Önce şunu tespit edelim. Eğitim konusunda maalesef sınıfta kaldık. Çünkü okullar, eğitimi bıraktı, salt “öğretim” ile meşgul olmaktadır. Öğretimden de anladığımız galiba “test çözmek”!.. Okulların kalitesi, yöneticilerinin kalitesi kadardır. Yani eğitimdeki başarısızlığın en önemli sebeplerinden biri yöneticilerdir. Bütün bunlar doğru, eyvallah…
 
Ama liseli gençlerin, yöneticilere “sırt dönmesinden” başlayan bir isyana sürüklenmeleri ne kadar akıllı bir iştir? “Öğrenci siyaset yapmaz!” sözü doğru değil. Öğrenciler siyaseti herkesten iyi bilmeli ki, bilinçli seçmen ve bilinçli seçilen olabilsin. Ancak siyaseti “Bir partinin kuyruğuna takılmak” olarak kabul ediyorsanız, buna siyaset denmez!.. Liselilerin bu isyanı, biraz da böylesi bir siyasetin uzantısı gibi durmaktadır.
 
Basına yansıyan bildirilerden bazı cümleleri paylaşmak ve değerlendirmek istiyorum:
 
“Bizler gerici öğretmenlerin verdiği eğitimden bıktık…” Şimdi bu “gerici öğretmen” ne demek? Bu laflar bayatlamış laflardır. Bir liseli genç, öğretmenin hangi davranışına bakarak ona “gerici” damgası vurmaktadır? Bu sözün açıklanmaya ihtiyacı var. Bu açıklamayı liseli gençler değil, üniversiteli gençler bile yapamaz. Aydın geçinen kişiler de böyle bir kavramı açıklamada başarılı olamaz. Bunca yıldır öğretmen yetiştiriyorum, gerici öğretmen, ya da ilerici öğretmen diyebileceğim bir öğretmen tipi tanımadım.
 
“Etek boylarımıza karışılmaktan ve sapık öğretmenler tarafından taciz edilmekten bıktık.” Öğrencisinin etek boyunu bütün öğrencilerin önünde tartışan bir öğretmen ve yönetici bence de yanlış yapıyor. Ama öğretmenlere “sapık” damgasını vurmak, elde sağlam kanıtlarımız olmadığında iftira olur. Sizin gibi düşünmeyen öğretmenleri “sapık” lıkla itham etmek, siyaset ve özgürlük filan değil, düpedüz iftiradır.
 
“Bilimsel ve laik eğitimin yuvası olması gereken okullarımız, gericiliğin ve kindarlığın yuvası olmuş durumda…” Çok doğru… “Test çözme merkezi” haline gelmiş okullarda, bilimsel bir kültürün oluşması mümkün değildir. Ancak okulların, gericiliğin ve kindarlığın yuvası olması iddiası, gündelik siyasetin bir uzantısının, liselilere yansıması olarak düşünülebilir. Okullarda bilimselliğin çok da önemsenmediğinin en önemli göstergesi, okullardaki laboratuvarların kullanımıdır. Nitekim liselilerin en haklı itirazları bu konu ile ilgili olan husustur:
 
“Okuldaki laboratuvarların yüzünü ikinci kez görmeden dört yıl geçiriyoruz.” Laboratuvarı çalışmayan, işlevsel olmayan lisenin bilimselliği tartışılır.
 
Liseli gençlerin özgürlükten yana tavır koymalarını takdir etmemek mümkün değil. Ancak bir “kurallar rejimi” olan demokrasiyi de gereği gibi algılayıp, ona göre davranmanın gençlere daha yaraşır olacağını söylemek gerekir. Kendini ifade edemeyen, soru sormayan, tartışmayan bir gençliğin, gelecekte demokrasiyi kurgulaması zor, hatta imkânsızdır. Düşünmeden fikir üretmeye kalkmak demokrasiyi tesis etmede etkisiz olacaktır. Gençlerimize öncelikle şunu hatırlatmamız gerekir: Sloganlarla düşünmek, aydınlığın temsilcisi gençlerin yapacağı bir şey değildir!.. Sloganlar yerine fikirlerle kendimizi ifade edelim. Aksi takdirde haklı iken haksız duruma düşme ihtimaliniz her zaman olabilir…
 
Yöneticiler liselilerin bu hareketini iyi okumalı, onları muhatap almalı ve onlarla konuşmalıdır. Konuştukça kendimizi daha iyi ifade edebileceğimizi unutmamamız gerekir.