Şehirler arası yaptığım yolculuklarda taksiyi ve metroyu çok kullanır oldum son bir kaç yıldır.
 
Taksi şoförlerinin yolcularla yaşadıklarını ve duyduklarını kendilerinden hep dinler oldum.
Farklı farklı insanlarla yirmi dört saat yaşıyorlardı o minicik arabanın içinde ve onlarca hatta yüzlerce hikayeler biriktirmişlerdi kendi anı defterlerinde...
 
Kiminin yaşadıkları heyecanlıydı,kiminin hüzünlü,kimileri ise acılarını o taksi şoförlerine bırakıp gitmişlerdi yol parasını ödeyip...
 
Elbette herkesin bir hikayesi vardı anlatmak istediği çünkü insanlar çok doluydu... 
 
Belki de doğru kişiydi taksiciler,kimbilir?
Nerede görecekti ki bir daha o arabayı ve sahibini...
Neyse,mevzumuz bu değil, asıl mevzuya dönelim...
Bana malzeme lazım yazılarıma yansıtmam için...
Havaalanından bindim taksiye,bakalım bu taksici ne anlatacak bana...
 
Daha beş dakika olmamıştı ki arkaya doğru kafası uzattı ve bana bir soru sordu...
Çok şaşırdım çünkü genelde o ilk beş dakikanın içinde ben sorarım onlara bir soru...
Beklemiyordum açıkçası böyle bir soru yüzündeki çizgilerle dolu hüzün yumağı bu adamdan...
 
Taksici;Merhaba kardeşim.
Yasmin;Merhaba.
Taksici;Evlatlarınız var mı?
Yasmin;Evet,üç tane,ellerinizden öper.
Taksici;Benim de iki tane vardı.
Yasmin;Ne demek iki tane vardı.
 
(Şaşkınlığımı gizleyemedim,ve öne doğru eğildim,belli ki bişey var!)
Taksici;öyle işte,iki evladım vardı fakat birisi bugün tam elli iki gün oldu onu elimden aldı...
 
(Göz yaşları Gözpınarında zor duruyordu zaten,başladılar çağlamaya)
Yasmin;anlatmak ister misiniz?
 
Taksici;elli iki gündür yaşıyor muyum ölü müyüm bilemeden sürünüyorum şu hayatın içinde.(hala yaşına aldırmadan olanca hızıyla ağlıyordu,zordur o yaşta o yaşlar)
Yasmin;lütfen anlatın.
 
Taksici; yirmi altı yaşında uçak mühendisiydi kızım.
 
Havaalanında çalışıyordu ve o gün her zaman ki gibi giyinip çıktı fakat üç saat sonra eve acı haberi geldi...
 
Yasmin;nasıl yani?
 
Trafikte,en işlek caddelerin birinde arabasına çarpmış birisi ama ciddi bir çarpışma olmuş,kızım oracıkta ölmüş ...
 
Tabi o son cümleden sonra ben bittim...
Aman Allah’ım bu nasıl bir sınav dı böyle!!!
 
Kelimeler kitlendi boğazımda hiç bir şey diyemedim ağlamaktan başka!!!
Devam etti,feryat ediyordu...
 
Feryadı ; kızını elinden alan şahış yada şahıslara ait tek bir iz bulamamasınaydı...
Feryadı ;kaza yerinde on yedi kamera olmasına rağmen hiç birinin çalışmıyor olmasınaydı...
 
Devam etti ve olayı başka boyuta taşıdı...
 
Ben kızıma çarpan kişinin bizim gibi emekçi birisi olduğunu düşünmüyorum,o kişi kim bilir kimin oğlu yada kim di? Ki o kameraların hepsi imha edildi?
 
“Onca kamera aynı saatte nasıl olurda çalışmaz” dediğinde ona “haklısınız”demekten başka bir şey bulamadım ki haklıydı!!!
 
Şimdi ben buradan soruyorum ;
 
Bu babanın acısını kim dindirebilir?
Onu tekrardan hayata kim döndürebilir?
 
Belki ne acısı dinecek ne de tam anlamıyla hayata dönebilecek fakat kızının ölümüne sebep olan kişinin yakalanıp alacağı ceza karşısında belki de sadece kızına son görevini yaptığını düşünerek acısı hafifleyecektir...
 
Tüm yetkililere ses olsun bu yazım!!!
Suçlu kim olursa olsun cezasını çekmeli!!!
Bu olayın vicdan ve insanlık kısmını unutmayalım!!!
 
Elli iki gündür kan kusan bir baba var bu toplumda aramızda nefes alan,bilmediğimiz kim bilir kaç kişi?
 
Umuyorum ki en kısa zamanda olay çözümlenir!!!
Ve böyle olaylara bir daha şahit olmayız!!!
Mekanın cennet olsun güzel kızım