Unutulmuş tüm Aşk şarkılarını ayyuka çıkarıp senin için söyledi bu gece dillerim.
Yıllar sonra tozlu raflardan indirdim ruhumu ve ettim ruhuna teslim.
Alaturka hüzünlerimi  masum gülüşlerin aldı da gitti en güzel papatya bahçelerine.
Karadeniz’in hırçın dalgaları gibiydim senden önce.
Biraz asi biraz mavi biraz da puslu.
Zaman zaman da ; üzerinde ki balıkçı teknelerine zarar gelmesin diye dingin.
Öyle bir geldin ki bana unuttum eskiye dair ne varsa.
Ve gülümsemeyi
Güvenmeyi
Sevmeyi öğrettin.
Çoğu zaman kaçmak istedim Aşk denilen bu deli duygudan .
Korktum.
Çok korktum sende yok olmaktan .
Korktum.
Çok korktum benden kaçmandan.
Yaşanmamışlıklarımı dolu dizgin yaşamaya çalıştım seninle.
Zaman acımasızca ilerlerken hiç aldırmadım  aksine sadece bizim etrafımızda döndürdüm dünyayı.
Ve gün geldi!
Ve o hep korktuğum gün geldi!
Sorgusuzca dayandı kapıma .
Ve sen gittin.
Tüm gülüşlerini 
Papatya bahçelerini
Aşk şarkılarını aldın da gittin!
Şimdi senden kalan virane ruhumla gezdiğimiz yollardayım.
Sensizliğin acısı dayanmışken tüm çakralarıma ,
Yaptığımız bütün çılgınlıkları anımsayıp ağlamakta ve sadece yazmaktayım.
Çağladıkça çağlıyorum bugünlerde.
Ziyadesiyle asileşip batırıyorum o küçük balıkçı teknelerini.
Gelebilme ihtimalin yok olduğundan bu yana yakıyorum tüm şehrin sokaklarını acımasızca!
“ Bir şeylerden çok korkmamak gerek, çünkü korkularımız bir müddet sonra sınavımız oluyor”