Herkes topu bir birine paslanıp, sonra da taca atıyor!
Ne hazindir ki, kimse topa girmiyor, sorumluluk almıyor, hatta daha vahimi sorumluluktan kaçıyor!
Basına yansıdı, önceki gün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir bir araya geldi.

Bakan Koca, kuvvetle muhtemel maçların oynanamayacağı, oynanırsa ülkemizin hem büyük bir risk alacağını, hem de bunca çok ciddi önemden sonra topluma çok yanlış bir mesaj vermiş olacaklarını ifade etmiştir.
‘Bunu nereden biliyorsun, görüşme sırasında yanlarımda mıydınız?’, şeklinde ciddi bir soru sorma hakkınız var.
Onun için hemen yanıt vereyim.
Elbette ki yanlarımda değildik. Ama biz gazeteciyiz ve öncelikle bilgi toplar, daha sonra da bu bilgileri çeşitli kaynaklardan teyit eder ondan sonra gerekirse de bu bilgiler üzerine yorum yaparız.
Bu görüşme ile ilgili bir takım sorgulama yaptık, ama vardığımız sonuç ve edindiğimiz intiba şu:
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca daha önce gece yarısı yasağa 2 saat kala açıklanan sokağa çıkma sınırlaması sırasında yaşanan benzer bir büyük problemi bu konuda da yaşıyor.
Ve çok haklı olarak da belli ki, daha başka yerlerden gelen baskı nedeniyle sorumluluktan kaçıyor ve "Liglerin başlaması konusunda karar verici irade TFF'dir" babında açıklama yapıyor.
Şimdi yukarıda bahsettik, yine yeri geldi tekrardan belirtelim, biz gazeteciyiz, bizim için en önce, en başta gelen insan sağlığıdır/insan yaşamıdır.
Dolayısıyla Sağlık Bakanı Koca ile Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir arasında geçen görüşmenin odağında liglerin ne pahasına olursa olsun oynatmak gibi bir düşünce ağır basabilir.
Ama biz bunu düşünemeyiz ve bunca önleme rağmen COVİD19 pandemisinden 3 bin 500'ün üzerinde insanımızın kaybı, onca insanımızın yoğun bakımda ölüm-kalım savaşı vermesi, pozitif vaka sayısının 100 binin üzerine çıktığı bir ortamda ve de onca ekonomik ve sosyal kayıp, onca insanımızın büyük bir kriz içinde canla başla uğraştığı bir savaş ortamında ne yayıncı kuruluşun gelirlerinin ne olacağını, ne kulüplerin durumunu ne de hangi takımın şampiyon olup olmayacağını öncelikli gündemimiz yapamayız!
Futbol konusunda Türkiye'de gerçekten komik olaylar yaşıyoruz.
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim bas bas bağırıyordu.
Şimdi sesi çıkmıyor.
Bir ulusal TV'de yorumculuk yapan ve Fenerbahçe'nin sözcüsü gibi davranan Rıdvan Dilmen ekranlarda görünmüyor ve bu konuda nedense ağzını bıçak açmıyor!
Eğer federasyon ligleri başlatacaksa bütün sorumluluk ondadır.
Ligleri ertelemeyi düşünmeyen Federasyon kalan 8 maçın bir ilde oynanması konusunda hem fikir.
Ankaragücülü oyuncuda COVİD19 rastlandı.
Ankaragücü'nün Başkanı, liglerin oynanmamasından yana olduğunu bildirdi.
Sizin anlayacağınız Trabzonspor'u şampiyon ilan etmemek için bir ince hain plan yapılıp da bu nedenle lig başlatırlarsa ve pozitif vakalar olur da futbolcular bir sonraki maça oynayamazsa ne olacak?
Böyle bir durumun hesabını kim verebilir?
Onun için bu sular çok tehlikeli sular!
Lig eğer yarıda kalırsa lider kim olursa olsun şampiyon Trabzonspor ilan edilmelidir.
Bunun dışındaki her durum, bir plânı ortaya koyar ki, onun altından hiç kimse kalkamaz!
Bu konuda Trabzonspor yönetimi de çok uyanık olmalı!
Noter kanalı ile Türkiye Futbol Federasyonu’na şerh ve herhangi bir sıkıntı yaşanırsa büyük tazminat davası kararını bildirmelidir.
2010-2011 yılında Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu o zamanki yönetim tescillerken sadece Süleyman Atal şerh koymuştur.
UEFA o sezonun şampiyonu olarak da Trabzonspor'u Şampiyonlar Ligi’ne davet etmiştir, ama Türkiye'de hiç bir zaman haklının hakkı, haklı olan Trabzonspor 'a teslim edilmemiştir!
Umarız Trabzonspor da bu sezon da böyle bir adaletsizliğe uğratılmaz! Uğratılırsa da bunun faturasının kime kesileceği bellidir!
GÜLDÜR GÜLDÜR FUTBOLA DÖNÜŞ SENARYOLARI!
TFF eski Başkanı Yıldırım Demirören’in yakın akrabası olan TFF Sağlık Kurulu’nun üyesi Prof.Dr. Mete Düren, ‘Futbola Dönüş Öneri Protokolü’nü açıkladı. 35 maddelik senaryo, sanatçı Ali Sunal’ın ‘Güldür Güldür Şov’ komedilerine koz verecek cinsten. Yani okuyun da gülün.

