Tarihte Trabzon ve havalisinde meydana gelmiş olan en büyük afet 1929 senesinde Of, Çaykara ve Sürmene ilçelerinde meydana gelen sel ve heyelan olayıdır. 

O yıllarda Çaykara ilçesi Kadahor adı ile Of’a bağlı olup afetten en çok etkilenen bölge olmuştur. Adeta Nuh Tufanına benzer şekilde suların neredeyse minare boyuna ulaştığı, abdest alınamayacak kadar küçük bir ırmağın tuğyan ederek 150 senelik gürgen ağacını söküp götürdüğü, insanların feryatlarının gökyüzünüze yükseldiği bu afette görgü tanıklarına göre yüzlerce kişi ölmesine rağmen resmi kayıtlarda 146 kişinin öldüğü belirtilmiştir.

Mazideki Trabzon sayfamızda iki haftadır başladığımız Trabzon Afetlerinde bu hafta bölgede bir zamanlar derin izler ve acılar bırakan, bölge insanını muhacir eden ancak bugün çoğu kimsenin hatırlamadığı 1929 senesinde Solaklı Deresi vadisinde meydana gelen sel ve heyelan afetine kadrajımızı çeviriyoruz. 


AFET NASIL ÖĞRENİLDİ?

Bu afetle ilgili detaylı bilgileri öğrendiğimiz iki çalışma bulunmaktadır. Bunlardan birincisi 1929 afeti ile ilgili yapılmış ilk bilimsel çalışmadır. İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Şahmeran Baltacı’ tarafından 2005 senesinde İstanbul Üniversitesinde çöpe gitmekten tesadüfen kurtarılan bu çalışma, afetin hemen ardından Darülfünun Üniversitesi tarafından bölgeye gönderilen üç uzmanın değerlendirmelerini içermektedir.

İkinci çalışma ise Prof. Dr. Muzaffer Başkaya tarafından 2015 senesinde yapılmış ve felaketin boyutları ve bölgeye etkileri detaylı bir şekilde incelenmiştir.

DAĞ DEREYE İNDİ!

Of – Çaykara havalisinde 5 Temmuz 1929 günü akşam saat 20.00'da hafif surette başlayan yağmur, 7 Temmuz’a kadar 40 saat boyunca devam etmiş dereler taşarak etrafı istila etmeye başlamıştır. Beş saat kadar devam eden bu taşkında birden bire çekilme yaşanmıştır. Çünkü günlerce yağan yağmur zemini yumuşatmış ve 500 metre yüksekliğinde 10 hektarlık bir toprak kütlesi bütünüyle Solaklı vadisine inerek derenin önünü kapatmıştır. Zoroka Dağından gelen bu heyelan kütlesi içinde 94 kişi gömülü kalmış ve bunlardan sadece altısı kurtarılabilmiştir.

500 metreden kayan bu kütle havada öyle bir tazyik meydana getirmiştir ki uçan kuşlar sersemlemiş, kanatlarını çırparak garip sesler çıkarmışlar hatta ertesi gün köylüler bölgede birçok kuş ölüsüyle karşılaşmışlardır. Heyelan olurken gök gürültüsünü andıran sesler işitilmiş, zemin şiddetli bir şekilde sarsılmıştır. Bütün bu hadiseler gecenin karanlığı içerisinde üç ile dört dakika içinde başlamış ve bitmiştir.

35 METRE DERİNLİĞİNDE GÖL OLUŞTU

Bu şiddetli heyelâ¬nın ilk işareti olmak üzere yukarıdan kopan iri kayalar vadiye doğru yuvarlanmaya başlamış, bunu müteakip diğer kayaların kopup düşmesi devam etmiştir. Bundan sonra yamaçlarda hareket birdenbire şiddetlenmiş, en yüksek tepe¬lerde bile, asırlık koca me¬şe ağaçları karmakarışık bir halde devrilmiştir. Kopan her şey; taş, toprak, ağaç kaya, eşya darmadağınık bir halde, yıldırım süratiyle aşağıya inmiştir. Gıcırtı, gürültü, gök gürlemesi gibi havayı doldurmuştur. Ye¬rin oynadığını, kayaların sallandığını köylüler bizzat görmüş, nereye kaçacaklarını şaşırmışlardır. 

