa bile gözleri konuşuyordu.
Gece bitmiş ertesi gün olmuştu.
Rüya gibiydi sanki her şey.
Akılda kalan onca konuşulan yüksek maneviyatlı mevzulardı.
Gün bugün dü!
Bomboş alemlerde gezinen virane ruhum, ne tarafa ait olduğumun düşüncesi beynimi büsbütün kapladığı bir gündü işte yine bugün.
İki günlük iş seyahatinden dönmüş yorgunluktan kendimi yatağa teslim etmiştim.
Sabah dinlenmiş vaziyette kalktığımda telefonumda geceden atılmış bir mesaj gördüm.
“Ben geldim, şehrindeyim” diyordu o maneviyatlı kadın.
Bir anda telaşa kapıldım, onu görmek istiyor muydum acaba?
Belki de onun anlattıklarında ki eksikliğimi görüp yüzleşmek istemiyordum,hazır değildim!
Anlattıklarını bir an olsun çıkaramadım aklımdan.
Bıraktığımız geceden devam ediyordu o leziz sohbet .
Nasılda güzel anlatıyordu bana Rabbimi ve de mucizelerini.
Yine kızdım ve sorguladım kendimi!
Ben bunları neden bilmiyordum!
Onunda yaptığı sadece Kuranı Kerim’i sadece mealinden okumaktı!
Defalarca okuyup öğrendiklerini uygulamaya geçmişti sadece bu kadar .
Dinimizin bel kemiği olan namaz diyordu.
Bildiklerini birileriyle paylaşmanın hazzını ziyadesiyle yaşıyordu ve ekliyordu
“. Bildiğin bilgi paylaşırsan bilgidir, sende kalırsa o senin bildirindir”
Bu buluşmalar çok sık değil di belki ama hep bıraktığımız yerden başlanabiliyordu!
Kaçıncı buluşmamızdı bu bilmiyorum fakat kapıldığım deryasında yüzerken değişimin başladığını hissetim ruhumun.
Görüşmediğimiz zamanlarda o kazının sohbetini özlüyorum ,yaşadığı Allah aşkını kıskanır mı olmuştum?
İşte öyle bir gündü benim huzurum başladığı gün!
Çok Okunanlar

Trabzonspor’da Anthony Nwakaeme’nin açıklamaları maçın önüne geçti

Trabzon’da Acı Olay: 24 Yaşındaki Suat Yılmaz Evinde Ölü Bulundu

Tapu ve Kadastro’da Trabzon Rüzgarı: Üç Büyük İle Trabzonlu Müdür Atandı!

Trabzonspor Taraftarından Galatasaray Takas İddialarına Sert Tepki: “Bu Saygısızlığı Unutmayın!”

Trabzonspor'dan Federasyona Rest: Madalyayı Reddettiler!

Zubkov Krizi Büyüyor mu? Sikan’ın Yedeğe Çekilmesi Sonrası Performans Düşüşü Tartışma Yarattı