- Oyuncular 10’ar dakika ara ile antrenman sahasına gelecek.
- Soyunma odalarında maksimum 3 oyuncuya izin verilecek
- Takım otobüsü sayısı arttırılacak..
- Maçtan 30 dakika önce test yapılacak.
Mücadeleye dayalı bir spor branşı olan futbol sektöründe bu uygulamalar nasıl olacak? O zaman gölgeleme olmayacak, rakibe yaklaşmak yok. Hakem ile konuşmak kuş diliyle yapılacak, gol sevinçleri ne olacak?

Bunlar galiba TFF Süper Lig için yapılan senaryolar. Ya alt ligler. Yapılacak maddi güçler var mı?
Bunlar kafayı kırmış galiba! Olmayacak işe amin demek gibi.
‘BEN DEVLETİN DEĞİL HALKIN VALİSİYİM’
Yalıspor 1984-85 yılında Gençler Türkiye Şampiyonluğu’nun ardından Deplasmanlı 1.Lig’e yükselmişti. Bu resim Büyükşehir Belediyespor daire Başkanı Ayhan Pala'nın arşivinde yer aldı. Yalıspor’u ilk kabul eden Vali Yılmaz Ergun oldu. Trabzon 19 Mayıs Kapalı Spor Salonu’nda Mavi-Beyazlı Yalıspor'un Beşiktaş ile oynadığı hentbol maçını izlemeye gelen Trabzon eski Valisi Yılmaz Ergun'un yanında o zamanın Gençlik ve Spor İl Müdürü Sabri Sadıklar ve alay komutanı vardı. Vali Ergun'a Yalıspor maçlarında taraftarlar, “Vali Baba” diye büyük sevgi gösterisinde bulunurlardı. Spora büyük düşkünlüğü olan ve Trabzonspor olmak üzere hiç bir spor faaliyeti kaçırmayan Vali Yılmaz Ergun, Yalıspor'un hentbol maçlarında protokol tribününde yerini alırdı.

İlerlemiş yaşına rağmen gençlere taş çıkartan Valimiz Yılmaz Ergun, Trabzon'u hiç mi hiç unutamıyor. Kendini her zaman Trabzonlu olarak gördüğünü söyleyen Valimiz Ergun, yaşamını Ankara’da sürdürüyor. Vali Ergun, zaman zaman Trabzon’un renkli siması, Ankara'da her Trabzonlunun yardımına koşan ve eli ayağı olan Mali Müşavir Sedat Gedik'in bürosunda eski anılarını yad ediyor. Bir ara yolum Ankara’ya düştü. Yine Sedat Gedik'in bürosuna gittim. Ve valimiz Yılmaz Ergun, Sırrı Gedik, Mustafa Anahar ve Sedat Gedik abilerimiz sobet ediyorlardı. Ben de sohbetlerine iştirak ettim. Zamanın nasıl geçtiğini hatırlamıyorum bile. Valimiz Ergun, Trabzon ile ilgi anılarını anlatarak bizleri eski günlere getirdi. Vali Ergun yaşadığı anıyı anlatırken, “O zaman ANAP dönemi, rahmetli Turgut Özal Başbakan. Erzurum'dan Trabzon'a otobüsle geliyor. Ben de devletin valisi olarak Gümüşhane-Trabzon il sınırında Başbakanımız rahmetli Özal'ı bekliyoruz. Gümüşhane sınırlarını geçti. Trabzon sınırına girdi. Ben de otobüsün içerisine geçtim. Başbakan Turgut Özal'la Trabzon'a doğru geliyoruz. Ben kendisine şehrin eksikleri konusunda bilgiler veriyorum. Tam Maçka’ya girdik. Başbakan Özal'dan otobüsten inmek için müsaade istedim. Rahmetli Özal inmememi söyledi. Kendisine olmaz efendim bundan sonra benim görevim Trabzon halkı için devam ediyor. Devletin değil halkın valisiyim diyerek kendi makam arabam ile Trabzon şehrinin içine kadar geldim.’ Valimize, Allah uzun sağlıklı ömürler versin. Trabzon şehrinden adam gibi adam bir vali olan Yılmaz Ergun geçti.
24 ŞUBAT İLE İSPANYA MACERASI
Trabzon'da hentbol sporu denildi mi akan sular dururdu. Önce Yalıspor hentbol takımı birinci ligine çıkmıştı. Sonra Trabzon'un bir diğer köklü kulübü 24 Şubat aynı başarıyı göstermişti. Maçlar her zamanki gibi yıkılan mazide kalan 19 Mayıs Spor Salonu’nda oynanırdı. Salon tıka basa dolardı. Hele Trabzonspor maçı öncesi Yalı veya 24 Şubat hentbol maçları oynanırsa taraftar önce salona sonra da Avni Aker'e giderdi.

