Pahalı ve havalı transferlerle kadrosunu güçlendiren Trabzonspor yeni sezona hazırlanıyor, bu arada hazırlık maçları da oynuyor.
Vücutların çok yorgun olduğu, sertleşmiş adalelerin henüz normal kıvamına dönüp esneklik kazanmadığı, ayrıca yeniler için alışma ,tanışma döneminin yaşadığı sezon başlarında oynanan futbol pek tatmin edici olmaz ancak yine de bir fikir verir.
Bu gözle bakarsak yenilerin güç katacağı, usta ayakların her an maçın sonucunu değiştireceği bir Trabzonspor’un gelmekte olduğu aşikar.
Ancak orta sahada top karşılama ve geçiş oyununda bir sıkıntı var. Bir Mbia, bir Atiba türünde oyuncu eksikliği hissediliyor.
Ve tabi kesinlikle gerçek bir golcü şart..
Golcünün gerçeği nasıl oluyor?
Şöyle oluyor; Elbette Haksik, Gervinho, Wvakamea, Djaniny, Bakasetas ve hatta Abdulkadir Ömür’de gol atar ancak arada sırada..
Oysa Trabzonspor’a gerekli olan arada sırada değil, asıl işi gol atmak olan, sürekli gol atabilen bir golcü..
Üstelik kenarları iyi kullanan yetenekte oyuncuları olan Trabzonspor’da gol atmak ta pek zor olmasa gerek..
Bu kadar masraf yapıldı ,iyi oyuncular alındı, bunların semeresini görmek için bu golcü işi mutlaka halledilmeli..
Bu arada Trabzonspor’da benim gördüğüm bir başka artıda şu: Serkan, Hüseyin, Yusuf geçen sezona göre çok daha iyi durumda..
Serkan öne oynamaya başlamış, Hüseyin’in pas hataları çok azalmış, Gidip gidip topu rakibe bırakıp dönen Yusuf’ta pozisyonları sonlandırmaya başlamış..
Ve de çoğumuzun umudunu yitirdiği Yunus Mallı’da belirgin bir düzelme var.
Güçlenmiş, mücadele ediyor, alıyor, veriyor araya bırakıyor, şut çekiyor.
Biraz daha kendisine güveni geldiğinde iyi bir alternatif olacak gibi..
Ayrıca Trondsen, İsmail Köybaşı Faruk Can, ve de orada da oynayabilen Peres varken sol bek almaya gerek yok..
Bir sürü paraya mal olacak ve bunlardan iyi olmayan Umut Meraş’a hiç lüzum yok..
RADYASYON ÖDÜLLERİ!
26 Nisan 1986
Dünya büyük bir felaket haberiyle uyandı;
Eski Sovyetler Birliğine bağlı Ukrayna'da bulunan Çernobil nükleer santralının 4. ünitesinde meydana gelen patlamayı Dünya’nın bütün ajansları facia olarak geçti.
Reaktörden yayılan radyasyon dolayısıyla çevredeki pek çok merkez boşaltılmış ancak radyasyonun etkisi bulutlar aracılığıyla pek çok ülkeye de taşınmıştı.
Ve tabi en büyük korkuyu ve sıkıntıyı da hemen yanı başındaki Türkiye gibi ülkeler yaşadı.
O zamana kadar pek bilinmeyen radyasyon illeti başta kanser ve sakat doğumlar olmak üzere pek çok belayı patlattı..
Millet korku içerisinde ‘Nedir bu, ne olacak şimdi?’ diye çaresizce bir şeyler öğrenmeye çalışıyor..
İlgili ve yetkililerin bir dediği ise diğerini tutmuyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor..
Bu tür her olayda olduğu gibi anında TV ekranlarını işgal eden uzmanların! haddi hesabı yok, herkes bir şeyler söylüyor.
‘Yağmurda ıslanmayın, çay içmeyin, süt içmeyin,sebze meyveleri çok iyi yıkayın, hatta hiç yemeyin’
Millet bakkallara ,marketlere hücum ediyor, patlamadan önceki tarihli ürünler kapış kapış.
Küçük çocuğu olan kimileri süt yapmak için süttozu arıyor..
Herkes büyük bir telaş ve belirsizlik içinde, kimileri de her zaman olduğu gibi ‘Ne gadar korkaysınız la’ havasında..
Resmi ağızdan yapılan açıklamalar ise tam tersi..
