Trabzonspor boy aynası gibi…! Yendikçe yere göğe sığdırılmıyor, yenildikçe yerin dibine sokuluyor. Trabzonspor kazanınca basit puan kayıpları insanı kahrediyor, özelliklede Antalyaspor ve Adana Demirspor maçları. O puanlar cepte olsa hayaller başka bir hedefte birleşirdi.

Oysa teknik adam da aynıydı futbolcular da! Sadece Nwakaeme ve transferin son gününde ayrılan Cornelius yok. Onların yerine Trezeguet, Maxi Gomez, Naci Ünüvar, Yusuf Yazıcı, Enis Bardhi, Jean-Philippe Gbamin, Mountassir Lahtimi ,Marc Bartra, Stefano Denswil, Jens Stryger Larsen ve geçen senenin gol kralı Umut Bozok var. Herkesin hem fikir olduğu konu geçen seneye nazaran bu sene daha kaliteli bir kadronun olduğudur. Hele ki sezon başlamadan oynanan Sivasspor Süper Kupa maçı, muhteşeme yakın bir Trabzonspor izlemiş, hepimiz koltuklarımıza keyifle yayılmıştık fakat sezon başı olmasına rağmen ne olduysa takım hem oyun olarak hem de hava olarak istenen düzeyde değil. Hatta alışık olduğumuz kalitesinden uzak, çok uzak. Peki sıkıntı nerede? İşte bunu da yanında bulunan dokuz tane kurmayı ile çözüp bulacak olan kişi Teknik Direktör Abdullah Avcı’dır. Ya kurmayları bu işlerde tecrübesiz ya da başka bir sorun var.

Futbolcularla yardımcılar arasında iletişim sorunu var gibi. Hiçbiri futbolculara Egemen Korkmaz gibi şefkatli davranmıyor, resmî ve mesafeliler. Bu dışarıdan bile net görünüyor. Geçen sene yaşanılan şampiyonlukta Egemen Korkmaz’ın büyük bir payı vardı. Futbolcularla teknik heyet arasında köprü vazifesi görüp onlara abi şefkati ile yanaşıp dertlerine sıkıntılarına ortak olurdu. Bu bağ oyuncuların Egemen hocaya bakışlarından bile anlaşılıyordu. Sevgileri ve saygıları davranışlarına yansıyordu. Trabzonspor’a Egemen hoca veya onun gibi etkisini gösterebilecek bir isim şart, bu açıkça görünüyor. Bahçeye ekilen tohum fideleri suyla büyütülür, gözyaşıyla değil. Kazanmaya alışan takımlar el emeği göznuru puanları bahçedeki meyveler gibi üçer üçer toplar ama nasıl oluyorsa bugünlerde Trabzonspor yenilmesi kolay olan bir takım hüviyetinde.. Perşembe akşamı UEFA Avrupa Ligi grup maçlarının ikincisini Kızıl Yıldız takımı ile Akyazı arenasında oynayacak. Bordo-Mavili futbolcular ve teknik heyet geçmişi unutup bu maçla beyaz bir sayfa açmalı ve eski günlerine dönmeli. Onun için hem ligde hem de Avrupa arenası maçlarında yenilmesi en zor takım kıvamına gelmeli. Ey Trabzonsporlu futbolcular ve teknik heyet; Silkelenin ve kendinize gelin. Daha önce yaptınız, yine yaparsınız. Muhtaç olduğunuz kuvvet damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur…

Bir sözümüz de özellikle sosyal medya kullanan taraftarımıza; 3 ay önce ülkenin her yerindeki bordo mavili gönüller sabah işe giderken evlerinden mutlu çıkıyordular ve o dönem hepimize bu duyguları yaşatan aynı teknik ekipti. Bizlere yakışan (ki bunu yaşayarak öğreneceğiz) bizleri çok mutlu eden insanlara biraz sabır gösterelim, şampiyonluğa koşarak giden takımı herkes destekler, önemli olan zor günde yanında olmak ve desteğini hissettirmektir. Trabzonspor’umuzun kendinden başka dostu yoktur. Aklımızı başımıza toplayıp ona göre davranalım ve hem takımımızı hem Abdullah hocamızı sabırla destekleyelim...

HER İŞİN BAŞI SAĞLIK

Trabzonspor’da açıkça görünen bir sorun var, sakatlıklar. Oyuncuların bu kadar sık ve basitçe sakatlanmaları konusuna eğilinmeli, bu konu araştırılmalı ve gereği yapılmalı. Oyunculara milyon eurolar veriliyorsa sağlık ekibine de aynı özen gösterilmeli (benzer ücretler verilsin demiyoruz), alanında uzman olan hatta en kaliteli isimler sağlık ekibe alınmalı, basit bir örnek Abdülkadir Ömür; Sakatlıktan döndü, düzeldi denildi ve sahaya sürüldü sonrası malum, fiyasko.

