Kıbrıs meselesi ne sıradan bir dış politika konusudur ne de sadece bir adanın meselesidir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kıbrıs, Musul, Kerkük Türkiye’nin 82. ili kadar önemlidir” sözünü anlamak için haritaya değil, tarihe bakmak gerekir.

Ben bu satırları Kıbrıs’ta askerlik yapmış biri olarak yazıyorum.
Tam 15 ay boyunca Beşparmak Dağları’nın rüzgârını soludum, o topraklarda şehitlerimizin ayak izlerini gördüm.
O dağlarda hâlâ bir tank durur; paslanmıştır belki ama maneviyatı dimdik ayaktadır.
O tankın namlusu sadece düşmana değil, unutanlara da çevrilidir.

Lefkoşa’nın duvarlarında hâlâ asılı duran fotoğrafları unutamam.
Küvetin içinde katledilen Türk aile’yi asla.

Lefkoşa’daki müzenin banyosunda küvetin içinde katledilen o Türk ailenin fotoğrafı hâlâ duvarlarda asılı duruyor.
O kareye bir kez baktınız mı?
Bakmadıysanız konuşmayın.
Çünkü o fotoğraf, bir milletin hafızasıdır.
O fotoğrafa bakmadan “Türk askeri neden orada?” diye soranlar, hainliğin eşiğinde duran cahillerdir.
Kadın, çocuk, yaşlı demeden yapılan katliamların tanıkları hâlâ o duvarlarda sessizce haykırır.
“Biz bu adada sadece toprak için değil, varlık için savaştık.”

Kıbrıs Türkü, bir milletin şerefini savundu.
Türkiye sadece komşusuna değil, kendi namusuna sahip çıktı.
O yüzden Türk askeri orada boşuna durmuyor.
Kıbrıs’taki her Mehmetçik, Anadolu’nun sessiz bekçisidir.

Orada Türk askeri boşuna nöbet tutmuyor.
O nöbet, bir sınır bekleyişi değil; Türklüğün nöbetidir.
Bir gece ansızın değil, bir asırdır oradayız.
Ve unutulmasın ki Türk askeri orada sadece barış için değil, varoluş için duruyor.

Bahçeli’nin 82. il sözü, plaka kodu değildir.

Bir toprak parçasını değil, bir ruh bağını anlatır.
Çünkü Kıbrıs, Anadolu’nun uzantısı değil; Anadolu’nun kalbidir.
Kıbrıs düşerse, Türkiye’nin nefesi kesilir.
Onun için oradaki her karış toprağın altında Mehmetçiğin kanı, her taşında Türk’ün alın teri vardır.

Bir kardeşlik bağı, bir milli meseledir.
Çünkü Türkiye’nin dört bir yanı ateş çemberiyle çevriliyken, Kıbrıs Doğu Akdeniz’e açılan nefes borusudur.
Jeopolitik olarak değil sadece; tarih, kültür, ruh olarak da Türkiye’nin ayrılmaz bir parçasıdır.

Yeni seçilen Kıbrıs Cumhurbaşkanı’na da açık bir mesajım var.
Türkiye’nin sözünden çıkmak, sadece siyasi bir hata değil, tarihine ihanet olur.
Kıbrıs Türkü’nün özgürlüğü Türkiye’nin varlığıyla eşdeğerdir.
Bu bağı koparmaya kalkışan, önce o küvetin içindeki masum çocukların gözlerine baksın.

Evet, Kıbrıs, Türkiye’nin 82. ili değildir belki,
Ama 82. kalp atışıdır.
Ve o kalp, Türk askerinin bot sesleriyle, Türk bayrağının gölgesiyle atmaya devam edecektir.

Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır.
Bu sadece bir slogan değil;
Bir yemin, bir tarih, bir varoluş gerçeğidir.