Son yıllarda sıkça kullanılan "helâl gıda" diye moda bir tabir var. Hatta bu kapsama giren ürünlere helâl sertifikası da verilmektedir. Helâl gıda, alışverişte ve beslenmede azamî derecede dikkat ettiğimiz "meşru, yasal veya uygun" anlamında kullanılan bir terimdir. Peki helâl gıda olur da helâl şiir olmaz mı? Elbette olur, olmalıdır da! Peki nedir helâl şiir? Helâl şiiri ötekilerden ayıran belli başlı unsurlar nelerdir? Dilerseniz buna biraz kafa yoralım.
 
Geçmişten bugüne kadar dünya sahnesine çıkıp rolünü oynayan binlerce şair; yüz binlerce, belki milyonlarca şiir yazmıştır. Bu şiirlerin çok azı günümüze intikal edebilmiştir. Söz konusu şiirlerin çoğu saman alevi gibi kısa zamanda edebiyat dünyasından çekilmiştir.
 
Kanaatim odur ki kısa zamanda yazılan moda şiirler kısa zamanda yok olmaya mahkumdur. Bu biraz da işin hakikatinde var olan doğal bir neticedir. Hiçbir ciddi emek öyle kolay kolay zayi olmaz. Alınlardan akan terler tıpkı çimento gibidir. Neyle ilgiliyse onu hayata sımsıkı yapıştırır, kavileştirir. Emek verilmeyen, çalakalem yazılan ve taklide dayanan ürünler kıza zamanda etkilerini yitirirler. Gün gelir zamanın çöplüğünde yok olup giderler.
 
Günümüz şiirine baktığımızda yol açan (ekol oluşturan) şairlerin azlığı dikkat çeker. Zira şiirlerin çoğu birbirine benzer. Bu, halk edebiyatında biraz da kaçınılmazdır. Çünkü kafiye oluşturacak mevzun kelimelerin sayısı bellidir. Şiirin ayakları üç aşağı beş yukarı birbirine yakınlık teşkil eder. Halk şairi ancak aynı ölçülerde, birbirini çağrıştıran ayaklarla yeni şeyler söylerse özgünlüğü yakalayabilir. Aksi hâlde taklitçilikten öyle kolay kurtulamaz.
 
Günümüz modern şiirinde ölçü olmadığı için halk şiirinde düşülen tuzaklara düşülmez. Fakat serbest şiirlerde de yeni imgeler oluşturma ve özgün söyleyiş zorlukları baş gösterir. Günyüzü görmemiş makul ve mantıklı (edebî) imgeler, halk şiirindeki ayaklar ve belli başlı kavramlar kadar olmasa da haddizatında sınırlıdır. Yeni imgeler oluşturmak, onları şiire yerleştirmek zamanı aşan, çağlara meydan okuyan usta şairlerin işidir. Sayıları az olsa da bunu başaranlar zaten nisyan rüzgârlarına karşı dimdik, iri ve diri durabiliyorlar.
 
Bir şair için en utanç verici ve en kötü durum, başkalarının ortaya koyduğu imgeleri ufak değişikliklerle veya hiç değiştirmeden şiirlerinde olduğu gibi kullanmaktır. Bunu ispat etmek çok da kolay değildir. Hani tespit etseniz de hangi şairin o imgeyi daha evvel kullandığını öyle kolay ispatlayamazsınız. Ondan sonra peşi sıra gelen polemikler işin tuzu biberi olur. Bundan hiç kimse sanat adına müspet manada bir şey devşiremez.
 
Ben başkalarının imgelerini aşırıp sözde şiir yazanlara "imge hırsızı" yaftasını münasip görüyorum. Onların sanat kamuoyunda deşifre edilmelerini önemsiyor ve de gerekli buluyorum. Onların karaladıkları (yazmak ifadesini bilinçli olarak kullanmıyorum) benim tabirimle haram şiirdir. Çünkü o imgeler kendilerinin olmadıkları hâlde kendilerininmiş gibi davranıyorlar. Hırsızlık hiç kimseye yakışmaz; ama söz kuyumcuları olan şairlere hiç ama hiç yakışmaz. Rabbim şiirimizi haram mısralardan uzak eylesin. Buna tevessül eden kalemlerden korusun. Çünkü böyle bir eylem "edeb" kökünden gelen edebiyatın ruhuna aykırıdır.
 
Geniş anlamda edebiyatımızın, dar anlamda şiirimizin haram metinlerinden bir kısmı da ahlâka mugayir yazılanlardır. Bunların başında kadın temalı erotik şiirler gelmektedir. İki kişinin yan yana oturup da okuyamayacağı bu edep fakiri şiirleri yazarak edebiyat yaptığını sananlar ne kadar da zavallıdırlar. Çünkü edebiyatın sınırları edep çitleriyle çevrilidir. Ben edebe ve ahlâka aykırı bu tarz kokuşmuş şiirciklere de haram şiir diyorum. Bu şiirciklerin müşterisi hayatın gerçek anlamından uzak yaşayanlardır. Onlara hidayet dilemek lâzım.
 
Türk edebiyatında hem imge hırsızları hem de gayrî ahlâki ifadelerle dolu şiirler yazanlar hep olmuştur. Fakat çok şükür ki bunlar ciddi bir yekûn teşkil etmemektedir. Hem bu yanlış yollara tevessül edenler, kendilerine bir elin parmaklarından fazla taraftar bulamamışlardır. Bu tarz şiircikler ve onları karalayan şaircikler zaman karşısında yenilmeye mahkûm olmuştur. Çünkü bu aziz millet edebiyatla deniyeti ayıracak ferasete sahiptir.