İYİ Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu, partisinin 4. Olağan Genel Kurulu için hafta sonu Trabzon’daydı. “Hep beraber sonuna kadar” sloganıyla yeni bir siyasi hamle başlatan Dervişoğlu’nun özellikle Meral Akşener’den sonraki süreçte nasıl bir grafik çizeceği merak ediliyordu.

Koray Aydın’a karşı yarışı kazanarak Genel Başkanlık koltuğuna oturan Dervişoğlu, aslında tecrübeli bir siyasal geçmişe sahip.

Ülkü Ocakları kökeni, teşkilat kültürüne hâkimiyeti ve uzun yıllara dayanan siyasi birikimi ona parti içinde ciddi bir güven kazandırıyor.

Bu yönüyle İYİ Parti’nin iç dengelerini okuyabilen, teşkilat yapısını anlayan ve yönetebilen bir lider profili çiziyor.

Üslubu ise Türk siyasetinin alıştığı sertlikten oldukça farklı.

Dervişoğlu, aşırı sert çıkışlardan kaçınan, daha kontrollü ve dingin bir duruş sergileyen bir isim.

Bu tavrı, parti tabanında ve bazı seçmenlerde “devlet ciddiyetini koruyan, aklıselim” bir lider algısı oluşturuyor.

Özellikle TBMM’de yaptığı konuşmalarda kullandığı düzgün Türkçe ve edebi üslup, siyasette kalite arayan bir kesimin dikkatini çekmeyi başarıyor.

Meral Akşener’in görevi bırakmasıyla beraber İYİ Parti’nin yaşayabileceği dağınıklığın önüne geçerek parti içi bütünlüğü koruyan Dervişoğlu, teşkilatın geniş bir bölümünce de “uzlaştırıcı” bir lider olarak görülüyor.

Bu, siyasette oldukça değerli bir özellik.

Ancak soru şu. Tüm bunlar İYİ Parti’yi yeniden güçlü bir çıkışa taşımaya yetiyor mu?

Bana göre bu noktada birkaç sorun göze çarpıyor.

Her şeyden önce, Musavat Dervişoğlu ulusal ölçekte hâlâ yeterince tanınan bir isim değil. Türkiye’de siyaset lider merkezli yürüdüğü için, geniş seçmen kitlesine ulaşmakta tanınırlık kritik bir unsur.

Dervişoğlu ise uzun yıllardır siyasetin içinde olsa da geniş kamuoyu için hâlâ yeni bir figür.

Bu durumun temel nedenlerinden biri de karizma meselesi.

Karizma elbette kişiden kişiye değişen göreceli bir kavram; fakat siyasetin sahnesi kitlelerin duygusal bağ kurabileceği güçlü liderlere daha kolay alan açıyor.

Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu, Akşener veya İmamoğlu gibi isimlerin gölgesinde Dervişoğlu daha sakin bir profil çizdiği için doğal olarak daha az görünür kalıyor.

Medya dili agresif olmayan, televizyon tartışmalarında sert çıkışlarla gündeme gelmeyen bir liderin öne çıkması Türkiye gibi siyaseti polemikle besleyen bir ülkede daha zor.

Siyasi iletişimde “vurucu sözler, yüksek tonlu konuşmalar” bekleyen kesim için Dervişoğlu daha geri planda bir isim gibi duruyor.

Göreve geldiğinden bu yana İYİ Parti’nin toplumsal karşılığında büyük bir sıçrama yaşanmaması da bunun bir sonucu.

Seçmende “partiyi yeniden yükseltecek lider” algısının tam olarak oturmaması bugün için bir dezavantaj oluşturuyor.

Zira Türk siyasetinde görünürlük, polemik gücü ve liderlik karizması hâlâ etkili faktörler.

Peki karizma liderlik için şart mı?
Kısmen evet, kısmen hayır.

Karizma, liderle seçmen arasında duygusal bağ kurmak açısından önemli.

Hele ki Türkiye gibi siyasal zemini dalgalı ülkelerde lider figürü çok belirleyici.

Ancak karizma tek başına bir partiyi başarıya götürmez.

Güçlü bir kurumsal yapı, doğru strateji, tutarlı söylem ve nitelikli kadrolar da en az karizma kadar önemlidir.

Bu açıdan bakıldığında Dervişoğlu’nun asıl sorunu bence karizma eksikliği değil; kendini Türkiye’ye anlatmakta geç kalması ve yeterince görünür olamamasıdır.

Üslubu sağlam, hitabeti güçlü, siyasi birikimi yerli yerinde…

Fakat geniş toplum kesimleri hâlâ bu özelliklerin farkında değil.

Toparlayacak olursak;

Artıları:
– Tecrübe
– Sakin güç ve kontrollü üslup
– Güçlü hitabet
– Teşkilat bilgisi
– Uzlaştırıcı ve birleştirici yapı

Eksileri:
– Ulusal ölçekte düşük tanınırlık
– Medya görünürlüğünün yetersizliği
– Siyaset sahnesindeki sertlik beklentisine uymayan sakin profil
– Geniş seçmene henüz güçlü bir lider algısı verememesi

Buna rağmen şunu söylemek gerekir

Musavat Dervişoğlu Türk siyasetinin dengeli, özenli ve kurumsal yönünü temsil eden isimlerden biridir.
Belki yüksek volümlü konuşmaz, agresif siyaset üretmez, polemiğin peşinden koşmaz ama
Türk siyasi tarihinde bulunması gereken, siyasetin kalitesini artıran bir lider profilidir.

İYİ Parti’nin geleceğini ise bundan sonra atacağı adımlar kadar Dervişoğlu’nun kendini ülkeye ne kadar anlatabileceği belirleyecektir.