Daha önceki bir yazımda (bkz; EL HARİZMÎ’DEN ANDY WARHOL’A, 12 Nisan 2021) bu konuya değinmiştim; anti materyalist olduğumu belirtmiş ama bilimsel bilginin dayanakları ve geçerliği konusunda akla yatkın sorular sormayı da ihmal etmemiştim. Gündeme baktığımda isyanımın dozunu artırmam gerektiğini fark ettim.

İngiliz düşünür Alan Chalmers’ın 1978 yılında yayınlanan kitabı da temel olarak benzer bir sava dayanıyor (kitabın Türkçe’ye kazandırılmasında hemşehrimiz Ercan Şen’in büyük katkısı var). Bilim kesin bir bilgi kaynağı mıdır? Bilimsel bilginin dayanağı nedir? Bilimsel otoritesorgulanamaz mı?Chalmers bunları tartışıyor; okumanızı öneririm.

Unutmayalım ki tarihe geçmiş, halâ saygı gören büyük bilim adamlarının esas marifeti keşif yapmaktan ziyade önceden yapılmış keşiflerdeki eksikleri bulmak ya da öne sürülmüş ve doğru kabul edilen savları çürütmektir. Georges Lemaître (1894-1966) ve Edwin Hubble (1889-1953)’ın ısrarları olmasaydı genişleyen evren kuramı belki de ortaya çıkmayacak ve insanoğlunun evren hakkındaki bilgileri yenilenmeyecekti. Kısacası, daha önce de yazdığım (ve Chalmers’ın da belirttiği) gibi bilim bir yanlışlama sahasıdır; bu yüzden de doğru olarak önümüze sürdüğü hiçbir bilgi kesin değildir.İşin aslı şu ki, bilimin kendisi de bilimsel bir şey değildir!Yani bilimselliğin sorgulanamayacak tek yanı sorgulanabilecek olmasıdır. Hadi ama!En basit öksürük şurubunun bile faydalı mı zararlı olduğu hala belli değil.

*

Maske takın denildi; taktık. Okula gelmeyin dediler, uzaktan eğitim verdik. Sinemalar, lokantalar kapatıldı, evlerimizde oturduk. Nihayetinde vakalar düştü. Gelgelelim; buraya kadar bir başarı var ise bilimin bunda payı sıfırdır.Devlet (asker, polis, öğretmen, esnaf vd) yapabileceğini yapmıştır ve hastalık yine bile yayılıyorsa artık sorumluluk bilimin; burnundan kıl aldırmayan bilimcilerindir. Kusura kalınmasın ama İçişleri Bakanı’nın görevi mikroskoptan bakıp da virüsün fizyolojisini incelemek değildir; bunu yapması gerekenler iki yıldır tv ekranlarının parlayan yıldızına dönüşen profesörlerdir. Bilimsel bir konuda tek bir faydalı kelam edemeyen bu insanların halâ bu denli önemsenmeleri şaşırtıcı gerçekten de!

Bir diğer çıkarımım şudur: Vakalar yeniden artıyorsa iki yıldır yapılan bilimsel önermelerinhiçbiri işe yaramamıştır. Kaldı ki, “maske takın ve tokalaşmayın” demek için bilim dehası olmaya da gerek yoktur! Ayrıca, ilk günden beri yapılan ve bilimsel olduğu iddia edilen önerilerin hepsi kof çıktığına göre bundan sonraki öneri ve yaptırımların faydası da şüphelidir. Eğer marifet vaka sayısını düşürmek ise bu zaten iki defave tamamen hükümet-vatandaş işbirliği sayesinde gerçekleşmiştir.Fakat virüs yok edilememiş ya da etkisi azaltılmamış ise “salalım gitsin arkadaş!” denilmesi vatandaşın ayıbı veya cehaleti değildir! Sözüm ona uzmanlar canlı yayında unvan yarıştıracaklar diye milleti germenin âlemi yok!

Tüm bunlar, kayıtsız şartsız hükümranlık için destur isterken eleştiriyi ve sorgulamayı da kabul etmeyenbilimsel otoritenin insanlıktan çok kapitalizme faydalı olduğunu göstermiyor mu? Bilim cephesi, üstü örtülü şekilde bizleri tehdit ediyor ama sonuç hala sıfır! Eldiven işe yaramadı, maske desen boş çıktı. Dezenfektan yalan oldu. Şimdi aşının da kesin çözüm olmayacağı konuşuluyor ama gariptir; sokaktaki gariban adamın boğazına sarılıp “İşte, suçlu budur!” deniliyor. Hayırdır ağa, bu bilim nasıl bi’şeymiş?

Çocukken büyüklerimiz iki kulağımıza yapışır, kafamızı sallarken sorarlardı:

-Eşeğe su verdin mi?

-Verdim.

-Soğuk mu sıcak mı?

Bu oyunun sırrı, asla sonu gelmeyecek olmasıydı. Vereceğiniz cevap ne olursa olsun, koca bir adam (dedeniz ya da amcanız mesela) kulaklarınızı bırakmazdı çünkü soğuk vermişseniz eşek donar, sıcak vermişseniz yanardı güya. Karşınızdaki otorite başka yol bırakmazdı size. Sonunda bunalıp, eşeğin de suyun da canı cehenneme demediğiniz müddetçe kulaklarınız çekilirdi. Bugünün canlı yayın profesörleri bu oyunu anımsattı bana. Çok saygıdeğer bilimciler istedi, sıcak su verdik. Olmadı dediler, soğuk verdik… Şimdi ahıra kendileri girsinler de eşeklerine su versinler bi’zahmet. Bizden bu kadar, zavallı insanlarız bizler. Profesör olan onlar değil mi, çözsünler artık şu denklemi.

Not: Çok sevgili dayımın cenazesine iştirak eden Dr. Erdem Şen ve Yusuf Turgut ağabeylerime, isimlerini sayamadığım diğer dost ve akrabalarıma teşekkür ederim.