Sanayi Bakanı Cahit Aral TV’ye çıkıyor, elindeki çayı yudumlarken pozlar veriyor.
‘Korkmayın’ diyor, ‘Endişe edecek bir şey yok..’
“Hatta, az radyasyonun faydası bile vardır, tehlikeli olsa ben içer miyim’ deyip bir fırt daha çekiyor.
Ve ekliyor, ’Radyasyon bizi hiç etkilemedi, Türkiye’de radyasyon var diyen dinsizdir’
Birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğumuz Yusuf Turgut arkadaşımızla Kuzey Haber gazetesindeyiz.
Sporun yanında habere de bakıyoruz..
‘Doğrusunu öğrenelim, halkı aydınlatalım’ dedik kalktık KTÜ’ye Fizik Bölümü Başkanı Profesör Doktor Gedikoğlu’na gittik..
Neler söyledi neler.
O anlatıyor biz ağzımız açık dinliyoruz.
‘İnanmayın’ diyor, ‘Gerçek radyasyon açıklamaların kat be kat üstünde özellikle çayda felaket. Araştırma yaptıktan sonra çayları gömüyoruz çünkü 44 bakarel, ancak açıklama yapmamıza izin verilmiyor’..
Ve bizi laboratuvar sonuçlarının fotoğraflarını çekmek üzere yardımcılarına yolladı.
Yusuf Turgut itina ile resimleri çekti, belgeleri aldık gazeteye gelip manşetten bombayı patlattık..
Ve bu haberle Trabzon Gazeteciler Cemiyetinden ödülü kaptık..
Daha sonra hem bakan Aral’ın hem de Prof Gedikoğlu’nun kanserden ölmeleriyle bu işin bir ilgisi olup olmadığını da bilemiyoruz tabi..
RADYASYONLU ÇAYLAR PAZARDA!
Biz bunları yaparken Allah sağlığını versin Cevat Ocak ve Faruk Ata arkadaşlarımız da kalkıp Rize’ye gidiyor, radyasyonlu olduğu için depoya kaldırıldığı söylenen ancak Çay-Kur’un bahçesinin bir kenarına yığılmış, yağmurda ıslanıp suyu toprağa karışan çaylardan aşırıp Rus pazarına geliyorlar.
Cevat Ocak çayların başında, Faruk Ata fotoğraflıyor bir gün sonra milliyet gazetesinde 9 sütuna manşet haber Türkiye’yi ayağa kaldırıyor.
“Radyasyonlu çaylar pazarda satılıyor’
Ve de haklı olarak bir ödül de bu arkadaşlarımız kapıyor.
SEYİRCİLİ MAÇLAR TEHLİKEDE!
Bayram biti ancak kalabalık devam ediyor.
Hem de ne kalabalık..
Her yer öyle de, Trabzon için yazarsak özellikle de Kunduracılar Caddesi , Semerciler Bayırı ve Kemeraltı’nda metre kareye neredeyse 5 kişi düşüyor.
Mağazalara zaten izdihamdan girilmiyor..
Ve haliyle vaka sayısı katlanarak artıyor, vefat edenler de..
Görünen o dur ki, az gevşeme olunca ‘Corona bitti ‘ sananlar yüzünden lanet eskisinden de güçlü olarak icraatına devam edecek..
Ve de vaka sayıları bu hızla artmaya devam ederse Sağlık Kurulunun önerisiyle şöyle bir karar alınması kaçınılmaz olacak:
‘Maçlara yüzde 50 seyirci alınma kararı iptal edilmiştir..’
Aman dikkat..
TAYLAN, SEN BİRAZ YAYLAN!
Kendisini yetiştirmiş kültürlü, zeki, yetenekli ve de uyanık kadınlardan birileri hiç hoşlanmaz.
Çünkü bunlara ,‘Sana cin girmiş şöyle bir uzan da çıkarayım’ diyemezsin.
“ Göbeğinin üstünü yazarsam kısmetin açılır’
“Altını üflersem kocan sana acayip bağlanır’ da diyemezsin..
Yani, bunlardan ekmek yiyemezsin!
O zaman ne yapacaksın?
‘Giydikleri şortu bahane edip tüm Türkiye’yi sevince boan büyük bir zaferi karalayacaksın..
Ve tabi gülünç olacaksın..
Ey gidi Taylan,
Sen biraz yaylan..
Millet artık bu dolmaları yutmuyor.