Hekimler, mezun olurken yemin ederler. Bu yemin hekimlerin felsefesinin simgesidir

Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak;

Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma,

Hastamın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime,

Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime,

İnsan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime,

Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime,

Hastamın bana açtığı sırları, yaşamını yitirdikten sonra bile gizli tutacağıma,

Mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma,

Hekimlik mesleğinin onurunu ve saygın geleneklerini bütün gücümle koruyup geliştireceğime,

Mesleğimi bana öğretenlere, meslektaşlarıma ve öğrencilerime hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğime,

Tıbbi bilgimi hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağıma,

Hizmeti en yüksek düzeyde sunabilmek için kendi sağlığımı, esenliğimi ve mesleki yetkinliğimi korumaya dikkat edeceğime,

Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgimi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağıma,

Kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine, ant içerim.

Hekimlerin bu yemini siyasete, kaprislere alet edilemez. Osmanlı döneminde üç sancağı olan güç vardı: Tıbbiye, mülkiye, harbiye. Bunlara veteriner hekimleri de katmak gerekli. O dönemlerde Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, İngilizlerin isteği ve Padişah’ın emri ile idam edilince cenazeyi ipten alıp;

“İntikamın alınacaktır Kemal!” sloganları ile hekimlerce taşınmıştı. Tarih 14 Mart olup Tıp Bayramı onun hatırasına binaen o zaman başlamıştır.

Beyaz gömlekliler, Mülkiyeliler ülkenin aydınlığı ve lokomotifi olmayı sürdürüyor. Bilge insanlar bunun bilincindedir. Ama yönetim bunu ya anlamıyor veya takdir etmiyor. Geçenlerde Cumhurbaşkanımız, haklarını isteyen hekimlere kapıyı gösterdi. Bu davranış hem doktorları, hem de halkımızı derinden yaralamıştır.

Yurt dışında saygı gördükleri ülkelerde insanlığa daha özgürce hizmet etmeyi arzuluyorlar. Bu beyin göçü insan kaynaklarımızı eritiyor. Ünye’de de kaymakamlık yapmış hiciv ustası Şair Eşref’in bu anlamdaki dörtlüğü söyledi.

“Çektiği cevr-ü cefanın sebeplerinden sorma

Deme kim: Bedhava menkabe della budur,

Habs ile, nefy ile işkence ile ömrü geçer,

İşte Türkiye’de hekim olmanın hali budur.”

Beyaz gömlekli Hekimler, yeminlerinde yer alan görüşlerle “akıl, vicdan, kalp” üçgenindeki Cocoro Felsefesi ile birleşerek görev yaparlar. Filozof Dr. Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın, hekimlere kapıyı gösterenlere Padişaha yazdığı “Sorma Hocam” şiirini örnek gösteriyorum:

Bana sual sorma cevap müşküldür

Her sırrı sana açamam hocam

Bilim hazinesi darı değildir.

Saray avlusuna saçamam Hocam.

Kayd-ı ahirette düşmem minnete,

Ben hekimim şimdi hizmette,

Gerekirse acilden giderim cennete

Size hülle donu biçemem hocam.

Halka korku verme velvele salıp,

Dünya bir köhne kalıp,

Ben macir değilim cübbemi alıp,

İşimi bırakıp kaçamam hocam.

Ölümden korkar mı alim olan kimse,

Çoktan mashar oldum ben ilm-i şeşbete,

Bu alemi sürerken ecel gelirse,

İşimi bırakıp kaçamam hocam.

Naz-ı cehennemi önüme sürme,

Günah döküp kaygılar verme,

Kanundan bana maddeler verme,

Ben pek onları seçemem hocam.

Filozof Dr. Rıza’yım dinsiz sanma,

Dini ben öğrettim hocalara,

Her ipte oynadın cambazsın ama,

Sırat köprüsünden geçemem hocam.

Hiçbir hekime talimat verilmez. Onlar mesleklerini yaparken geleceğe de ışık tutarlar. Barışa gönül verirler. Savaşı alkışlayan hekimleri meslektaş olarak görmezler. Onlar mesleklerini özgürce yapmak isterler. Aksi olur ise ünlü Hekim İbn-i Sina’nın dediği gibi:

“ Bilim ve sanat, takdir edilmediği yerden göçer.”

Hekimlerin meslek bayramında onlara karşı yanlış davranışlar için özür bekliyoruz. Haklarını savunup özgürce görev yapmalarını diliyoruz. Hekimlik kutsal bir görevdir. Bunu hümanizm felsefesinde, evrensel düzeyde desteklememiz gerekir. Halkımız da bunu istiyor.