Veda; ne kadar sevimsiz bir kelime değil mi sevgili gönül dostlarım ama bir o kadar da günlük yaşantımızda karşımıza çıkan sözcükler arasındadır!

Veda kelimesi Arapça dilinden geçmiştir Türkçemize ve genelde ayrılırken birbirine söylenen cümlelerin en baş karakteridir!

Bazı vedalar geri dönüşü hak eder!

Bazıları ise asla haketmez!

Yani bazı vedalar isteyerek bazıları ise istemeyerek yapılır.

Yaşanılan olaylara göre değişen vedaların boyutu ne olursa olsun hepsi kendi çapında Can yakıcıdır.

Bir müddet sonra o veda; söz yaşı olur göz yaşı olur ve nefessiz kaldığınızı hissettirir!

Ama isteyerek ama istemeyerekte yapılsa zordur vedalaşmak ve hiçbir şey yaşanmamış gibi arkanı dönüp gitmek!

Ben inanıyorum ki hepinizin böyle bir hikayesi vardır!

Biraz açmak isterim bu konuyu, geçenlerde yaptığım radyo yayınımda konu “herkes bir gün gider” miydi?

Bana göre vakti saati gelen gitmeli!

Olaylara göre yön verdiğimiz hayat bizleri seçim yapmakta bırakıyor bazen ve istemeyerekte olsa gitmek zorunda kalabiliyoruz ama bu gidiş arkada kalanın kârına olduğu için yani onun haklarını korumaya almak için gidiyoruz!

E tabi bu büyük bir meziyettir karşındaki kişinin iyiliği için tüm benliğinden ve hislerinden vazgeçmek!

Ama bir noktada pes etmek ve gitmek gerekir!

Bence herkes bir gün gitmeli!

Bir çok söylem vardır günlük yaşamımızın içinde ve biz bunları ancak yaşadığımızda gerçekçiliğini biliyor onaylıyoruz...

Atalarımızın yaşanmışlıklarıyla söyledikleri  “Atasözü” dediğimiz herbir cümle  tecrübeyle sabitlenmiş yani biraz kulak vermek gerek bizlerden önce bu yollarda yürüyenlere!

Ve haddimizi bilmekte gerek yani vakti geldiğinde gitmek gerek!

Bizim şer gördüklerimiz hayra çıkabileceğinden olayları manevi açılardan da değerlendirmek gerek!

Belki şuanda bana katılmayanlarınız var ama ben biliyorum ki bana katılanlarınız daha fazla!

Şimdi kendinize dürüstçe bir sorun bakalım;

“Ben  bu hayatın neresindeyim”

“Ben vakti geldiğinde gidebilir miyim”

Cevap belli ama bi düşün bu soruları!