1997 yılında Sarı-Kırmızılı 24 Şubat hentbol takımı, Hentbol 1.Ligi’nde antrenör Ahmet Kaynak nezaretinde başarılı bir sezon geçirip ligi ilk dörtte bitirdi. O yıllarda ilk dörde giren takımlar Avrupa'ya gidiyordu. Bunlardan bir tanesi de 24 Şubat hentbol takımı idi. İspanya'nın Ciudad Real takımı ile eşleşmişti. İlk maçı kendi evinde, ikinci maçı İspanya’da oynadı. 24 Şubat kafilesi olarak Trabzon-İstanbul, İstanbul-İspanya yolculuğu yaptık. Yolculuk esnasında sporcularla birlikte o yıllarda Trabzon Vali Yardımcısı Mustafa Aydın, Turizm İl Müdürü Volkan Canalioğlu, Sağlık İl Müdürü Mehmet Usta, Kulüp Başkanı Yüksel Şahin, yöneticiler Faruk Çalışır, Fazıl Uzun ve Diş Hekimi Levent Yaltı ile eşleri de kafilede yer alıyordu. 3,5 saat yolculuk yaparak İspanya'nın başkenti Madrid'e vardık. Buradan karayolu ile 300 kilometre yol kat ederek kalacak olduğumuz otele vardık. Bir kasabaya gidiyoruz ama kasaba değil adeta bir yeşil cennet gibiydi. Yollar kaymak gibi sağ ve sol tarafında ise üzüm ağaçları, gözün alabildiği kadar. İspanya'nın üzüm üretimi de meşhur şarabı da.
Üç gün kaldığımız İspanya'da tarihi turistlik yerleri ile birlikte Real Madrid'in dünyaca ünlü stadı Bernebau'yu gezme fırsatı bulduk. Hatırladığım kadarı ile stadı gezmek İspanya parası pezzo idi. Bu günkü AB para birimiyle 50 Avro ediyor. Düşünsenize İspanyollar stadyum yapmış, stadyuma girmek dahi 50 Avro.

Ama Avrupalı stadyumları yaparken entegre yapıyor ve sadece stadyum değil, çeşitli etkinlikler gerçekleştirebilecek konseptler oluşturuyor. İspanyollar milliyetçi insanlar, kendi dillerini, kendi paralarını kullanıyorlardı o dönem.
İspanyol medyası yerel gazetelerinde 24 Şubat takımına tam sayfa haberler yapmıştı. Ayrıca Türkçe köşe yazısında “24 Şubatlı dostlarımız hoş geldiniz” diye manşet atmışlardı.
Maça kadar üç gün kaldık. Kaldığımız otelde bizlere Türk yemekleri çıkıyordu.2 4 Şubat takımının hocası Ahmet Kaynak hiç durur mu, benim yemeklerden çekincem olduğumu duyunca başlar muzipliğe. Sabah kahvaltısı olsun öğle ve akşam yemeklerinde Ahmet hoca bana takılarak hepsinde domuz yağı var demesi üzerine ben yemek yemez oldum. Kuru ekmek ve kuru yiyecekler ve içeceklerle karnımı doyurmaya çalıştım.

3 gün domuz yağıyla yapılmış yemek yiyeceğim korkusuyla pişmiş yemek yemedim. Maçı oynadık farklı mağlup olduk. Maçtan sonra İspanyol takımı yöneticileri bizi bir çiftliğe veda yemeği için getirdi. Çiftlikte ne ararsan var. Her çeşit Türk yemeklerinin yanı sıra meşhur şarap üzümleri var. İlerleyen saatlere kadar eğlence sürdü. Sonra otelimize geldik. Ertesi gün yola çıkmak için Madrid Havalimanı'na geldik. Herkes sıraya girdi. Uçak biletlerimizin cek-ın yaptıracağız, sıra hem ilerliyor hem de yaşlı bir kadın hiç aldırış etmeden önümüzde gaz çıkarıyor. Sıradaki herkes yaşlı kadının gaz çıkarmasını duyuyor. Sonunda uçağa bindik. Havalanıp beş dakika sonra pilot yol güzergahı için anons yaptı. Ama bizim kafile uçakta da durmuyor. Eğlencenin gözüne vuruyoruz. Tam İtalya hava sahası üzerine geldik. Pilot anons yaparak “Sayın yolcularımız türbülansa girmek üzereyiz, lütfen kemerlerinizi bağlayın ve lütfen yerinizden kalkmayın” diye anons yapmasına rağmen bizim kafile bu uyarıya uymayıp uçağın içinde ayakta eğlenceye devam ediyordu.

Tam bu sırada bir şimşek çakıp, uçak sallanmaya başlayınca, bizim kafile, hemen yerlerine oturup, kemerleri bağlayıp, ellerini açıp, duaya başladılar! Neyse büyük bir panik yaşandı ama sağ sağlim İstanbul Atatürk Havalimanı'na indik.
24 Şubat Hentbol takımı ile güzel bir anı yaşamış olduk. Güzel bir anıydı. Nerede o eski günler. O günleri özlemle yad ediyoruz.