Sevgili okurlar bu köşede çok defa onurlu galibiyetler adı altında yazı yazdım. Bu yazılarda daima özne kaleci Onur’du. Zira o maçlarda alınan galibiyetlerin başrolünü oynayan adam o idi. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, geçen hafta Rize’den alınan üç puanda başrolde yine o vardı.
 
Onurlu mağlubiyet başlığını koyarken yediği hatalı goller aklımdan hiç geçmedi. Zira her spor adamı bilir ki kalecilik çok nankör bir mevkidir, yaptığınız onca kurtarışın yanında yediğiniz hatalı bir gol faturanın tümünün sana kesilmesi için yeterli sebeptir. Söz gelimi bir ileri uç oyuncusu kaçırdıkları pozisyonlarla saç baş yoldursa da attığı bir golle kahraman çok kolayca olabiliyor. Buna da mevki avantajı deniyor. Kaldı ki dünyanın en iyi kalecileri insanları güldürecek kadar hatalı goller yediklerini de biliyoruz.
 
Bu kısa açıklayıcı bilgilerden sonra Onur’u yediği gollerden değil kaptan olarak maç bitiminde aldığı sarı karttan dolayı affetmiyorum. Nitekim bu kart ile cezalı duruma düştü ve Antalya ile oynayacağımız Avrupa’ya gitme adına çok önemli maçta arkadaşlarını yalnız bıraktı. Bir kaptanın bu denli sorumsuz olma hakkı asla olamaz. Şampiyonluğa oynayacak takımın temelleri atılırken futbolcunun takımın üstüne çıkmasına izin vermeme adına kim olursa olsun haddini bilmesini sağlayıcı tedbirler alınıp gereken yapılmalıdır.
 
Gelelim Onurlu mağlubiyetin bir diğer boyutuna, taraflı tarafsız herkesin oynanan futbol ve atılan gollerle parmak ısırdığı bir maçı son saniye golü ile maalesef mağlup bitirdik. Ancak onurları ile sahada her şeyini vererek mücadele eden futbolcuları taraftar bağrına basarak alınan mağlubiyeti önemsemediklerini gösterdiler.
 
Derslik Maç
               
Ellinci yılında şampiyonluğu hedef koyan bir takım yeni kurulma aşamasında ise onun oynadığı her maçtan alacağı dersler mutlaka olmalıdır. Ancak ikinci devre namaglup geldiğimiz Beşiktaş maçına kadar birçok şeyi halletmiş olduğumuz yanılgısına düşmüş olabiliriz. Bu maç hem bu yanılgıdan uyanmamıza hem de takımımız adına iki önemli şeyi görmemize fırsat verdi. Birincisi güçlü takım karşısında tamam diye bildiğimiz mevkilerin aslında ne kadar yetersiz olduğunu. İkincisi ise şampiyonluğa oynayacaksan Fener ve de Galatasaray’ı bir kenara koyarsak bugünden belli ki gelecek sezon en büyük rakibimiz Beşiktaş olacak. Hal böyle olunca o yarışı sürdürebilmemiz için futbolcu kalitesinde ki farkı asgariye indirmemiz şarttır. Beşiktaş’ın yedek kulübesinde bile görmeyi düşünmediği futbolcu seviyesi ile bu işin olamayacağını göstermesi bakımından oynadığımız bu maçın yararları saymakla bitmez. Sonuç olarak harika bir maçın son saniyelerinde yediğimiz bir golle kaybettiğimiz bu maçtan eğer gereken dersleri alırsak geleceği kazanacağımızı düşünerek üzülme yerine sevinmeliyiz.