Bu heyelânlar, Of’un Bölümlü (Zisino) Köyünün Koriça Mahallesi’ni teşkil eden yamaca bir buzul yatağı manzarasını vermiştir. Bölümlü kadar Ulucami (Zeno) köyü de takriben 300 metre irtifasında 150 metre genişliğinde bir tabaka yüz metre aşağıya şelaleler gibi inmiştir. Heyelanın önüne tesadüf eden ağaç, bina ne varsa, bilhassa koskoca Ulucamii, bütünüyle birlikte Solaklı’ deresine doğru sürüklenmiştir. 

Çamur akıntısı Solaklı Deresi önünde birikerek burada bir set meydana getirmiş, Çaykara’nın Kabataş (Fotinos) Köyü eteklerinden Hadi mevkiine (Ataköy’e ayrılan köprünün üst tarafına kadar) kadar dereyi tıkamış, derenin yukarı tarafında 35 metre derinliğinde koskoca bir göl oluşmuştur. Sekiz saat devam eden bu durumda aşağıya su akışı tamamen kesilmiştir. Sonunda bu sedde patlamış ve sel suları korkunç şekilde Solaklı vadisinden aşağıya akmaya başlamıştır. 
O güne kadar görülmemiş şiddetle meydana gelen bu hadisede hemen hemen tüm vadi yamaçlarında 25-50 metre genişliğinde 10-12 metre derinliğinde heyelan yatakları oluşmuştur. Heyelan ve çamur akıntıları önlerine tesadüf eden ne kadar ev varsa ya tamamen yıkmış ya da kısmen tahrip etmiştir.

KAÇ KİŞİ ÖLDÜ?

Tüm bu heyelan ve taşkın hadisesinde Sürmene havalisinde 12 kişi, Of ve Çaykara bölgesinde 134 kişi ölmüştür. Bununla birlikte bu mıntıkada 2.211 bina, bütün köprüler, değirmenler, dere boylarındaki mezru (ekili) arazinin hepsi ve yamaçlarda bulunanların % 50’si tahrip olmuştur. Her iki mıntıkadaki yol ve şo¬selerin izleri bile kalmamıştır.

 1929 afeti ile ilgili çeşitli kaynaklarda farklı rakamlar verilmektedir. Olayın meydana geldiği dönem yazılan yazılarda kayıpların 700 – 800 civarında olduğundan bahsedilse de pek çok kaynakta kayıp 146 olarak kayda geçmiştir.

Dönemin Dahiliye Vekaletinden Başvekalete yazılan yazıda  “Son malumata nazaran 260 insan, 700’e yakın hayvan zayiatı olmuş, 197 ev, 20 dükkan, 24 değirmen yıkılmış, 6000 nüfus evsiz kalmıştır” denildiği de bilinmektedir. 

Afetin gerçekleştiği (Solaklı ve Mahanoz havzası) alanda zarar gören vatandaşlar, devlet eliyle Bayburt, Maçka ve Hatay’a göç ettirilmiştir. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde yer alan ve Atatürk’ün imzası ile 23.03.1933 tarihinde yayınlanan belgede “1929 senesinde Of (Çaykara) ve Sürmene de başlayan seylap ve heyelan üzerine yersiz ve hayatları tehlikeye maruz kalan felaketzededen 2.000 hanede 12.000 nüfusun derhal Maçka ve Bayburt kazalarına sevk ve iskân edilerek müstahsil vaziyetine getirildikleri.” bilgisine yer verilmiştir.

AFET GÜNLERCE SÜRDÜ 

5-7 Temmuz 1929’da başlayan yoğun yağış ve oluşan heyelanlar, üzerinden günler geçmesine rağmen son bulmamıştır. Zira felaketten 11 gün sonra yayınlanan gazetelerde, bölgede heyelanların devam ettiği, 10 binden fazla insanın aç, evsiz ve yardıma muhtaç bir halde olduğu, derelerin cesetlerde dolduğu, halkın bir an önce hicret etmek istediği ifade ediliyordu. Hasar ve zayiat hakkında henüz, tahmini bile olsa bir rakam vermenin mümkün olmadığı, bir çok köyün  bütünüyle mahvolduğu, heyelan ve seller yüzünden ormanların denize sürüklendiği, deniz ağaç kütükleriyle dolunca sahil halkının günlerce odun topladığı belirtiliyordu. 

