Bundan 108 yıl önce 2 Ağustos 1914 günü Osmanlı Devleti ile Almanya arasında gizli bir antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Osmanlılar, Birinci Dünya Savaşına Almanların yanında girmeyi kabul etmiştir. Aslında sonun başlangıcı olan bu gizli antlaşma uzun bir arayışın sonucunda ortaya çıkmıştır.

II. Abdülhamid’in 1909’da tahttan indirilmesinin ardından devlet yönetiminde söz sahibi olmaya başlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti (daha sonra partileşecektir) Abdülhamid’i Alman taraftarı olmakla suçlamış İngiltere’ye yaklaşma politikasına geri dönmüştür. Oysa Alman milli birliğinin kurulmasının ardından İngiltere, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikasından çoktan vazgeçmiş ve Osmanlıyı parçalamak için harekete geçmiş bulunuyordu.

Muhalefet yıllarında yalnızca II. Abdülhamid’i tahttan indirmeyi amaçlayan ve bunun dışında başka bir politik hedefi olmayan İttihatçılar, İngilizlerin bu politika değişikliğini tam kavrayamamıştır. Politik yalnızlıktan kurtulmak ve yaklaşan savaş öncesi kazanacak ata oynamak isteyen İttihatçılar, bu nedenle birçok kez hayal kırıklığına uğrayarak masadan kalkmıştır.

İttihat ve Terakki, diplomaside yalnız kalmanın acısını ilk önce Trablusgarp’ın işgalinde daha ağırını ise Balkan Savaşları sürecinde yaşamıştır. Dış politikada tecrit edilen Osmanlı Devleti’nin toprakları, Balkan Devletleri tarafından parçalanırken Sadrazam Kamil Paşa gelinen durumu şu şekilde özetlemiştir:

“Evimizde güven içinde oturuyorduk, kapılar, pencereler sonuna kadar açıktı. Birden birisi içeri girip bir eyaletimizi çaldı. Hukuk nerede? Avrupa’nın verdiği söz nerede?”

Trablusgarp ve Balkan Savaşları sürecinde yaşanan acı deneyimler İttihat ve Terakki’ye “bir taraf olan bertaraf olur” düsturunu bir kez daha hatırlatmış ve artık ayak sesleri duyulan genel savaş öncesi bir ittifakın içinde olma zorunluluğunu bir kez daha gündeme getirmiştir.

Önce İngiltere ve Fransa’ya ittifak teklif eden ve her defasında kibarca reddedilen İttihatçı yönetim, rotayı bu kez Almanya’ya çevirmiştir. Aslında Almanlar da ilk anda böyle bir ittifakın parçası olmayı kabul etmemiştir. Fakat bilhassa İstanbul’da bulunan ajanlarının teşvikiyle Alman İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ile ittifak yapmaya razı olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin mutlak bir ittifak içinde yer alma çabasının asıl sebebi ise Rusya’nın tehditkâr tutumu idi. Zira kuruluşundan buyana Osmanlı Devleti’ni çökerterek İstanbul’a egemen olup, Ortodoks dünyasının liderliğini üstlenmek isteyen, sıcakdenizlere inerek dünyaya hâkim olmayı hedefleyen Ruslar, her defasından Osmanlı Devleti’ne veya ona destek veren Avrupalı müttefiklerine toslamıştır.

Fakat artık devran değişmiş, İngiliz ve Fransızlar Rusların politik hedeflerine evet demiştir. Bunu geç de olsa anlayan Osmanlı Haricisiyesi, ne olursa olsun Rusya’ya karşı, topraklarını koruma kalkanı içine almak istemiş ve bu nedenle Almanya ile 2 Ağustos 1914 günü gizli bir antlaşma imzalamıştır.

Sait Halim Paşa yalısında imzalanan, sadece birkaç İttihatçı ve Padişah V. Mehmed’in haberdar olduğu gizli antlaşmanın ardından birbiri ardına İmparatorluğun sonunu getirecek gelişmeler yaşanmaya başlamıştır.

Osmanlı Devleti, karanlık bir provokasyon neticesinde Kasım 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na fiilen katılmış, Çanakkale ve kısmen Irak’ta yaşanan başarılara rağmen diğer cephelerdeki mağlubiyetler sonrasında 30 Ekim 1918’e gelindiğinde ağır bir ateşkes antlaşması imzalayarak savaştan çekilmiş ve toprakları işgal edilmiştir.