Zirveye oynayan ve topladığı 35 puan ile ilk yarıyı üçüncü sırada tamamlayan bir takımın, küme düşme hattındaki bir rakipten beş gol yemesi futbolun olağan akışıyla açıklanamaz.

Bu skor, ne “kötü gün”dür ne de “talihsizlik”…
Bu skor çöküşün belgesidir.

Trabzonspor, sezonun belki de en ruhsuz, en isteksiz, en dağınık futbolunu oynadı son üç maçtır.

Beşiktaş. Alanya ve Gençlerbirliği maçları ilan-ı iflastır.

Sahada mücadele yok, konsantrasyon yok, aidiyet yok.

Bir takım ancak bu kadar tepkisiz olur.

Trabzonspor savunması alarm değil, SOS veriyor.
Pozisyon bilgisi sıfır, paylaşım sıfır, reaksiyon sıfır.

Rakip ceza sahasına her gelişinde “acaba gol olur mu?” korkusu yaşanıyorsa orada savunma falan yoktur.

Kaleci Onana’ya ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Gelen topu tutamayan, yan toplarda tereddüt eden, basit pozisyonlarda bile acemice davranan bir kaleci profili var karşımızda.
Eski performansından eser yok.

Güven vermeyen kaleci, savunmayı da çökertir.

Bu kadar net.

Bir takımın kalbi orta sahadır.
Trabzonspor’un kalbi durmuş durumda.

Topu ne tutabiliyor, ne yönlendirebiliyor, ne de savunmaya destek verebiliyor.

İkili mücadele yok, pres yok, tempo yok.

Orta sahası olmayan bir takımın ayakta kalma şansı yoktur.

Bireysel hatalar artık istisna değil, alışkanlık haline gelmiş durumda.

Oyuncular hata yapmaktan değil, sorumluluk almaktan kaçıyor.

Trabzonspor’un en büyük problemi net. Eksik ve yetersiz kadro yapısı.

Alternatif yok. Rekabet yok.

Kulübede oyunu değiştirecek tek bir hamle yok.

Bu da oyuncuları rahatlatıyor, formayı sıradanlaştırıyor.

Trabzonspor formasının ağırlığı sahada hissedilmiyorsa, sorun çok derindir.

Fatih Tekke, belki de herkesin söylemekten kaçtığını açık açık dile getirdi.
“Bu oyuncuların kalitesi bu kadar, kalibresi bu kadar.”

Bu söz, topu taca atmak değil; gerçeği masaya koymaktır.
Artık sorumluluk yalnızca teknik ekipte değil, yönetimde ve Ertuğrul Doğan’dadır.

Bu kadroyla ne Süper Lig’de zirveye oynanır, ne Süper Kupa’da varlık gösterilir,
ne de sezon hedefleri korunur.

Bu gidişat devam ederse, Trabzonspor her şeyi bir bir elinden kaçırır.

Ara transfer dönemi, “bakalım” dönemi değildir.
Acil eylem planı uygulanmalıdır.

Orta sahaya lider,

Savunmaya güven veren,

Takımı ayağa kaldıracak mutlak değer oyuncular alınmalıdır.

Bu bir tercih değil, zorunluluktur.

Trabzonspor, sıradanlığı kabullenecek bir kulüp değildir.
Bu forma, bu şehir, bu camia daha fazlasını hak ediyor.

Artık kimse tribün sabrına güvenmesin.
Trabzonspor’da hesap günü yaklaşıyor.