Mesela 19 Temmuz tarihli Vakit gazetesinde yeralan haberlere göre, heyelan hala devam etmektedir. Argalos/Askaros (Taşlıdere) ve İyidere gibi büyük dereler mecralarını değiştirerek önlerine gelen ev, arazi ve hayvanatı alıp götürmüştür. Derelerin sürükleyip getirdiği enkazlar, deniz kıyılarında kayıklarla toplanıyordu. Deniz ortasında birçok hayvan leşine rastlanıyor, toplanan enkaz arasında müteaddit çocuk beşikleri ve ev eşyası bulunuyordu. İri iri yılanların denizde kütükler üzerinde imdat bekledikleri de görülüyordu.

ARAZİLERİN %90’I MAHVOLDU

Genel olarak bakıldığında Of kazası dâhilinde hemen bütün köyler heyelandan etkilenmişti. Tarım arazileri Baltacı Deresi vadisinde %50, Solaklı Deresi vadisinde ise %80-90 derecesinde mahvolmuş, bu havalide işlenecek tarla kalmamıştı. Ayrıca bütün ağaçlar sökülmüş ve her yer taş ve çamur yığını halini almıştı. Bu mıntıkada bulunan mektep ve camiler harap olmuş, Soğanlı   Dağı’na kadar dere içinde köprü kalmamıştı. İşin vahim tarafı felaket mıntıkasında heyelanların sonu gelmiyordu. Dağlardan gök gürültüsüne benzer korkunç seslerin gelmesi ve arazinin hala hareket halinde olması herkesi şaşırtıyordu.


GERÇEKLER FARKLI!

Prof. Muzaffer Başkaya sonuç olarak şunları söylemektedir; 

“5 Temmuz 1929 günü başlayan ve 40 saati aşkın bir süre yağan yoğun yağmur sonrasında Of-Sürmene ve Rize havalisinde büyük bir felaket yaşan mıştır. Büyüklü küçüklü yaklaşık 15 gün süren heyelanlar neticesinde bir çok insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca liralık maddi zarar meydana gelmiştir.  Bölgede, elektrik ve diğer medeni imkânların bulunmaması, ulaşımın çoğunlukla deniz yoluyla yapılabilmesi ve heyelan sahasının iç ve yüksek kesimlerde ve engebeli bölgelerde olması can kayıplarını artırmıştır.

1929 felaketinin en dikkat çekici yanlarından biri de ilk anda yapılan değerlendirmelerle daha sonra ortaya çıkan gerçekler arasındaki farklılıktır. Zira Trabzon’un saygın simalarından ve felaket sahasına ilk giren gazetecilerden biri olan Osman Cudi Bey’in değerlendirmelerine bakılırsa, yaşanan felaket neticesinde 320 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. Fakat ağustos ayı başında bölgeye resmi heyetin gidişinin ardından aslında ölü sayısının belirtilenden daha az olduğu iddia edilmeye başlanmıştı. Ölü ve yaralı sayısının abartıldığı ifade edilerek, heyelanın yarattığı psikolojiyle olayların mübalağalı şekilde ele alındığı öne sürülmüştü.

İşin bir başka yönü de Doğu Karadeniz’de böylesi büyük bir felaket yaşanmasına rağmen yaklaşık bir ay boyunca hükümet adına Ankara’dan hiçbir yetkilinin bölgeye gelmemiş olmasıdır. Sadece taziye telgrafları çekilmek suretiyle acılar paylaşılmıştır. Tüm bunlar bir araya getirildiğinde Of felaketiyle ilgili olarak ortaya konulan resmi rakamlara şüpheyle yaklaşılması gerektiğine inanıyor felakette hayatını kaybedenlere bu vesileyle rahmet diliyoruz.”