Bir Özkan Sümer, bir Ahmet Suat Özyazıcı, bir Faruk Nafiz Özak, bizim için futbolcu, antrenör, başkan değildirler ki..

İlkokul çağlarında bir çocukken tanıdığımız..

Ocak Kulübü'nün bahçesinde  yaptıkları maçlara tanıklık ettiğimiz..

Maçlardan sonra plastik ibrikle yıkamaları için ayaklarına su dökünce mutlu olduğumuz..

Okulda arkadaşlara bunu anlatıp hava attığımız..

Biraz büyüyünce, “Servet gel” deyip bizi de aralarına alarak maç yaptığımızda sevinçten sabahlara kadar uyuyamadığımız..

Ziya Bey Sahası’nda top oynarken onlardan birini görünce “Bu iyi futbol oynuyor” desinler diye kendimizi paraladığımız..

Sohbetlerine tanıklık edip, ne diyorlar diye ağızlarının içine baktığımız..

Kişiliklerini, karakterlerini örnek aldığımız..

Aman, yanlış bir şey yapıp da güvenleri sarsmayalım, sevgilerinden mahrum kalmayalım diye azami dikkat gösterdiğimiz..

Kısaca bir anlamda ellerinde büyüdüğümüz..

Kişiliğimizin, karakterimizin temel taşlarını alarak yürüdüğümüz..

Bu duygularla yaşlandığımız..

Lakin onlara bakışımızda 8-10 yaşındaki duygularımızı hiç kaybetmediğimiz..

Bir gün kendilerini kaybedeceğiz diye aklımızın ucuna bile getirmediğimiz..

Abilerimizden Özkan Sümer öldü ha!..

Trabzon ve Türk futbolu için yaptıklarını başkaları yazsın, yazıyor da zaten..

Özkan Sümer deyince benim aklıma gelen öncelikle bunlar değil ki..

Yiğit bir adam geliyor gözümün önüne..

Devrimci kişiliği, inandığı doğrulardan taviz vermeden yanlışlarla savaşan yılmaz bir savaşçı..

Kıymeti tam olarak bilinmese de küsmeyen..

Kırılmayan..

Kırılsa bile içine atıp belli etmeyen, mücadeleden asla vazgeçmeyen..

İdealist, iddialı ve bir o kadar da inatçı, adam gibi bir adam  geliyor..

Heybetli görünüşünün altında yatan nüktedan kişiliğiyle inciları dillerden dillere dolaşan..

Özkan Abim'iz geliyor..

Ve bir gün bir haber duyuyorsun..

"Özkan Abi" öldü..

Her ne kadar lanet bir hastalıkla geri dönüşü olmayan yola girdiğini biliyorsan da..

Yine de apışıp kalıyorsun.

Nee, Özkan Abi öldü mü?

Rahmeti bol, mekanı cennet olsun..

Rahat uyu hocam..

Bedenleri yok olsa da fikirleri güneş gibi asla kaybolmayacak olanlar hiç ölmez ki..

Ne mutlu bize ki bir Özkan Abi'miz oldu..

Ne mutlu Trabzon ve Türk futboluna ki; Özkan Sümer gibi bir değere sahip oldun..

Ve ne yazık ki; Bir Özkan Sümer bir daha asla gelmeyecek..

UMUTLAR YEŞERMEYE BAŞLADI

Ligde uzun süre alt sıraları mesken tutan, Türkiye Kupası’nda alt ligdeki bir takıma elenen, haliyle de taraftarına kahır mektupları yazdırıp futboldan soğutan Trabzonspor, Rizespor ve Hatayspor galibiyetleriyle 3 günde 6 puan alınca kaybolan umutlar yeniden yeşermeye başladı.

Yeni Teknik Direktörü Abdullah Avcı ile 3'ü çeride 3'ü dışarıda 6 maç oynayıp bunlardan 4'ünü kazanıp 2'sinde de berabere kalarak hiç yenilmeyip 14 puan toplayan Bordo-Mavililer bu maçlarda sadece 2 gol yiyerek bir büyük zaafından da kurtulmuş gözüktü.

Üstelik bütün bunları çok yetersiz bir orta saha ve olmayan forvetle başardı.

'Yiğidi öldür hakkını ver' derler de..

Biz öyle yapmayalım öldürmeden yiğidin hakkını verelim

Gelmesine ‘işime  yaramaz’ diye göndereceği, ayrıca ara ve sezon başı transferlerinde aldıracağı oyuncularla zaten zorda olan kulüp ekonomisine büyük maliyet yükleyip işler iyice içinden çıkılmaz hal alacak’ gerekçesiyle sıcak bakmadığımız Abdullah Avcı'yı kutlayalım..

Trabzonspor'un iyi oyundan çok iyi sonuçlara ihtiyacı olan bugünlerde Avcı'nın katkısını göz ardı etmeyelim.

Hele de Hatayspor teknik direktörü Ömer Erdoğan'ın yenilgiden sonra yaptığı  seviyesiz açıklamalara 'Trabzonspor'un ruhu yeter' anlamındaki sözlerini alkışlayalım..

DOĞRUYSA HEMEN VERİN

Gazetelerde çıkan haberler doğruysa, İtalyan Kulübü Roma, Türk futbolunun ve Trabzonspor'un gururu kalecimiz Uğurcan'a 15 Milyon Euro veriyormuş..

Eğer Roma yetkilileri Hatayspor maçını da izledilerse bu rakam 20'ye bile çıkabilir. En kötüsü ortası bulunabilir.

Abdulkadir Ömür'de yaptığınız hatayı yapmayın, eğer böyle bir rakam verirlerse Uğurcan'ı gönderin..

Zaten Uğurcan'ın aklı Avrupa'da kalmış!

Hem çocuğun hayallerini gerçekleştirmesini sağlayın hem kulübün kasasına önemli ölçüde bir para koyun..

Hem de Erce ve bence asıl Arda'nın da önünü açın.

PARMAK'A NE OLDU?

Acemiyken oynadığında herkese 'Kim bu?' dedirtip A Milli Takıma kadar yükselen Abdulkadir Parmak'ın geçen sürede daha da iyi olmasını beklemekten normal bir şey yoktu.

Ancak gerçek şu ki bu genç beklenen aşamayı bir türlü yapamadı. Aksine eski günlerini bile aratıyor.

Sorun nedir bilemeyiz tabi..

Yetenek kaybolmayacağına göre bizim bilemediğimiz bir sıkıntısı olabilir.

Dünya kadar para verip alınanların hali ortadayken Trabzonspor'un kendi bünyesinden çıkmış bir genci kaybetmek lüksü yoktur.

Bir an önce çaresine bakılmalı..

DÜÜT PENALTI!

Sebat Gençlik'teyken  Hüseyin Avni Aker’de oynadığımız bir maçta  kaleci rahmetli Muharrem Demirkale, kornerden gelen topu bloke eder ancak rakibin darbesiyle sakatlanıp yere düşer..

Stoper Uzun Mustafa hemen  koşar, yerde yatan Muharrem’in elinden topu alır ve faul atışı  kullanmak için yere koyar..

Hakem de düdüğü çalar..

Çalar da, bir eliyle de beyaz noktayı gösterir..

“Düüt penaltı”

Çünkü, Mustafa  hakem düdüğü çalmadan topu tutmuştur ve bu durumda olacak olan da bellidir..

Mustafa’ya durumu anlatmak için az uğraşmadık..