Yıl 1970
Eski bir video görüntüsü…
Trt  sipikeri 15-16 yaşları arasında olan bir kız çocuğuna bulunduğu spor salonu için “ Buraya her zaman gelebiliyor musun? “ diye soruyor.
Kız çocuğunun verdiği cevap… -Tabi her zaman gelebiliyorum ve burada bulunan araç gereçlerden kolaylıkla yararlanabiliyorum.
Sunucu yeniden soruyor - Bu herhangi bir formaliteye bağlı değil mi?
Kız çocuğu yeniden cevap veriyor. - Bağlı. İlk başta bize formlar veriyorlar. Bu formları dolduruyoruz, doktora gidip muayene olduktan sonra buradan bize bir kart veriyorlar kolaylıkla okula girebiliyoruz.
Ve böylece akıp gidiyor konuşma.
 
Eee ne var bunda diyerek yazıya anlamsızca baktığınızı görebiliyorum. Evet, farkındayım konuyu bir yere de bağlayamadınız.
 
Yukarıda ki metni yazmamın sebebi dikkatimi bir detayın çekmiş olması.
 
Şimdi aynı soruyu günümüzde bir gence sorsam, vereceği cevap… Evet yaaa…
Ya da, Hayır be olur.
Mümkün değil , bir cümleyi ağızlarından alamazsınız!
Ard arda soru sorarsanız belki, o da iki üç kelimeyi geçmemek şartıyla.
Oysa 1970 de röportaj veren çocuğun kendini ifade etmesi, diksiyonu, Türkçeyi kullanma biçimi, akıcılığı, vurguları şahaneydi.
 
Bilmem farkında mısınız ama çocuklarımız, gençlerimiz artık konuşmuyor. Bakın çevrenize… Ellerinde telefon, konuştuklarını sanıyorlar ama konuşmuyorlar.
 
Bir genç kız annesi olduğumdan dolayı konuya daha vakıfım.
Evde üç beş genç toplaşıyorlar.
- Naber kanka,iyi, ne olsun, diyerek hemen alıyorlar ellerine telefonu ve neredeyse birbirleriyle oradan yazışarak konuşuyorlar.
 
İşin kötüsü, her şeyi bildiklerini sanıp, hiç bir şeyi dikkate almıyorlar.
 
Son10 yıldır, kansız, acısız terör biçimi olan akıllı telefonlar sayesinde çevredende, büyüklerinden de tümden bağlantıyı koparmış durumdalar.
Hatta kendi yaşıtlarından bile…
 
Türkçeden bihaberler.
Yazı dili akıllı telefonlarda ki yazılım proğramları sayesinde yerlerde! Büyük harf, küçük harf birbirine girmiş durumda. Sesli harfler deseniz onlar zaten yok artık.
 
Emojilerle derdini anlatan bir nesil gümbür gümbür geliyor…
Uyarsanız da nafile… Çünkü sizi anlamıyorlar.
 
Mutlu da olsalar, mutsuz da olsalar sürekli küfürle ve argoyla kendilerini ifade ediyorlar.
 
Ve son 50 yılda geldiğimiz durum: Konuşmayı unutan nesiller.
 
***********
 
Konuşmayı gençler unuttu, ağlamayı da büyükler!
Son dönemde dikkatimi çeken bir başka durum da, cenazede bile ağlayamayan insanlar!
Anası ölmüş, kardeşi ölmüş,kocası ölmüş bir bakıyorsunuz gözünde tek damla yaş yok.
Gözünde yüzünde duygu arıyorsunuz ama o da yok!
 
Çünkü herkes antidepresanlı, herkes robot!
 
Eskiden 90 yaşında nine bile ölse ağıt yakardı ev ahalisi…
 
Şimdi nerdeeeee?
 
Hoca efendi de gelip okumasa kimsenin gideni fark edeceği yok.
Ev halkı, “ gelen ne getirmiş?” , gidenler de  “ acaba ne ikram edecekler? ” derdinde!
Öyle bir acayiplik…
 
En küçük bir sorun karşında depresyona, sendroma giren antidepresanlara koşuyor.
 
Artık kalabalıklarda dolaşırken kim ilaçlı, kim ilaçsız gözüne bakıp anlayabiliyorum.
Ya çok tepkisiziz, ya aşırı tepkili.
 
Ama konuşmak yok!
 
Yazıktır, etmeyin, eylemeyin!
Her başınız sıkıştığında ilaca başvurmayın.
 
Gençler konuşmuyor, yaşlılar konuşmayı unuttu, orta yaş deseniz antidepresanlı…
Öyle büyük bir sessizlik ki bu…
 
Sahi 20 sene sonra biz kimi duyacağız?