Tekrar sakatlanan Abdülkadir’in dönüşüne kadar geçen sürede Trabzonspor’un kayıplarını hesap edersek ülkenin en kaliteli sağlık ekibine ne kadar yüksek ücret ödenirse ödensin yine de Trabzonspor kârda olurdu. (Bu işi Trabzonspor’da daha önce de yapan Trabzonlu, Trabzonsporlu liyakatli insanlar yok muydu? Göztepe’den alınan doktor ya da Başakşehir’den gönderilen masör ve fizyoterapist daha önce bu işi yapan doktor ve masör ve fizyoterapistlerden daha iyiler mi de bu arkadaşlar bunların yerine geldi. Hani Göztepe’den gelen doktor arkadaş sakatları iyileştirecekti. Hüseyin Türkmen sezon başından beri iyileşmedi. Bunun gibi birçok futbolcuda sakat veya başka bir yerlerinde ağılar var. Aynı Abdülkadir o dönemden sonra toparlanamadı dersek yeridir, 16 yaşında A takıma çıkıp, zaman içinde ilk 11’de yer bulması, hatta kaptanlık yapması yeteneklerinin karşılığı olarak tanımlanabilirdi. Fakat son dönemde yaşadıkları, psikolojisi ve fiziki durumu istenilen durumda değil, en kısa zamanda kendine çeki düzen vermeli ve bu takımın dümenine geçmeli, aksi takdirde taraftarın eleştiri tonu artarak devam edecek, zararını hem kendisi hem Trabzonspor çekecek…

FIRTINAYA BIÇAK SAPLANDI

Şampiyon takım sıradan takım oldu. Son hafta oynadığımız iki maçta da kötüydük. Avrupa maçında rakip takım on kişiyken bizi yenmeyi başardılar. Kaptan Uğurcan’ın yerine kaleyi koruyan Taha’nın yediği iki gol de basitti. Sonra Gomez ile zor da olsa gol attık. Üçüncü golü normal bir şekilde penaltıdan yedik. Maçın son dakikalarına doğru Gomez’in mükemmel asistiyle Umut’un harika ötesi bir bitiriciliğiyle maçı 3-2 kaybettik. Yediğimiz kontra ataklarla ne kadar zorlandığımızı aslında görmüş olduk ki Adana’ya karşı da yine aynı golleri yedik.

Kaldı ki bence Abdullah hocanın ilk 11 tercihi zaten yanlıştı. Öncelikle maça niye tek bir kanat oyuncusuyla ve sol bek olmayan birini orada oynatarak başlıyorsun? Uğurcan abim de bir hafta sakatlığı nedeniyle oynamadı ve dönüşünde ise odaklanmakta zorluk çekmiş olmalı ki düzgün bir baraj bile kurduramadı. Uğurcan gibi dünya çapında bir kalecinin böyle bir baraj kurdurmasına bir anlam veremedim. Takımdaki bu ruhsuzluğa ve dağınıklığa gerçekten anlamış değilim. Edin Vişca'nın kenarda top sürmelerini ve top tutmasını çok arıyoruz, keza Nwakaeme’nin de. İlk golü bence Uğurcan’ın görmesi imkansızdı. Yine de ilk yarı Bakasetas'ın golüyle beraberliği yakaladık. Ardından Ndiaye ve Umut’un karşılıklı golleri skoru 2-2 ye getirdik. Son dakika golüyle kazanan Adana Demirspor oldu. Bizim gibi bir takım bu son golü yememeliydi. Genel olarak iki maçta da kötüydük ve Trabzonspor zor bir dönemden geçiyor. Abdullah hocamın da dediği gibi sağlıklı gitmeyen bir durum var. Evet hocam sağlıklı gitmeyen bir durum kesinlikle var. Bu durumu çözecek olan da yine sensin! Sana her daim güvendik, yine güveniyoruz. Bizi 38 yıl sonra şampiyon yapan seni 2 mağlubiyetle silecek kadar vefasız değiliz!

SÜR SAMSUN’A DEĞİL  SÜR G.HANEYE DİYECEĞİM

Onu çok arıyoruz. Faroz mahallesinin renkli simalarındandı. Rahmetli olmasına rağmen hala daha anıları dinlenmeye devam ediyor. Özellikle Yalıspor Başkanı İsmail Erkaya ile çok anıları vardı. Kimden bahsediyorum derseniz tabi ki Can Tomruk’tan… Geçenlerde İsmail Erkaya İncirlik mahallesinde berber Tamer’e traş olmaya geldi. Rahmetli Can Tomruk ile yaşadığı bir anısını anlattı;

Bayburt’a gidiyoruz. Arabayı ben kullanıyorum. Bayburt-Yalıspor BAL Ligi müsabakasına. Gümüşhane’den geçerken rahmetli Can Tomruk burada ‘Kelle Paça yiyelim öyle yola devam edelim’ dedi. Lokantaya girdik yanımıza hemen çalışanlar geldi. Can Tomruk takım elbiseli ve her zaman ki gibi mendili de ceketinde yerini almış vaziyette. Tam bir üst bürokrat edasıyla; ‘Bana Patronu çağırın’ der.

