ABD’nin yeni başkanı Joe Biden geçen yıl başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir şekilde görevden uzaklaştırılması için Türkiye’de demokratik grupları destekleyebileceklerini söylem
 
Türkiye’nin siyasi geleneği senelerden bu yana hiç değişmedi.

İktidara muhaliflik adına, Türkiye’nin tüm millî meselelerine farkında olamadan karşı karşıya gelmek.

‘Hükümet ne yaparsa kötü’ yaklaşımı parti aidiyeti hisseden üyeleri de o partiye gönül veren vatandaşları da rahatsız ediyor.
Şöyle geriye dönüp baktığımızda pek çok mesele de biraraya gelememişiz veya zoraki buluşmalar olabilmiş.

Hatırlarsanız 15 Temmuz sonrası parti liderleri biraraya gelebilmiş ve kutuplaşma havasını bir hafta da olsa yumuşatmışlardı.

Hiçbir iktidar veya koalisyon eleştirilemez değildir.  Sorumlu muhalefetin gereği parlamenter sistemde iktidarın gözcülüğünü yapmaktır.

Yakın dönemde çok sıcak gelişmelerin içindeydik.

Bugündem halen devam ediyor.

Türkiye üzerinden ciddi hesaplar dönüyor.

Bir taraftan Kuzey Irak, Doğu Akdeniz, Ermenistan sınırında sıcak çatışmalarla mücadele diğer tarafta korkunç bir virüsün ekonomik etkilerinden ayağa kalkma arayışı.
Türkiye’nin güzide kurumlarının yıpratılamamasına toplum olarak özen göstermeliyiz.

Açıkçası rahatsız olduğumuz herkesi de rahatsız ettiğine inandığım, ‘Devletin ordusu Katar’a satılmış’ ifadeleri için henüz bir özür bile duymadık.
Bu kadar değil,

Objektif siyaset iktidara değil muhalefete güç kazandırır.

ABD’nin yeni başkanı Joe Biden geçen yıl başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir şekilde görevden uzaklaştırılması için Türkiye’de demokratik grupları destekleyebileceklerini söylemişti.
Tam ifadesi ‘muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım’ idi.

Demokrasinin gereği olarak her kesiminin bu açıklamanın karşısından olması gerekirken Biden seçildi içerde biz şunu duyduk:
‘Joe Biden’dan beklentimiz, Türkiye için demokrasi vurgusu yapması

ABD’nin bu güne kadar demokrasi adına Orta Doğu’da, Uzak Doğu geçmiş sicilini çok iyi biliyoruz.

Uzağa gitmeye gerek bile Türkiye’de 15 Temmuz dahil darbe süreçlerinin arkasına baktığınızda gizlenen gücü görmek hiç de sır değil.
Kaldı ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 15 Temmuz’a ilişkin kimi işaret etmişti dersiniz.

Biz darbe kalkışmasının ülkeye kaybettirdiklerini, öyle veya böyle gelecek tehdidinin bir şekilde ortadan kaldırıldığını konuşmamız gerekirken meseleyi sığ bir şekilde ‘kontrollü darbe’’ çıkmazına sokuyoruz.

Bugün Avrupa ve Amerika tarafından Türkiye’ye yönelenin oklar yarın seçilmişler değiştiğinde yine devam edecek.

Boyun büken evet diyen, milli çıkarları için diz çöken bir Türkiye anlayışı var.

Siz sanıyor musunuz ki Türkiye bunları da yapsa yine her şey güllük gülistanlık olacak olacak.

Değil elbette…

Türkiye ötekileştirme siyasetinden bu güne kadar hiçbir şey kazanmadı.

Zaman içinde değişen bir çok şey var; ancak eski alışkanlıkların sürdüğü de bir gerçek.

Hiçbir parti, zümre, dernek, ideoloji vb. devleti kendisininmiş gibi göremez.

Devletin sahibi halktır, halkın dediği doğrudur ve halk sandıkta her zaman en doğru kararı verendir.