Patron gelir. ‘Buyurun efendim’ der.

Can Tomruk, Patrona; ‘Bak patron, ben Eski Devlet Bakanıyım, bu da şoförüm. Ben Trabzon’da Faroz’da Limanın mendereklerinde içerim, gazinoya, bara filan gitmem, yerim orasıdır. Kafam biraz güzelleşince Şoförüme ‘Sür Samsun’a Kelle Paça yemeye’ derim her zaman. Ama bakacağım eğer senin Kelle Paçan güzelse şoförüme bundan sonra Samsun’a değil, Sür Arabayı Gümüşhane’ye’ derim. Bakalım n’olacak dedi. Masaya servis yapılması biraz uzun sürdü, belli ki içerde birtakım hazırlıklar vardı. Bir süre sonra Kelle paça yenir ve Patron Can Tomruğa dönerek, ‘Sayın Bakanım beğendiniz mi?’ der. Can Tomruk adama dönerek; ‘Hah şimdi kazandın işte bundan sonra Şoförüme Faroz’daki Liman mendereğinden sonra Sür Samsun’a değil, Sür Gümüşhane’ye diyeceğim’ diye cevap verir. Ve sonra da Patron tüm çalışanlarıyla beraber Lokantanın dışına çıkarak; ‘Sayın Bakanım tekrar bekleriz’ diyerek uğurlarlar. Ve böylece çok güzel bir anı daha yaşanmış olur. Selam olsun o günlere. Can Tomruk Allah rahmet etsin. Mekânın Cennet olsun inşallah.

BÜYÜK ŞEHRE YAKIŞMAYAN FUTBOL

Trabzonspor’a cani gönülden umut bağlayan taraftarlarımızın sesine sayfamızda kulak vermeliyiz. Bunlardan biri de yüreği bordo-mavi aşkı ile yanıp tutuşan Trabzonspor sevdalısı genç kardeşlerimizden biri İbrahim Bulut. Adana Demirspor karşısında alınan mağlubiyetten sonra sanki ciğeri parçalanan İbrahim kardeşimizin kaleme aldığı yazısını aynen yayınlıyorum;

Umudun şehri sevdanın şehri, inadın şehri Trabzon. Bu büyük futbol şehrine hiç yakışmayan bir futbol oynandı. Beklenti büyükse eleştiri de büyük olur. Trabzonspor büyük kulüp ise ki öyle dolayısıyla eleştirilerde büyük olacaktır. Nerede kalmıştık, kimine göre 38 yıl, kimine göre 11 yıl sonra şampiyonluk geldi, öyle bir kutlama yapıldı ki yer gök inledi. Sanki Trabzon’dan değildi de, Dünyanın orta yerinden herkes izledi. Elbette uzun yıllar sonra gelen şampiyonluğun önemi büyüktü. Burası Trabzon, her ne kadar Trabzonspor ise Trabzonspor’u Trabzonspor yapan değerin bir başkaldırı, bir Anadolu devrimi ya da isyanı olarak üç kulübün arasından şampiyonluğun Anadolu’ya gelebileceğinin gösterildiğini unutmamak gerekir. Ne düşünürsünüz bilemem ekonomisi, yaşamı, hayata bakış açısı, karakteri, ilkeleri, duruşu hele Trabzonspor aşkı belli olan şehir insanı ile bu renklere gönül vermiş taraftarın beklentilerinin ne kadar büyük olduğunu anlatmak sanırız abartı olmasa gerek, Trabzonspor elbette kaybedecektir, Trabzonspor elbette üzülecektir. Ne ki Trabzonspor’un tarif edilemez sonuçlar almasının da bir açıklamasının olması gerekir. Mesele, Trabzonspor’a yakışmayan oyun tarzının gelen beklentilerin oldukça büyük isimlerin sanki bu sezon adına her şeyi boş vermiş bir havada daha altıncı haftada kaldırıp bir kenara atmış görünmesidir. Başta Abdullah hoca defans hariç hiç bir mevkide düzen yoktu. Trezeguet’e çok sabretti. Hiç olmadı maç 2-2 berabere iken Siopis’i oyuna alması gerekiyordu. Gbamin çok kötü bir performans sergiledi bu takımı etkiledi. Uğurcan gibi bir kaleci rakibi hafife alıp baraj kurdurmadan atış yaptırmaması gerekirdi. Bu böyle gitmez. Böyle bir şehre böyle futbol oynayarak ihanet edilmez. Futbolcudan hocaya herkes şapkasını önüne alıp düşünmeli.